Yerli 4x4 dizel pikap araç (Hilux gibi) tasarım yarışması açalım
Cumhuriyet ilan edildikten sonra başlatılan milli ekonomi hamlesi kapsamında ilk yapılan yatırımlardan biri traktör fabrikaları olmuştur. Elbette çok doğru bir stratejidir
Tarımda mekanizasyon ve verimin artırılması önceliklendirilmiştir ve kalkınmanın köylere, kasabalara yayılması hedeflenmiştir. 1929 tarihli, Atatürk'ün traktör üzerinde çekilmiş resmini hepimiz hatırlarız. Bugüne geldiğimizde Türkiye'de traktör endüstrisi hayli güçlüdür. Birçok yerli ve yabancı ortaklı üretici firmamız vardır. Yılda iki milyar dolar ile dünyanın en büyük 12. büyük traktör ihracatçısı ülkesiyiz.
Traktörleri çiftçilerimizin satın alabilmesi için cazip faiz kampanyaları da her dönem olmuştur, bu dönemde de vardır. Çiftçiye, köylüye, mekanizasyon götürme çabamız traktör ile başlamıştır ancak bugünün gerektirdiği modern dünya şartlarında bu yeterli değildir ve çiftçilerimizin ilave olarak bir aile/iş aracına ihtiyacı vardır. Tüm dünyada da bu iş böyledir ve gereken aracın özellikleri de hemen her yerde aynıdır.
TEDARİK MODELİ: TASARIM YARIŞMASI
Nasıl bir tedarik modeli uygun olur? Bazı ülkeler, ihtiyaçları olan çeşitli endüstriyel araçlar için tasarım yarışması açarlar, yerli şirketleri istenen ürünün tasarımları ile yarışmaya katılırlar, ilgili tasarım maliyetlerini ülke karşılar ve sonunda ilgili ülke sunulan tasarımlar arasından birini seçer veya farklı tasarımların güzel özelliklerini birleştirerek nihai model tasarımına ulaşır. İlgili tasarımın tüm fikri mülkiyet hakları ülkenin olur, istediği firmaya seçilen tasarımı ürettirir. (veya anlaşmaya göre, fikri mülkiyet hakkını ilgili firmalarda da bırakabilir.)
Misal ABD Savunma Bakanlığı, yeni nesil bir savaş uçağı tasarlatmak istediğinde ne yapar? İstediği özellikleri belirler, bu alanda becerikli olan Lockeed-Martin, Boeing, Northrop Grumman gibi firmaları davet eder, onlara tasarım ve ilgili ar-ge maliyetleri için para verir, tüm bu firmalar belirli süre bu konuda çalışırlar, tasarım yaparlar, prototip üretirler ve ABD Savunma Bakanlığı'na çalışmalarını sunarlar. Bakanlık, birini seçer ve belirli miktarda üretim siparişi geçer.
Diğer örnek Taksi ihalesi olsun. Misal New York belediyesi taksi ihalesi acar, ihtiyaçlarını belirler, dünyadan birçok üretici bu talebe uygun model tasarlar ve sonunda biri işi kazanır. Bu süreçte önemli nokta şudur: İşi kazanmayanların tasarım maliyetleri de karşılanır, böylece tüm katılımcı firmalar ortaya en kaliteli işi sunarlar ve ihaleye hazırlanmaktan kaçınmazlar. Tasarımları kazanamayan firmalar dahi ellerindeki tasarımları devlet alım garantisi olmadan üretip pazarlama yolunu seçebilirler yani devlet onların bir model tasarım maliyetini karşılamış olur.
Türkiye bu gibi tasarım yarışması içeren rekabetçi usulleri, ürün ve servis tedariğinde pek kullanmıyor. Türkiye'nin bu usulü kullanabilecek kadar gelişmiş endüstrisi fazla yok. Misal savaş uçağı için bu usulü kullanamayız çünkü zaten bir tane devlet firmamız var. Ama yeterince becerikli yerli sanayicimizin olduğu ve ekonomimizin ihtiyaç duyduğu bazı ürünlerin tedariğinde bu tasarım yarışmalı tedarik modelini kullanmak hızlı ve maliyet etkin olacaktır.
Bu yazıda otomotiv sektöründen örnek vereceğim, özel olarak pick-up kamyonet denen tipte araçlar, yani 4x4 olan Toyota Hilux, Isuzu D-Max, Nissan Navara, VW Amarok, Ford Ranger veya F-serisi gibi veya eski tip Land-Rover defender'lar gibi veya İneos grenadier gibi bir yerli araç tasarımından bahsedeceğiz. Bu araçların ufak tefek teknik ve tasarımsal farkları var ama fonksiyonel olarak hemen hemen aynılar.
NEDEN BİR YERLİ 4X4 DİZEL PİKAP TİPİ ARACA İHTİYACIMIZ VAR?
Elektrikli araç konusunda Togg firmamız kendi kulvarında başarıyla ilerliyor. Togg'un yakın gelecekte girmeyeceği segment arazi araçları çünkü elektrikli arabanın arazi ve kırsalda pek anlamı kalmıyor. Biliyoruz ki 20 sene sonra da kırsalda, köylerde, kasabalarda, Anadolu'nun dört bucağında oturan vatandaşlarımız ağırlıklı olarak dizel ve benzinli araçları kullanacaklar. Kırsaldaki üretimde malum hafif de olsa yük taşımacılığı gerekiyor. Koyunlar, keçiler, danalar taşınacak, süt konteynerleri taşınacak, traktörün yedek parçası, köy evinin hidroforu, jeneratörü, hayvanların yemi, ilacı vesaire sürekli getir götür işleri olacak. Ormandan odunlar kesilip taşınacak, bayramda kurbanlık taşınacak. Yani köyde, kasabada yaşayan vatandaşlarımızın hem normal araç gibi (geniş aileler için) kullanabilecekleri, hem de arkasında bir miktar yük taşımak için küçük de olsa kasası olan bir araca ihtiyaçları var.
Bu yerli pikap araç ihtiyacı toplumsal kalkınma için de hayli önemli yani kırsala yerli bir mobilite çözümü sunmamız gerekiyor. Tüm gelişmiş toplumlar bu alanda kendi milli markaları ile çözümler üretmişler. Amerika'nın binek dahil tüm segmentler içinde en çok satan aracı Ford F tipi pikap kamyonetler. Neden bu araçlar çok satıyor? Çünkü Amerikan toplumunun önemli bölümü küçük şehirlerde ve kırsalda yaşıyor ve hem 4 kapılı konforlu bir araç hem kamyonet özelliklerini bu Ford F serisi tek araçta birleştiriyor. Amerika’nın kırsaldaki yüksek üretkenliği ve rekabet gücünde bu aracın da önemli pay sahibi olduğunu kabul etmeliyiz. Tüm önde gelen otomotiv firmaları bu segmentte ürünler sunuyorlar.
Türkiye'de bahsettiğim araç segmenti biraz arada kalmış durumda. Türkiye'de Ford transit connect ve benzeri ticari kamyonet üretimi güçlü ve pazarda bu modeller tutuyor. Bu ürünün baskın durumu, pikap segmentine olan talebi biraz kesiyor fakat tam ihtiyacı da karşılamıyor.
Türkiye'de yabancı firmalar pikap kategorisinde veya benzeri kamyonet kategorilerinde üretim yapıyorlar, ihracat da var ancak bize yerli tasarım, yerli marka ve yerli üretim gerekli. Platform ve tasarımın fikri mülkiyet hakları Türkiye'de olmalı böylece sahadaki talep değiştikçe, gerekli güncellemeler model üzerinde yapılabilir ve modeli istediğimiz ülkelere elalemden izin almadan sınırsız ihraç edebiliriz. Bugün Türkiye'de yabancı ortaklı olup, İran'a, Rusya'ya, Suriye'ye otomotiv ihracatı yapabilen babayiğit var mı? Yok. İşte bu yüzden yok. Yabancılar Türkiye'de ortak bulup yatırım yaparken öncelikle iç pazar talep dinamiklerine ve sunulan teşviklere bakıyorlar. Durumu nasıl ifade etsek bilemedim. Şöyle diyelim: Semer seçilirken eşeğin fikri değil, ölçüsü alınır.
YERLİ MOTOR İŞİ TAMAM
Motor konusunda güzel bir gelişme olmuş. Oyak grubu Oyak-Horse isimli firma ile Bursa'da motor ve aktarma parçaları üretiyor. Horse ise Fransız ve Çinli ortaklığında nisptene yeni kurulmuş motor (ve aktarma organı) firması. Oyak-Horse firması ise yerli Habaş grubundan dizel motor siparişi almış. Yani bahsettiğimiz yerli pikap tasarımının motor işi hallolmuş oldu, dizel motoru Oyak üzerinden tedarik edebiliriz ve etmeliyiz.
TEKLİF VERECEK FİRMALAR BELLİ
Yani devletin ilgili kurumu, tasarım yarışması açacak ve Ford F-150'ye az çok benzeyecek yerli bir tasarım talep edecek. Kimler bu yerli tasarımı yapabilir? Akla ilk gelen firmalar şunlar: Otokar, BMC, Temsa, Habaş, Karsan. Bunlara bir geliştirme parası verilir, tasarımlar yapılır, biri seçilir ve üretim hattının iki üç senelik arzını karşılayacak bir sipariş geçilir.
JANDARMANIN PİKAP ÇEŞİTLERİNİN MAŞALLAHI VAR!
Jandarma Genel Komutanlığımız ara sıra twitter paylaşımı yapıyor, filolarına yeni katılan pikap araçların resimlerini paylaşıyor. Anlaşılan Ford Ranger tipi yurtdışı üretilen pikap araçları jandarmamız seviyor. Isuzu markalı Jandarma pikap araçlarını da bolca görmüşümdür. Nissan'ın Navara modellerinin de resmini Jandarmamız Twitter'da paylaşmış. Bir filo da bundan var. Başka markalar da muhtemelen vardır. Tüm bu araçlar eminin çok iyidir ama artık kendi jandarmamız, kendi yerli pikap markamız, araçlarımız ile güvenliğimizi sağlamalı. Zaten az çok aynı araç imal edilecek. 4 kapılı, 4x4, dizel motorlu, arkası kasalı araç. Bunca farklı marka aracın servisi, bakımı yedek parçası ilave, karmaşıklık ve maliyet demek. Ne gerek var?
Misal Jandarmamız, yarın bir gün ilave bir özellik istedi, bir cihaz entegrasyonu istedi. Ne yapacağız? Nissan ile Ford ile, Isuzu ile ayrı ayrı oturup, mühendislik çalışması başlatıp ilgili cihazları araçlara entegre mi edeceğiz? Zaman, maliyet ve çabayı düşünün. Akıllı adamın yapacağı iş midir bu? Yerli marka ve modelimizde bu işler kolay yani "yarına uyumluluk" işi, yerli çözümler ile mümkündür.
Bu devirde, Türkiye'nin bu kadar gelişmiş otomotiv sanayisi varken, Jandarmasının pikap araçlarını yabancı marka olarak ithal etmesi ayıbın ötesinde israf ve plansızlıktır. Sadece jandarma da değil, belediyeler, orman bölge müdürlükleri, polis, gümrükler, enerji bakanlığı, tarım bakanlığı, yerli telekom firmalarının saha işi yapan ekipleri, havalimanlarındaki yer hizmetleri, müteahhitler vs... Kamuda ve özel sektörde bu yerli pikap modeline bolca talep mevcuttur.
Kamu haricinde asıl talebi Anadolu köy ve kasabasındaki vatandaşlarımızdan, köylülerimizden beklemeliyiz. Vatandaş 3 tane koyun taşıyacak, 2 çuval arpa taşıyacak, tavuk kümesini taşıyacak, köpeğini veterinere götürecek, mazot fıçısı taşıyacak, kamyonet kiralıyor, bu yazıktır. Çocuğunu otobüs durağına bırakacak, kamyonete veya traktöre biniyor, bu da olmaz. Köylü böyle baş tacı edilmez. Plansızlığımızın göstergesidir. Biz köylerimize kalkınmayı, refahı Japonun, Amerikalının yaptığı 4x4 araçlar ile getiremeyiz. Doğru düzgün bir araç tasarlayalım, köylümüz, çiftçimiz hem modern bir otomobil konforundan faydalansın, otoyolda hız yapabilsin, hem de çiftliğinin, tarlasının işlerini görecek kadar taşıma kapasitesi olsun.
Köylü bu aracı alacak parayı nereden bulacak? Köylümüzü bu refah seviyesine getirmek ve bu tür verim ve üretkenlik artırıcı araçlara sahip olmasını sağlayacak programları uygulamak politika yapıcıların görevidir. Köylümüzün bu araçları elde etmesini çeşitli finansal enstrümanlar ile veya takas işlemleri ile sağlayabilmeliyiz.
Diğer bir ihtiyaç noktası ise kırsaldaki kalabalık ailelerdir. Küçük araba bu ailelerin ihtiyacına cevap vermemektedir. Vatandaşın evinde 3 çocuk, bir de yaşlı nene olsun. Nasıl arabaya sığacak? Yan köye, bayram ziyaretine, kabristana nasıl gidecek? Yerli tasarımın bir versiyonu da ayni şase üzerine, bu büyük ailelerin ihtiyaçlarına uygun bir kasa formunda, 7 veya 8 kişilik olarak da satışa sunulabilir.
İHRACAT DA MÜMKÜN
Bu yerli pikap işini becerebilirsek, bizim yakın coğrafyamızın ve komşularımızın bu tür araçlara büyük talep göstereceğini de unutmamalıyız. Kafkaslar, İran, Irak, Suriye, Kuzey Afrika, Orta ve Güney Afrika, Türkistan bölgesi vs. birçok bölgede, bu tür araçlara önümüzdeki 20-30 yıl boyunca güçlü talep olmasını beklemeliyiz. Hem ihracat kapıları hem lisans vererek ürettirme kapıları bizim için açık olacaktır.
HABAŞ İLE "PALESTİNE" MODELİ?
Habaş firması birkaç sene önce Gebze'deki kapanan Honda fabrikasını satın almıştı. Horse firmasına dizel motor siparişi de verdiğine göre muhtemelen ticari bazı araç üretimi girişimini onlardan bekleyebiliriz. Fırından ne çıkacak göreceğiz, bu konuda basında pek haber çıkmıyor.
Pazarlama konusunda, belki üretilecek yerli 4x4 dizel pikap aracın model ismi Filistin ile dayanışma kapsamında "Palestine' konabilir. Filistin coğrafyası mücadeleyi, direnişi çağrıştırıyor ve bu segmentteki bir araç için uygun bir model ismi olabilir. Diğer taraftan Filistin'deki trajediden ticari çıkar elde etme fikri pek hoş değil, bu kapsamda üretilecek katma değerden Filistin'e pay verilebilir hatta Türkiye sonrasında ikinci montaj tesisi Filistin'de açılabilir. (Belki Togg'da da yeni modellerinden birine "Palestine" ismi verilebilir)
İŞ MODELİNE İTİRAZLAR
Böyle bir proje için yapılacak itiraz noktalarının başında yabancı rakipler ile rekabet olacaktır. Yüzbinlerce üretim yapan ve Türkiye piyasasında satışı olan Amarok ile, Nissan Navara ile Isuzu D-Max ile nasıl rekabet edilecek? Cevap basittir. Togg projesinde ne yapıyorsak, aynısını yapacağız. Tüm ülkeler çeşitli standartlar getirerek ve dolaylı gümrük tarifeleri ile iç pazarlarını ve yerli firmalarını koruyorlar. Dünyada artık hızla gümrük tarifeleri artıyor, korumacılık artıyor. Elbette biz de yerli üretimimizi gümrük duvarları ve standartlar ile koruyacağız.
Türkiye pazarında doğru şekilde konumlandırılmış ve tasarım özelliklerine sahip pikap aracı yılda 70 bin rahat satar. Tanesi 35bin dolardan satsak, yılda 2,5 milyar dolar ciro eder, diğer gelir kalemleri ile 3 milyar dolar desek, Türkiye'nin en büyük sanayi firmaları arasına 2-3 sene içinde girecektir.
Diğer bir itiraz ise bu devirde dizel motorlu otomotiv projesi yapılmasına karşı olabilir. Unutmamalıyız ki Türkiye’nin çevresi, petrol üreticisi ve ihracatçısı ülkeler ile çevrilidir ve Türkiye son senelerde ithal ettiği petrol karşılığında daha çok sanayi ve tarım ürünü satabilmektedir. Yani Türkiye'de kırsal alanda bu tür araçların kullanımı ile evet ülkenin petrol faturası artacaktır ancak karşılığında tarım başta olmak üzere birçok sektördeki üretimi de artacaktır ve kırsaldaki hayat standardı yükselecektir. Kırsalda artan mobilizasyon, milli geliri çarpan etkisi ile artırır.
YETERLİ ÖLÇEK MEVCUT
Bu tür projeleri milli olarak tasarlamak doğrudur ve hızlıdır. İşi biraz daha karmaşık hale getirmek istersek, seçilecek tasarımın siparişini ve lisanslı üretimini bazı "özel" ülkelere de açabiliriz. Misal yarışma yapıldı, Karsan firmasının tasarımı kazandı diyelim. Türkiye kamu firmaları için yılda 20 bin sipariş verdi, 50 bin de özel sektöre satılacak ve fabrika yıllık 70 bin adet ile üretime başladı. Mısır'da 100 milyonluk nüfus var, Endonezya 280 milyonluk nüfus, Pakistan 240 milyonluk nüfus. Karsan, Türkiye'nin iyi ilişkileri olan bu ülkelerde üretimi lisanslayabilir ve bu ülkelerde de aynı model üretilebilir. Bu ülkelerin sosyo-ekonomik yapıları, nüfus dinamiklerinden ötürü bizim tasarlayacağımız gibi bir araca ihtiyaç duyacaklardır ve Türk firmalarının şansı bu pazarlarda Batılı firmalardan daha yüksek olabilir.
Oyak grubumuzu, Horse firması ile motor ortaklığı konusunda tebrik ediyoruz. Ülkemizin ihtiyaç duyduğu önemli bir eksikliği bu yatırım giderecektir. Reno firması ile Oyak grubunun Bursa'da yıllardır başarı ile sürdürdükleri bir araba üretimi ve pazarlaması işi var. Reno grubu son yıllarda üretimini Fas'a kaydırmakta. Kendilerince haklı gerekçeleri mutlaka vardır. Şahsi görüşüm (Yazıdaki öneriler, Aydınlık grubunu bağlamaz, şahsi görüşlerimdir) Oyak grubu Reno ile araba üretme ve pazarlama işinden çıkmalıdır. Oyak hisselerini Reno grubuna iyi bir fiyattan satıp bu işten çıkabilirse ve o paralar ile Türkiye'ye yeni yatırım yapar ise memleket için daha faydalı olabilir. Şimdiye kadar Reno ile yapılan ortaklık yanlış değildir, Türk otomotiv sanayisine ve Bursa'nın sektörün merkezi olmasına, on binlerce mühendisin yetişmesine büyük faydası olmuştur ama Fransızlar bu işte artık yalnız devam edebilir. Fransız markalı araba pazarlama konusu da Oyak gibi büyük ve milli bir kurum için eskisi kadar önemli olmamalıdır. Diğer taraftan Oyak'ın otomotiv alanında yerli bir marka ile yatırıma devam etmesi, mevcut yatırımları ile tamamlayıcı nitelikte olabilir. Misal çelikçi Tata grubu aynı zamanda araba üreticisidir. Üretici olarak her türlü yerli otomotiv projesi, Oyak grubuna yakışır.
SONUÇ
Finansman konusunda, bu tür milli projelerin finansmanı için mevcut yüksek faiz ortamlarında sermaye piyasalarının kullanılması (Borsa İstanbul'da pay arzı) daha uygun olabilir. Bu projeyi becerebilirsek, hem sanayi sektörümüz güçlenir, milli gelirimiz artar, refah yükselir, aynı zamanda kırsal kesimdeki verim ve üretkenlik artar.