Yerli ve milli madencilik için tehlike çanları çalmaya devam ediyor
Yerli kömürdeki gerilemenin en önemli nedeni ithalatın önünün tamamen açılması. En az 20 bin emekçi işsizlikle karşı karşıya. Petrol koku ithalatı, önce sınırlandırılmalı ardından tamamen yasaklanmalı.

Son yıllarda yerli kömürlerdeki gerilemenin en önemli nedenleri arasında, petrol koku ve kömür ithalatının önünün tamamen açılması bulunmaktadır. Petrol koku ithalatı, önce sınırlandırılmalı, ardından tamamen yasaklanmalıdır.
İthal kömür ve petrol kok, Türk madenciliğinin yalnızca bugününü değil geleceğini de tehlikeye atmaktadır. Yerli kömürün Türkiye enerji talebini karşılama oranının düşmesiyle beraber, rekabet gücünün de giderek zayıfladığı görülmektedir.
Türkiye’nin fosil kaynakları içinde kömürün payı yüzde 91 seviyesindedir ve enerji güvenliğimiz bakımından kömürlerimizin en başta yararlanılması gereken kaynağımız olduğu açıktır. Ancak, son yıllarda, yerli kömüre dayalı yatırımlar özellikle kömür ithalatı nedeniyle ihmal edilmiş ve istenilen noktaya ulaştırılamamıştır.
Son 10 yılda kömür üretimindeki artış yaklaşık yüzde 26 ile sınırlı kalmıştır. Bu nedenle, yerli kömürlerin ülkemiz birincil enerji talebini karşılama oranı 20 yıl önce yüzde 15 ve 10 yıl önce yüzde 13 seviyesindeyken bugün yüzde 12,1 düzeyine kadar gerilemiştir. Yerli kömürün, ülkemiz elektrik kurulu gücü ve brüt elektrik üretimi içindeki payı da hızla düşmektedir. Kurulu güç içinde yerli kömürün payı, 2024 yılı başında yüzde 10,7 seviyesine kadar düşmüştür.
Yerli kömürlerdeki bu gerilemenin en önemli nedenleri arasında, kömür ithalatının önünün tamamen açılması bulunmaktadır. Yerli kömürlerin enerji talebine ve genel ekonomiye katkısı ülkemiz için önemlidir. Son 5 yılda, yurtiçinde yapılan kömür üretimleri sayesinde, Türkiye’nin ithalat faturasının 50 milyar dolar daha artması önlenmiştir.
20 BİN EMEKÇİ İŞSİZLİKLE KARŞI KARŞIYA KALACAK
Yerli kömür üretiminin değeri bununla da sınırlı değildir. Kömür sektöründe 43 bine yakın işçi istihdam edilmektedir. Bu istihdam, aileleriyle birlikte yaklaşık 250 bin kişiye karşılık gelmektedir. Diğer taraftan, kömür madenciliğinin doğrudan istihdam yaratma kapasitesinin yanında, kömüre dayalı diğer bölgesel sanayileri geliştirmek suretiyle dolaylı istihdam yaratma özelliği de bulunmaktadır.
Kömür işletmeleri, çevrelerinde geniş bir istihdam alanı yaratır ve yapıldıkları bölgeler için önemli bir gelir kaynağı durumundadır. Kömür ithalatının faturası ciddi boyutlardadır. 1980’li yıllardan önce oldukça düşük miktarlarda başlayan Türkiye’nin kömür ithalatı, geçtiğimiz yıl yaklaşık 36 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Türkiye son 10 yılda kömür ithalatına yaklaşık 40 milyar dolar döviz ödemek zorunda kalmıştır. Son 3 yılda yapılan ithalat miktarı yaklaşık aynı olmakla birlikte döviz faturası; 2021 yılında 4,5 milyar dolar, 2022 yılında 8,5 milyar dolar ve 2023 yılında ise 5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
PETROL KOK'UN ZARARLARI
Türkiye petrol koku tüketimi ve ithalatı yüksek seyretmeye devam ediyor. Ülkemizde petrol koku tüketimi, ilk defa 1980’li yılların sonlarında başlamıştır. Son 10 yıllık dönemde petrokok ithalatı yaklaşık 35 milyon ton olup, ödenen döviz tutarı 3,5 milyar dolar civarındadır. 2023’te petrol koku ithalatının parasal karşılığı yaklaşık 354 milyon dolardır.
Türkiye’de petrol koku yüzde 95’in üzerinde bir oranla çimento sektöründe tüketilmektedir. Çimento sektöründe yılda yaklaşık 3,9 milyon ton petrol koku tüketilmektedir. Petrol kokunun çevreye ve insan sağlığına olan olumsuz etkileri tartışmasızdır. Petrol koku, kükürt ihtiva etmesi ve bazı ağır metaller ile radyoaktif elementleri içermesi nedeniyle hem çevreye hem de insan sağlığına ciddi risk oluşturmaktadır. Kanserojen özellik taşıdığına dair yaygın bir görüş bulunmaktadır. Bu riskler sebebiyle, petrol koku, birçok ülkede “Tehlikeli Atık” sınıfına alınmıştır.
Çevre ve insan sağlığına olan olumsuz etkileri nedeniyle, Freiberg Çevre Kimyası Enstitüsü’nün düzenlediği 10.03.1993 tarihli raporda “Geniş alanda, geçici de olsa petrol koku kullanımı, toksikolojik nedenlerden ötürü sorumluluğu altına girilemeyecek derecede tehlikelidir” denilmektedir. Aynı enstitünün 10.02.1993 tarihinde petrol kokunun çevreye etkisini incelemek üzere tespit ettiği bilirkişi nezdinde alınan petrol koku numunesinin Petro-Lab, Speyer Firması tarafından 25.02.1993 yapılan analizinde toksik etkileri olan nikel ve vanadyum gibi metal mevcutlar ile kükürt ve klor gibi zararlı etkileri olan ametallerin varlığından bahsedilmektedir. Asıl önemlisi, kanserojen maddeler sınıfından olan ve PAH kısa adıyla tanımlanan ‘Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar’ın tespit edildiği rapor edilmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), petrol kokunun bünyesinde, başta yüksek kükürt içeriği olmak üzere birçok ağır metal ve PAH içeriği sebebiyle kanserojen etkisi oluşturması nedeniyle yasaklanmasını tüm ülkelerden talep etmiştir. ABD Çevre Koruma Ajansı (United States Environmental Protection Agency) ise petrol kokunun yüksek miktarlarda solunmasının hem insanlarda hem de hayvanlarda solunum yolu iltihabı oluşturabileceğini ve uzun süreçte akciğer fonksiyonlarında bozulmaya neden olabileceğini duyurmuştur.
Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığının 6.10.1994 tarih B.10.1.RSH.0.00.10-1/2213 sayılı yazılarında petrol kokuyla ilgili olarak “Petrokokun yüksek sıcaklıklarda yanmasının atmosferdeki azot oksitlerinin emisyonunu artırdığı ve kanserojen olması bakımından PAH’ların büyük önem arz ettiği” bildirilmektedir. Çevre Bakanlığı’nın 13 Ocak 1995 tarih ve 1995/1 sayılı genelgesiyle; soba ve kaloriferlerin yakma teknolojilerinin tam yanmayı sağlamaya uygun olmaması ve kanserojen maddelerin atmosfere verilmesi nedeniyle petrol kokunun ısınma amaçlı kullanılması yasaklanmıştır.
Yukarıda belirtilen riskler sebebiyle, petrol koku, çevre ve insan sağlığına olan olumsuz etkileri nedeniyle, başta ABD olmak üzere pek çok gelişmiş ülke, ürettikleri petrol kokunu gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelere satmayı tercih etmektedir. Yukarıda değinilen olumsuzluklardan ötürü, petrol kokunun kullanımı, ülkemizde de 1995 yılından itibaren yasaklanmış ancak çimento fabrikalarında yakılması için özel bir izin verilmiştir. Küresel ısınmaya karşı tüm dünyada alınmakta olan önlemler ve Paris İklim Anlaşması çerçevesinde ortaya konulan iddialı emisyon azaltım hedefleri, karbondioksit emisyonu son derece yüksek seviyelerdedir.
Önceki yıllarda ithal edilen petrol kokunda en çok yüzde 5 kükürt oranına izin verilirken, 24 Şubat 2011 tarih ve 2011/4 Sayılı “İthal Katı Yakıt Genelgesi” ile bu oran çimento fabrikaları için yüzde 8 düzeyine yükseltilmiştir. Daha önce yerli kömür kullanan çimento fabrikaları, bu düzenleme sonrasında hızla petrol kokuna geçiş yapmış ve ithalat 2012 yılından sonra yukarıya doğru yükselişini sürdürmüştür.
PETROL KOKU İTHALATI YASAKLANAMALI
Son yıllarda yerli kömürlerdeki gerilemenin en önemli nedenleri arasında, petrol koku ve kömür ithalatının önünün tamamen açılması bulunmaktadır.
Yerli kömür yatırımlarıyla sağlanabilecek istihdamdan, ülke ekonomisi için önemli bir gelirden ve ayrıca vergi vb. gelirlerinden mahrum kalınmıştır. Petrol koku ithalatının enerji arz güvenliğimize olumsuz etkisi bulunmaktadır. İthal petrol kokunun, yaklaşık 6 milyon ton civarında bir yerli kömür pazarını ikame ettiği dikkate alındığında, olumsuz etkiler daha da belirgin hale gelmektedir. Petrol koku ithalatı, önce sınırlandırılmalı, ardından tamamen yasaklanmalıdır. Petrol kokunun ithalatına dair 24 Şubat 2011 tarih ve 2011/4 Sayılı “İthal Katı Yakıt Genelgesi” ile düzenlenen, çimento fabrikaları için yüzde 8’e kadar olan ithal petrol koku tahsis izni ivedilikle kaldırılmalı, ardından ithal petrol kokunun her tür sanayi maksatlı kullanımı yasaklanmalıdır. Petrol koku ithalatının yasaklanmasıyla sağlanacak faydalar aşağıda sıralanmaktadır:
-
Neden olduğu çevresel ve insan sağlığına olumsuz etkiler ortadan kalkacaktır.
-
Petrol kokunun yerini yerli kömürlerin alması neticesinde; Türkiye’nin ithalat faturasının artması önlenmiş olacak, -doğrudan ya da dolaylı- önemli bir istihdam yaratılabilecek, yerli kömür sektörüne hizmet veren pek çok sanayi bundan yarar görecek, devletin mahrum kaldığı bir vergi geliri tekrar devletin kasasına alınabilecektir.
-
Petrol koku ithalatı yerine yerli kömürün üretilmesi durumunda, ülke ekonomisine yaklaşık 15 ila 20 milyar lira arasında olmak üzere ciddi bir gelir sağlanmış olacaktır.