Prof. Dr. Cahit Yeşilyaprak: Dev teleskopla eşik aşacağız
Anadolu’nun zirvesindeki koskoca üniversitemizin koskoca gözlemevinde koskoca bir teleskobumuz kuruluyor. Avrupa kıtasına konuşlanan en büyük teleskop olacak. Tasarımı ve projesiyle, alt ve üst yapılarıyla, Astronomi ve Uzay Bilimleri akademisyenlerine ait.
Cumhuriyetin 100. yılında uzay bilimlerinde batıyla arayı kapatmış olacağız. Ne kadar övünsek az! Projenin yürütücüsü Prof. Dr. Cahit Yeşilyaprak ile gökyüzüne bu kadar yaklaşmanın anlamını, önemini konuştuk.
Prof. Dr. Cahit Yeşilyaprak, ODTÜ Fizik Bölüm mezunu. Akdeniz Üniversitesinde Astrofizik alanında yükseklisans ve doktorasını yapmış. O dönemde TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi kuruluşu sırasında bulunmuş. Araştırma görevlisi olarak çalışmalarda sürekli yer almış. Cahit hoca, halen Atatürk Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri bölüm başkanı ve kısaca DAG olarak bilinen Doğu Anadolu Gözlemevi’nde kurulmakta olan yeni teleskop projesinin yürütücüsü. Zoom üzerinden konuştuk, sorularımızı yanıtladı.
ERZURUM’UN ATMOSFERİ HAYALLERİ BÜYÜTTÜ
- Gözünüzü Gözlemevi’nde açtınız, hayaliniz neydi?
Doktora konum o değildi, ama sonuçta her aşamada gözlemevi kuruluşunun içinde bulunduk. Sonrasında Atatürk Üniversitesi’ne geldim. Bir hayalimiz vardı: Daha büyük bir teleskop nerede nasıl yapılır? Nasıl yaparız? Nasıl destek buluruz? O zamanki rektörümüzün de “1 metre çaplı bir teleskop mu kursak?” fikri denk düştü. Biz boyutunu biraz daha büyüterek bugünkü hale getirdik.
- Erzurum’un nasıl bir katkısı oldu?
Buranın atmosferi, coğrafyası ve üniversitenin büyüklüğü, büyük bir teleskobun kurulum projesinin altından kalkabileceğini gösterdiği için, özellikle Erzurum’un atmosferi buna izin verdiği için denk düştü. Soğuk, bulutsuz geceler ve düşük nem oranı! Bunlar hep birlikte kırmızı ötesinde gözlemlere izin verdiği için işin teleskobun çapı biraz daha büyüdü. Ayna biraz daha büyük oldu, teleskop daha büyük oldu… Dolayısıyla Türkiye’nin en büyük teleskobunu ve ilk defa infrared, yani kırmızı ötesinde gözlem yapacak teleskop projesini sunduk.
- Muhattabınız? Projeyi nereye sundunuz?
O zamanki adıyla DPT’ye sunduk. Birkaç sene uğraştık tabi. Hem kamuoyu oluşturduk, hem Türkiye’ye bilimsel olarak getirisini anlattık.
- Hangi yılda oluyor bu girişim?
Resmi olarak 2012’de başladı, 2011’de etüt proje olarak kabul edildi. Bize bir sene süre verildi, ama bizden istenilenleri 3 ayda bitirdik ve 2012’de resmi olarak başladı.
GÖZLEMLERDEKİ BOŞLUĞU DOLDURACAK
- Projenin 10 yıl süreceği belli miydi?
Belliydi tabi, o zaman da söylemiştik. Uzun soluklu bir projeydi. Temel bilimlerde Cumhuriyet tarihinin en büyük projelerinden birisi bu. Doğal olarak büyük çaplı gözlemevine sahip oluyoruz. Bu enlem boylamda başka bir gözlemevi olmadığı için de bilim stratejisi bakımından önemli bir konumdayız.
- Bilim stratejisi ile neyi kastediyorsunuz?
Anlamı şu aslında. Büyük teleskoplar dediğimiz sınıfları düşünürseniz 3,5 - 5 metre büyük teleskoplar anlamına geliyor. Bunların dünyada konumlandığı yerleri gözünüzde canlandırın. Kanarya Adaları, Afrika’nın batısında, İspanyollara ait bir ada. Diğeri Amerika’nın batısında, Büyük Okyanus’ta Havai’de, ve bir de Şili’de var. Çok performansla çalışmasa da Rusların 6 metresi de Kazakistan bölgesinde. Çin’de de büyük teleskop var. Dünya haritasında bunların yerleşkelerini işaretlerseniz, bu enlem boylamda, tam ortada, Avrupa’ya konuşlanmış olan merkez burası. Kanarya Adaları’na 8 saat, Şili ve Havai ile 12 saat zaman farkını düşünürseniz, orada gece bitip gündüz olduğunda bizde gece olduğu için bilimsel olarak oradaki çalışmaların devamında işbirliği oluşturacağından stratejik bir önemi var.
- Jeopolitik konumundaki öneme bir de uzayı gözlemek mi eklendi?
Geçmişten beri hep deriz ya, Anadolu ve Türkiye’nin yeri stratejik bir öneme sahiptir, diye.
Asya ile Avrupa arasında geçiş zonunda olmamız, zaman açısından, astronomik açıdan, bilimsel açıdan da aynı stratejik önemi bize vermiş oluyor. Oradaki bilimsel bir projenin ya da bir gözlemin devamının Türkiye’de yapılması için biz doğal olarak bir noktayı, gözlemsel bir boşluğu kapatmış oluyoruz. O bakımdan önemli.
İlk mezunlarımızı bu sene verdik. Astronomi ve Uzay Bilimleri olarak yüzde 85 doluluk oranı var. Şu an, yeni açılan bir bölüm olarak 24 lisansütü öğrencimiz var. Ciddi bir sayı! Doktora çalışmalarının çoğu projeyle ilgili. Şehir dışından gelen öğrencimiz çok. Yüzde 80’i şehir dışından geliyor. Burada büyük bir altyapı yapılıyor, bunun farkındalar. Farklı üniversitelerden farklı şehirlerden her yıl onlarca stajyerimiz var. Yer sorunumuz olduğundan sınır koymak zorunda kaldık…
BİLİMSEL HAYALLER
- Erzurum’u zaten hedeflemiştik, dediniz. En başından beri bu ufuk var mıydı?
Buraya 2007 yılında geldim. Benim doktora bittikten sonra büyük bir teleskoptu amacımız. Adını net koymamıştık. Buranın atmosferik özelliklerini ortaya çıkartınca belirledik. Burada, 2007’den 2011’e kadar atmosferik ölçümler yaptık. O zamanki 1 metrelik teleskop fikri, bir grup gencin hayali ve üniversitenin bu konudaki projeksiyonu, ileri görüşüyle buluştu. Adı, bu çapta bir teleskoba dönüştü.
- Hemen ilk başvuruda kabul gördü mü?
İlk başvurumuzu 2008 yılında yaptık. Arada rektörlük değişti, yeni rektörümüze anlattık, sağolsun projenin takibini yaptı. Sonuçta proje 2011’de etüt oldu, 2012’de de devlet resmen başlattı. Şu anda ise tüm hızıyla ve rektörlüğümüzün özellikle de Rektörümüz Prof. Dr. Ömer Çomaklı’nın öncelik verdiği ve büyük desteğiyle devam ediyoruz ve sona yaklaştık.
- Bu projenin Türkiye’ye katkısı ne olacak? Kanarya Adaları’ndaki merkezle dönüşümlü olarak gökyüzünü inceleyeceğiz, kayıtlar tutacağız. Çok heyecanlı, ama bilimsel bir merakın giderilmesinin ötesinde getirisi nedir?
Bilimsel araştırma için yapıyoruz. Bu genç bilim insanı grubunun hayali bilimsel. Uluslararası anlamda Türkiye olarak yer alabileceğimiz ve o teknolojiyi, o bilimsel gelişmeyi yakayalabileceğimiz belli alanlar var. Aynı zamanda Avrupa’nın geçirdiği dönemi kaybetmeden yakalayacağımız bir alan da uzay konusu! Astronomi konusu! Türkiye’de astronomi iyi bir konumda. TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’ndeki Ruslarla ortak 1,5 metrelik teleskopla birlikte farklı üniversitelerimizde daha küçük çaplı teleskoplarla, kısmen de uydu teleskoplarından alınan verilerle çalışmalarımızı yürütüyoruz. Buna yeni bir boyut kazandırmak, daha büyük çaplı işlere kendi başımıza da girebilmek adına oluşturduğumuz bir misyondu projemiz.
TASARIMI DA BİZE AİT
- DPT’yi nasıl ikna ettiniz?
Evet, Türkiye neden daha büyük araştırmalarda yer almasın? Kaldı ki coğrafi özellikleri yüzünden gözlemsel dünya üzerinde bir boşluğu doldurma şansımız vardı. Bunların hepsini üstüste getirdiğimizde fikir olgunlaştı. Bilimsel gerekçeler, konumsal altyapı, üniversitenin sahip çıkıyor olması da çok önemli. Bir proje yürütecekseniz, arkasında sağlam bir kurum olmalı. Bu sayede, projenin gerekliliğini devletimize anlatmış olduk. Uzay konusunda da, projemiz Milli Uzay Programıyla paralel yürüyor.
- Hedefi, gerekçeyi nasıl anlatıyorsunuz?
Hedeflerinden biri de gökyüzündeki cisimlerin takibi ve bunların tespiti. Bu ikincil amacımız. Astronomide, uzay bilimlerde, Türkiye’nin ‘varım’ demesi adınaydı. İkinci nedir derseniz, teleskopla, uzayla, astronomiyle uğraşıyorsanız, bunun teknolojisine de sahip olmanız gerekiyor. Biz, Türkiye’de sadece gözlem yapmak ve bir teleskobun ardından bir kamerayla görüntü almanın ötesinde, teleskobun tasarımını kendimiz yaptık.
- Teleskobu baştan mı yarattınız?
Dış görünüş olarak teleskoplar birbirine benziyor. Burada bir fark yok, ama daha büyük çaplı, 8-10 metrelik teleskopların optik özelliklerini barındıran 4 metrelik tek teleskop bu! Teknolojik anlamda, sadece dünya ölçeğindeki gözlemsel boşluğu doldurmak adına bir öncelik ve stratejik bir önem değil, 4 metre sınıfı teleskoplar içindeki son teknolojiye sahip bir teleskop. Bu demektir ki, optik teknolojileri konusunda da bilgi birikimini biz astronomi bilimleri olarak dolaylı yoldan, bir katma değer haline getirdik.
- Nerede kullanılır bu teknolojiler?
Sağlıkta, iletişimde, savunmada, bilimsel amaçlı kullanırsınız. Optiğin girmediği bir alan yok şu anda.
HER KURUMUN DESTEĞİ VE İŞBİRLİĞİ VAR
- Türkiye Uzay Ajansı’yla ilişkiniz nedir?
Bizim projeden çok sonra kuruldu, ama TUA bir çatı kurum, uzay çalışmalarını koordine etmek üzere kuruldu. Doğrudan bir illiyet bağımız yok, üniversite bünyesinde bir proje yürütüyoruz. Mali olarak destekleyici kurumumuz Kalkınma Bakanlığı. Yeni adıyla Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığımız.
- Yani sadece üniversitenin gözlemevi değil…
Tabi, bütün Türkiye’ye hizmet edecek uluslararası bir gözlemevi. Bu çapta bir teleskobu dünyaya açarsanız esas performansını ortaya çıkartmış olursunuz.
- Uluslararası işbirliği?
TUA bir çatı kurum olarak bize yurtiçi ve yurtdışı birçok kurumla koordinasyondan sorumlu. Milli Uzay Programını yürütmekten sorumlu bir ajans. Onlarla koordineli çalışıyoruz.
- Uluslararası platformda bilgi alışverişi nasıl yürüyor?
Bilimsel bir şey yapıyorsanız gizli saklı yapmıyorsunuz. Bilimsel bir değeri olması için yayın yapacaksınız, o zaman anlamı var. Bilgiyi, veriyi kıymetlendiriyorsunuz. Tasarım için de geçerli. Biz tasarımı yaptık ama bundan sonra belli kısımlarını uluslararası fuar ya da toplantılarda, kongrelerde sunuyoruz. Bizden sonra bir başkası da aynısını yapabilir. Mühim olan biz bunu ilk kez yapıyoruz.
ERZURUMLULARIN GÖKYÜZÜ MERAKI
- Erzurum’daki tepkiler nasıl, bir tepkiyle karşılaştığınız oldu mu?
Erzurum, bir Anadolu şehri… Bilimsel bir gelişme sonuçta ve Erzurumlular da bu yatırımı sahiplendi. Yerel halkın çoğu farkında. Uzay bilimlerini çok bilmiyor olabilirler ama teknolojik olarak Türkiye’nin en büyük teleskobunun burada olmasının, kar - kış gibi eziyet olarak görünen özelliklerinin bu bilim alanında aranıp da bulunamayan bir şey olduğunu anlıyorlar. Hani nasıl kar yağdığında ulaşım zorlaşıyor, ama aynı zamanda kış sporlarını yapıyorsunuz, bir faydaya dönüşüyor. Gözlemevine de bu gözle bakıyorlar. Erzurum’da atmosferin soğuk olması, nemin düşük olması, yüksek rakım, havanın açık olması bu alanda bize büyük fırsat sunuyor.
- Gözlem şenliklerine kimler geliyor?
Küçük çaplı teleskobumuzla ne zaman bir etkinlik yapsak 7’den 70’e, kadını erkeği herkes geliyor. TÜBİTAK’ın yıllardır yaptığı gözlem şenliği, 23-24 Temmuz’da Erzurum’da yapılacak. Daha önce Diyarbakır’da, Van’da yapılmıştı, ağustos ayında ise Antalya’da yapılacak.
- Herkese açık mı?
Katılımcıları kurayla belirleniyor. Genelde binlerce başvuru oluyor bu yıl 500 kişiyle sınırlı.
- Gözlem şenliğindeki program nedir?
İlk kez gözlemevinin olduğu yerde yapılıyor. Gelenleri yukarı çıkartacağız, ortamı görecekler. Anadolu’nun zirvesi burası! 3 bin 170 metre yükseklikte gökyüzünü inceleyecekler.
Teleskobun kurulumu halen devam ediyor ve sona yaklaştık. Şenlik zamanında seçilen 500 kişi o yerleşkeye çıkarılacak.
2023 YILI HEDEFLERİ ARASINDA
- 1933’de İstanbul Üniversitesi Beyazıt kampusune ilk teleskop geldi. Sonrasında astronomide bir duraklama yaşadık mı?
Dünyada o dönemde büyük çaplı teleskop yapmak çok zor. 1-1,5 metre çapında teleskoplar var. Teknoloji, optikteki gelişim bizde dünyayla paralel. İstanbul, Ege, Ankara, Kayseri, Antalya ve peşinden biz geldik. Bu konu zaman alıcı bir iş. Bu alanda çalışan genç neslin de yetişmesi gerekiyor. Sonuçta Astronomi ve Uzay Bilimleri ile Uzay Bilimleri ve Teknolojileri adı altında öğrenci alan bölümlerimiz var. Gözlemevi için karanlık olacak, havası açık ve kuru olacak. Yer tabanlı bir gözlemevinin ömrü, yaklaşık 100 yıldır. Bir anda 30-40 metrelik teleskoplar olmadı. İstanbul’daki şu an hâlâ güneşi gözlüyor. Yıldız gözlemi şehirlerden zor. Güneşteki lekelerin gözlemi her gün yapılıyor mesela. Astronomide teknolojik olarak sahip olduğumuz teleskoplar küçük de olsa öte gezegenleri algılayabiliyor. Bizim güneş sistemimiz dışında, yıldızların etrafında 5 bin üzerinde öte gezegen keşfedildi. Bunların çoğu 30 – 100 santimetrelik teleskoplarla yapılan işler. Her seferinde ekleyeceğiniz teknolojik bir yenilikle, bir kamerayla performanısı artırıyorsunuz. Halen bu çapta teleskoplar kuruluyor. 2024’te hayata geçecek olanlar var. Avrupa’nın bilgi birikimine bakınca oralarda da benzer şekilde ilerlemiş. Ülkemizin ekonomik stratejik durumu önemli sonuçta biz 2023 yılında uluslararası camiaya biz de varız diyerek bu teleskobu kurmayı hedefledik.
UZAY PİYASASINDA TÜRK TELESKOBU
- Tasarımı size ait olan teleskobun patenti var mı?
Üç ayrı uluslararası patent başvurumuz var. İki üç tane de ulusal patent başvurumuz var. Süreçler 2-3 yıl sürebiliyor. Patentleme süreci bittiğinde de bazı özelliklerin patentleme haklarına sahip olacağız.
- Patentler alınınca Türk teleskobu diye anılan bir teleskobumuz olacak. Öyle mi?
Adı zaten şimdiden öyle… Dünya, Doğu Anadolu Gözlemevi kısaltması DAG olarak biliyor. Bizim teleskobumuzda, diğer 4 metreliklerde olmayan 3 optik özelliği bir araya koyduk. Bazılarında biri, bazılarında ikisi var. Bizde üçü bir arada.
- Bizim astronomi alanında bilgi seviyesini batıyla karşılarştırır mısınız? Çok ekmek yememiz gerek, der misiniz?
Bilimsel anlamda kesinlikle demiyorum. Böyle bir eksiğimiz yok. Bizim eksiğimiz, alet aygıt altyapı ve laboratuvar, vs idi. Bu boyutta bir teleskobumuz yoktu. Ortak işler yapıyorduk ama bilimsel ar-ge altyapısına sahip olmak bir lüksdür. Bu açığı kapattık diye düşünüyoruz. İşin teorik kısmında, proje geliştirmede eksikliğimiz olmadı. Fikirlerimiz var, gerçekleştirecek teknolojik ekipman eksiğimiz vardı, Daha büyük bir teleskobu kazandırarak Avrupa, Amerika’yla aynı tür bilimsel çalışmaları yapacak bir altyapıyı kurmuş oluyoruz. Dünyayı yakalayabileceğimiz, aynı zamanı kaybetmeden girebileceğimiz alanlardan biri de uzay konusu. Cumhuriyetin 100. yılında çok değerli bir altyapıyı kurmaya çalışıyoruz. 2023 vizyonuna yakışır bir proje…