23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yok saymanın şiddeti

Yok saymanın şiddeti
A+ A-
Zerrin Öztürk
"Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın." 
Frida Kahlo

Çürüyen sistem, insan kalmanın sınırlarını da, insanın ulaştığı erdemlerin varlığını da zorluyor. İnsanın sınıfsal olarak ezilmesinin yanında kadın, toplumun yarattığı baskılarla, o baskıların ikili ilişkilere yansımasıyla iki kat fazla eziliyor ne yazık ki.

Şiddet, sadece fiziksel saldırıdan, dayaktan oluşmuyor. Daha büyük acılar yaşatan, derin psikolojik travmalara neden olan şiddet türü olarak psikolojik şiddet, günümüzün yaşam gerçeği olarak karşımıza çıkıyor.

Psikolojik olarak, toplumun bütün kesimleri durmaksızın işyeri baskılarından, ağır çalışma koşullarından, işsizlikten ya da hayat pahalılığından, ekonomik zorluklardan, yozluğa ve boşluğa sürükleyen yazılı-görsel medya uyuşturuculuğundan dolayı yıpratılıyor. Ne var ki, bütün bu psikolojik yıpratma içindeki kesimlerin bir ağlama duvarı var: Kadınlar ve çocuklar. Faturanın en ağırı onlara kesiliyor.

Kaynana/görümce/elti baskısı, eşini ve çocuklarını ana/baba soyundan aşağı görmek, susturmak, hor görmek, terslemek ya da konuşmamak ve susmak, görmezden gelmek, fikir sahibi saymamak, dikkate almamak, yalnızlaştırmak, çocukların tek sorumlusu saymak, “kaşık düşmanı” veya “el kızı” görmek, gizlisini saklısını paylaşmamak, aşırı kontrolcülük, özgüvenini zayıflatmak, memnuniyetsizlik, konuşmasını engellemek-kesmek, çevre yasakları diye uzar gider.

Kadınlar yüzyıllar içinde, dönemin getirdiği bütün görünür görünmez yaraları sağaltmanın ustalığından el almış, kendince çözümler geliştiriyor. Mor cepkeninden türkü yakmasına, işleyip dokumaktan yazıp söylemesine kadar nice yollar yaratıyor, yaratacak.

Şahmeran olur, Anka kuşudur, Kibele’dir, Zeynep Sultan’laşır, Turna’dır, Asya’dır, Mercan’dır serpilir, uçar kendi kanatlarının gücüyle, yol alır kendi sonsuzluğuyla, gelişir.

Konfüçyus, “İnsanları geçimsiz yapan 'sevgisizliktir'. Birbirine düşman eden 'iletişimsizliktir'. Güzellikten yana ne varsa yok eden, herkesin birbirinden esirgediği 'ilgisizliktir'” diyor.

Birini seviyorsanız hemen söyleyin, mutlaka söyleyin, fırsatlar yaratıp söyleyin. Bir bakıma, zamanın bize en büyük armağanı sevdiklerimizin anılarıdır. İşte bu yüzden çok geç olmadan utancın, alışkanlıkların ağırlığını bir kenara bırakıp, sevdiklerinize onları sevdiğinizi söylemelisiniz.

Zaman geçince pişmanlıklar neye yarar? Pişmanlıktan uzak olanların ise sizden uzak olmasında bir beis yoktur. Yaşam, yok saymanın şiddetiyle değil, sevdanın yüreklerdeki destansı konukseverliğiyle ilerliyor çünkü.

Son Dakika Haberleri