Yunanistan'da 'iki devlet' telaşı
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)'nin Ada'da federasyon tartışmalarına son vermesi ve egemen eşitlik temelinde iki devletli bir çözümü talep etmesi, Yunanistan'ın birinci gündemi oldu
Yunanistan'da siyasetçilerden askerlere, akademisyenlerden gazetecilere kadar herkes Kıbrıs'ı konuşuyor. Neredeyse tüm Yunan gazetelerinde Kıbrıs haberleri yer alırken, televizyonlarda geç saatlere kadar KKTC ve Türkiye'nin 'iki devlet' çıkışı tartışılıyor. Yunan Hükümeti'nin sert bir dille eleştirildiği programlarda, Atina'nın Kıbrıs politikasını yeniden gözden geçirmesi istenerek; ABD, AB, NATO ve BM'nin harekete geçirilmesi talep ediliyor.
Önceki gün emekli bir Yunan amiralin Türkiye'ye karşı 'savaş çığırkanlığı' yapmasının ardından, dün de Yunanistan'ın ünlü gazetecilerinden Savvas Iakovidis dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
“Kıbrıs Türkleşirse Yunanistan sakatlanır” başlıklı yazısında Iakovidis, şu ifadeleri kullandı:
“Büyük ve cevapsız soru şu: Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti, Türk'ün yeni başarılarına nasıl yanıt verecek?
Türkler açık ve kararlı: Sadece iki egemen devlet temelinde tartışma talep ediyorlar. Yunan tarafı ise yine Stockholm Sendromu'na kapılmış görünüyor.
Halbuki Yunan tarafının çok sayıda silahı var. Kıbrıs Helenizmini Attila canavarından kurtarmak için -siyasi, diplomatik, ekonomik veya diğer maliyetleri ne olursa olsun- şunların yapılması gerekiyor:
Birincisi Lefkoşa, Atina ile istişare halinde, Avrupalı ortaklarımıza bundan böyle Türkiye'nin üyeliğini ve Gümrük Birliği'ni engelleyeceklerini ve Attilla'nın ülkesine herhangi bir yardım fonunu donduracaklarını açıkça belirtmelidir.
İkincisi, Atina ve Lefkoşa arasında bir MEB anlaşması imzalanmalı ve Meis kurtarılmalıdır.
Üçüncüsü, Rum tarafı Türk-Siyonistleri reddetmeli ve AB ilke ve değerlerine uygun şekilde Kıbrıs Cumhuriyeti'nin anayasasını düzenlemelidir.
Dördüncüsü, Türkler güçten anlar ve saygı duyar. Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan ile iş birliği içinde silahlandırılmalı ve “Birleşik Savunma Alanı Doktrini” canlandırılmalıdır.
Beşincisi, jeopolitik parametrelerden de yararlanılarak komşu ve dost ülkelerle savunma anlaşmaları yapılmalıdır.
Altıncısı, Atina ve Lefkoşa; İsrail'e, Mısır'a, ABD'ye, Fransa'ya ve hatta Rusya'ya, Kıbrıs'ın neo-Osmanlı, İslamcı, cihatçı bir Türkiye tarafından kontrol edilmesinin kimsenin çıkarına olmadığını anlatmalıdır.
Yedincisi, kadınlar da dahil olmak üzere herkesin askere alınmasıyla birlikte ulusal zihniyet ve vatanseverlik duyguları pekiştirilmeli, savunma kalkanımız için ekonomik altyapı oluşturulmaldır.
Sekizincisi, Türk işgalinin neden sona ermesi gerektiği uluslararası kamuoyuna net bir şekilde açıklanmalıdır.
47 yıllık işgal sürecinde düzenlenen müzakereler, Yunan tarafının Attila canavarını evcilleştirmeye yönelik sefil politikasının başarısız olduğunu doğruladı. Şimdi, bu yıkımı tersine çevirme ve Helenizmi Attila'dan kurtarma zamanıdır. Yunanistan, Balkanlar'dan Ortadoğu sınırlarına kadar uzanan bir güç olarak ulusal sorumluluklarından ve bölgesel rolünden kaçamaz.
Kıbrıs Türkleşirse Yunanistan Ege'de sakatlanacak ve Batı Trakya'yı kaybedecektir. Bu nedenle Atina, ittifaklar ve desteklerle yetinmemelidir. Artık Kıbrıs'ın Türkleşmesini durdurmak için ulusal bir alarm vermenin son saatidir.”
AYDINLIK YAZARI YUNAN BASININDA
Yunanistan'ın önemli sitelerinden Greek City Times ve Pentapostagma, Aydınlık Ankara Temsilcisi İsmet Özçelik'in sözlerine yer verdi. CNN Türk'te katıldığı bir programda ABD'nin Dedeağaç'a konuşlanmasını değerlendiren Özçelik, “ABD Türkiye'ye namlu gösteriyor” ifadesini kullanmıştı. Özçelik şu bilgileri paylaşmıştı:
“Dedeağaç'a 400'den fazla tank geldi. Bu tanklar Rusya'ya karşı kullanılmayacak. Bu tanklar anca Trakya'ya gider. Sadece Dedeağaç da değil, orada büyük ölçekli 6 üs var. Dedeağaç, Kavala, Selanik, Larissa, Stafonovic ve Girit'te ABD üsleri var. Bunlar Rusya'ya karşıymış gibi gösterilse de asıl tehdit Türkiye'ye. Çünkü Amerika'ya göre kontrolden çıkan bir Türkiye var. NATO'ya yüz çevirerek Asya'ya yönünü çevirmiş bir Türkiye var. Bu yüzden Türkiye'yi hizaya getirme çabasındalar. Namluların Dedeağaç'tan gösterilmesi, aynı zamanda Türkiye'deki erken seçim baskısının da bir parçası. Karşımızdaki ittifak bunu zorluyor.”
