23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yunanistan’ın adaları işgal kılıfı: Çevre Koruma

Yunanlar, Avrupa Birliği fonlarından faydalanabilmek için çok sayıda küçükbaş hayvan satın alıp yüksek bakım maliyetleri nedeniyle bunları Ege’deki ada, adacık ve kayalıklara bırakıyor. Kontrolsüz otlanan hayvanlar çevresel tahribata neden oluyor. 

Yunanistan’ın adaları işgal kılıfı: Çevre Koruma

Yunan Kathimerini gazetesi önceki gün “Ege Adaları Keçilerin İnsafına Kaldı” başlıklı dikkat çeken bir haber yayımladı. Habere göre Avrupa Birliği (AB), Yunanistan’da hayvancılığın gelişmesi adına çeşitli destek programları başlattı. Ancak insanlar, fonlardan yararlanabilmek adına aldıkları çok sayıda küçükbaş hayvanı, yüksek bakım maliyetleri nedeniyle Ege’deki adacık ve kayalıklara bırakmaya başladı. Buralarda kontrolsüz otlayan hayvanlar ise ciddi bir çölleşmeye neden oldu.


Habere göre Archipelagos Deniz Koruma Enstitüsü Müdürü Theodoros Tsimpidis, kısa bir süre önce araştırma gemisi Aegean Explorer ile Ege’deki adacıklarda bir saha araştırması yaptı. “Bir trajediye tanıklık ediyoruz. Kendi çevremizi tahrip ediyor ve yüzyılların deneyimini hiçe sayıyoruz.” diyen Tsimpidis, “Sübvansiyonlar keçi başına veriliyor, bu nedenle bazı kişiler çok sayıda keçi satın alıp onları adacıklara bırakıyor. Bu, çit ya da gözetim gerektirmeyen uygun maliyetli bir yaklaşım. Keçiler ise buralarda ne kadar bitki varsa tüketmeye başlamış.” bilgisini paylaşıyor.


Yunan uzmana göre aşırı otlatma sadece geri dönüşü olmayan bir erozyona yol açmakla da kalmıyor, aynı zamanda “agiazi” olarak bilinen gece neminin tutulmasını bozuyor. Keçilerin tükettiği çalılar yok olduğunda, adacıkların üzerindeki verimli toprak da aşınarak denize karışıyor ve geride artık hiçbir şeyin yetişemediği çorak kayalar kalıyor...

‘EGE ADACIKLARINI
KORUMA PROJESİ’

Buraya kadar yerel bir sorundan bahsediyor gibi görünen haber, ardından bu çevresel tahribatı önlemek için atılan adımlardan bahsediyor. Habere göre Archipelagos Deniz Koruma Enstitüsü, Toronto Üniversitesi John H. Daniels Mimarlık, Peyzaj ve Tasarım Fakültesi ile işbirliği yaparak disiplinler arası bir “Ege Adacıklarını Koruma Projesi” başlatmış. Program Direktörü Petros Babasikas, “Düzinelerce adacığı şimdiden belgeledik.” diyor. Belgelenen yerler içinde “Hurşid” gibi Yunanistan’a egemenliği hiçbir dönemde devredilmemiş çok sayıda ada, adacık ve kayalık da bulunuyor.
Söz konusu projenin sitesini incelediğimizde ise daha vahim bilgiler bizi karşılıyor. 2021 yılında başlatıldığı belirtilen ortak çalışma, “Adacıkların kültürel ve doğal peyzaj oluşumlarının ve ekolojik kimliklerinin belgelenmesine” odaklanmış. Araştırma, güney ve doğu Ege'deki çok sayıda adacığı kapsıyor. Plana göre buralarda doğal yaşamı takip etmek için yerinde bir araştırma üssü kurulacak. Bu merkezde çevre ve sosyal bilimler, etnografya, tarih ve mevcut tüm yerel bilgileri içeren disiplinler arası bir yaklaşımla dijital dokümantasyonlar hazırlanarak tahribatı önleme çalışmaları yürütülecek.Yunanistan’ın adaları işgal kılıfı: Çevre Koruma - Resim : 1

ADACIKLARA
TAM ETKİ ÇALIŞMASI

İşte “Atina’nın oyunu” da tam burada başlıyor. Daha önce Avrupa Birliği çapında yürütülen NATURA 2000 Çevre Koruma Projesi kapsamında başta Kardak kayalıkları olmak üzere kendisine ait olmayan Zürafa, Eşek, Bulamaç gibi adalara “kuş gözlem evleri” adı altında bayrak dikmeye kalkan Atina yönetimi, şimdi de işgalini genişletecek adımlara yöneliyor. Zaten Tsimpidis de Ege'deki pek çok adacığın NATURA programı kapsamında korunduğunu vurgulayarak, Yunan yönetiminin yetersiz “çevre koruma önlemlerini” eleştiriyor.
Daha ilginci, yeni projede bu adacık ve kayalıklarda binlerce yıl boyunca üretim yapıldığına dair kanıtlar toplanarak, bu formasyonların deniz yetki alanlarına yönelik de ince bir mühendislik yürütülüyor.
Projenin amaçları içinde şu bilgiler yer alıyor: “Bu ıssız adacıkların geçmişte sahip olduğu finansal faaliyetleri incelediğimizde, sadece yerleşik olmaları değil, aynı zamanda süt ürünleri, et, baklagiller ve daha fazlasını üretip ihraç etmeleri bizi hayrete düşürüyor. Restorasyon süreci, adacıklarda bulunabilecek geleneksel uygulamalar ve malzemeler kullanılarak eski binaların yeniden inşasını, yerel bitki türlerinin yanı sıra susuz tarımsal bitki çeşitlerinin (baklagiller, tahıllar) yeniden ekilmesini de içerecektir.”

İSKÂN HAK KAZANDIRMAZ

Konuyu biraz daha netleştirmek gerekiyor. Yunan Hükümeti, 1995 yılında Ege’deki hak iddialarını pekiştirebilmek adına “İskân Politikası” başlatmıştı. Yıllar içinde çok sayıda ada, adacık ve kayalığa insanlar göç ettirildi. Örneğin şu an Kaarada'nın 15, Fener adasının 9 kişilik nüfusu bulunuyor. İşte iskân ve tesisleşme politikası ile ada, adacık ve kayalıklarda fiili bir durum yaratmaya çalışan Yunanistan, aynı zamanda bu coğrafik formasyonların, deniz alanları üzerinde tam etki oluşturmasını istiyor. Yani Yunan Hükümeti, adaların yanında adacık ve kayalıkların da geniş deniz yetki alanlarına sahip olması için çabalıyor.Yunanistan’ın adaları işgal kılıfı: Çevre Koruma - Resim : 2

Ancak benzer bir konuda Güney Çin Denizi'nde görülen Tahkim Davası, Yunanistan'ın iskan politikasının geçersizliğini ortaya koyuyor. Bu davada mahkeme, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin 121/3 maddesini yorumlayarak, tam etkili bir ada için “dış destek olmaksızın üzerinde insan oturmasına elverişli olma ve kendine has ekonomik bir yaşama sahip olma” şartlarını getirmiş. Aynı kararda adaların etkisi belirlenirken, modernizasyondan önceki halin esas olacağı vurgulanmış. Yani nasıl ki denize dolgu yaptığınızda karasuyunuz uzamıyorsa, bir kayalığa da insan yerleştirerek geniş deniz yetki alanları kazanmanız mümkün değil. Nitekim bu adalar hem ters tarafta, hem de egemenliği Yunanistan’a ait değil.

Son Dakika Haberleri