Yurttan seslerin usta sazı ve koro şefi Tuncer İnan Aydınlık'a konuştu: Gürcü göçünden sonra Ordu halkoyunları canlandı
‘Gürcü toplumunun Gürcistan’dan Ordu’ya gelip yerleşmesiyle, halk kültüründe değişiklik olmuştur. Bu değişim daha ziyade espri kültürünün gelişmesi ve halk oyunlarında hareketlilik, canlılık şeklinde olmuştur.’
TRT’nin Yurttan Sesler Korosu’nun usta sazı ve koro şefi Tuncer İnan ile söyleşimizin bu bölümünde eşi Güzin hanımla nasıl tanıştığını sevgiyle, gülen gözlerle anlatıyor. "İnan, Muzaffer Akgün ve Ramazan
Şenses ile yaşadıkları birer anıyı, Ümit Tokcan’ın çocukluğunu bizlerle paylaşıyor." Gürcü toplumunun, Gürcistan’dan Ordu’ya gelip yerleşmesiyle, halk kültüründe nasıl değişiklikler olmuş gelin birlikte dinleyelim.
Güzin Hanım ile nasıl tanıştınız?
Anneme sarışın uzun boylu bir kızla evlenmek istediğimi söylemiştim. Aslında daha önce akraba toplantısında gördüğüm ve göz koyduğum Güzin’i işaret ediyordum anneme. Annemin de haberi olsun istemiştim. Geleneğimiz gereği ondan habersiz bu yola çıkamazdım. Güzin, Bekir Baykal dayımın eşiyle amca çocukları oluyor. Dayımın evinde görmüştüm Güzin’i. Hatta göz ucuyla bakışmıştık. O bakış bizi 27 Mart 1964 tarihinde evliliğe götürdü.
E.A. Kaç çocuğunuz var?
Elif ve Oya isminde iki kızım, dört torunum var. İkisi de Kanada’da oturuyor. Büyük kızım emekli olduktan sonra Kanada’ya gitti. İstanbul Üniversite’si İşletme Fakültesi mezunu ve reklamcı. Ondan bir yaş küçüğü kızım çevre mühendisi İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu. Türkiye’de iş bulamadı. O da Kanada’ya gitti. Beyin göçü derler ya…
MUZAFFER AKGÜN’ÜN ÇOK HAYRANI VARDI
Sahne geçmişinizden biraz bahsedebilir misiniz?
Benim profesyonel saz sanatçılığına geçişim Türk halk müziğinin değerli sanatçısı Muzaffer Akgün’e 1957 yılında eşlik etmekle başlamıştır. Akgün’ün büyük hayran kitlesi vardı. Halk onu çok sevdi. Çok başarılı oldu. Ve onunla para kazanmaya başladım. Son mızrabımı da 2003 Temmuz ayında rahmetli Kemal Koldaş için çaldım. Kemal Koldaş’a emekli oluyorum, son sazı sana çalıyorum dedim. Kemal’in gözleri yaşardı. Benim de öyle. Çok duygulandık.
Muzaffer Akgün ile ilgili bir anınızı anlatabilir misiniz?
Bir gecede birkaç konser oluyordu. İki araba ile Pendik’teyiz. Konserimiz bitti, başka bir konsere gidiyoruz. Önde Muzaffer Akgün’ün arabası vardı. Önümüzde kalabalık bir halk kitlesi vardı. Bütün dinleyiciler Muzaffer Akgün’ü yakından görmek, eline dokunmak için dışarı çıkmıştı. Salon boşalmıştı. O anı hiç unutamıyorum. Biz Muzaffer ablayı güya kalabalıktan koruyorduk. Muzaffer abla halkın ilgisinden çok etkilendi. Bizleri dinlemedi “çekilin önümden” dedi ve gözleri yaşlı bir şekilde sevenleriyle buluştu. Oradakiler büyük bir sevinçle alkışladılar, eline dokundular. Ters bir davranış olmadan yolumuza devam ettik.
Muzaffer Akgün, “Allahaısmarladık çocuklar, yine geleceğim, yine görüşeceğiz” diye veda etti.
MİKROFON İNİNCE BAĞDAŞ KURDUK
Sizi etkileyen anılarınıza devam edebilir miyiz?
Bir radyo sanatçısına anısı sorulduğunda genellikle canlı yayın anıları anlatılır. Benim de İstanbul Radyosu’ndan Ramazan Şenses ile bir canlı yayın anımız oldu. Ramazan Şenses uzun hava okur ve ben de ona divan sazı çalıyordum. Uzun havada genellikle en büyük saz olan divan sazı çalınır. Eski hidrolik pompalı mikrofonlar vardı. Ramazan ayakta uzun hava okuyordu. Ben de onun mikrofonuna yetişmek için, ayağımı iskemleye koyarak çalıyordum. O zaman mikrofon çok yaygın değildi. Sonradan her sazın önüne mikrofon koydular. Uzun havanın birinci kıtasına girdik, hidrolik mikrofonun havası boşalıyor ve yavaş yavaş iniyor. Neyse ikinci güfte için giriş verdim. Mikrofon alt seviyeye indi, Ramazan hala okuyor. Ramazan eğildi, eğildi, eğildi nihayet mikrofon sıfır noktasına düştü. Ramazan oturdu yere. Bana da işaret etti. Ben de oturdum. Hesapta olmayan üçüncü kıtayı yerde bağdaş kurarak, canlı yayında bitirdik. Program bittikten sonra bize özel alkış geldi.
Ümit Tokcan ile nereden tanışıyorsunuz?
Ümit’in annesiyle babası teyze çocuklarıydı. Annesiyle babası eşimin halasının çocukları. Biz Güzin ile 1964’de evlendiğimizde, Ümit etrafımda dolanıyordu. Bir fotoğrafta montumu tutmuş hayran hayran bana bakıyor. O fotoğrafı bulmam lazım. Bulup Ümit’e gösterecektim. 1966’da radyoya stajyer olarak alındı. 1964’den itibaren iki sene Ümit’i çalıştırdım, notayı öğrettim. Türküleri notalarıyla çalıştık. Ümit radyoya girmeden önce, “Ordulu Ümit Tokcan” bölge sanatçısı olarak tanınıyordu. Ordu türkülerinden ibaret, daha ziyade “Efilo Havaları” olmak üzere birkaç program yaptı. Enteresan geldi halka Hekimoğlu havaları.
Ümit beni şöyle tarif etmiş, “Tuncer Hocayla dışarıda eğleneceksin, gezeceksin, tozacaksın Radyo Evine 100 metre kala düğmenizi ilikleyeceksiniz.”
GÜRCÜ GÖÇÜNÜN BÖLGE KÜLTÜRÜNE ETKİSİ
İlk türkü sayfamızın yayınına bir buçuk yıl önce Ümit Tokcan ile başlamıştık. Ümit Tokcan o yayında sizden bahsetmişti.
Öyle mi? Ben evlendikten sonra peşimi hiç bırakmadı. Daha doğrusu babası. Tokcanlar Gürcü kökenlidir. Gürcü toplumunun Gürcistan’dan Ordu’ya gelip yerleşmesiyle, halk kültüründe değişiklik olmuştur. Bu değişim daha ziyade espri kültürünün gelişmesi ve halk oyunlarında hareketlilik, canlılık şeklinde olmuştur.
Hep söylemişimdir. Örneğin Giresun karşılaması Giresun’da daha ağır oynanır. Orduda daha hareketli oynanır. Bu oyunu Gürcüler hareketlendirmiştir. Bunu ben tespit ettim.
Bu hareketlenme eski mi? Gürcülerin etkisi ne zaman olmuş?
‘93 harbi denilen 1878’de Osmanlı Rus savaşı başlayınca, Gürcistan’daki Müslüman Gürcüler, Türkiye’ye göç etmek zorunda kalıyorlar. Daha ziyade Ordu’ya yerleşiyorlar.
Eşimin babası 1905 doğumlu, burada doğmuş. Büyük amcası da. Dedesi ve babaannesi Gürcistan’dan gelmişler.
GİRESUN İLE ORDU
KARŞILAMALARI FARKLIDIR
Karşılama oyun havasını Giresun-Ordu karşılaması diye duyurmak doğru olur mu?
Hayır. Öyle bir yanlışa bir kez düştük. Siyah-beyaz televizyon döneminde, Ankara’da, “Aşıklarla bölge sanatçıları” diye bir program yapılıyordu. Ordulu iki kişi Giresun karşılaması oynayacak, ben de çalacağım. Hepsi Ordulu olduğu için Nida Tüfekçi Ordu karşılaması diye anons etti. Giresunlu dostlarımızın haklı tepkisine maruz kalmıştır. Yapılan yanlışlık nedeniyle özür diledik. Ancak Giresun karşılaması Ordu’da daha hareketli oynanır. İşte bu hareketliliği Ordu’da Gürcüler vermiştir. Giresun’da Gürcüler daha azdır.
Karşılamalar nasıl oyundur?
Yabancı araştırmacıların “Kontrdans” dedikleri karşılıklı oynanan oyunlardır. Karşılamalar en az iki, en çok oynanan sahanın alabildiği kadar kişiyle oynanır. Çok kişi oynarken de karşılıklı ve ikişerli gruplar halinde oynanır. Horon, halay, hora gibi diğer oyunlardan ayrıldığı en belirgin fark oyuncuların oynarken birbirlerine tutunmadan, dokunmadan oynamalarıdır. Diğer oyunlar ise el ele, kol kola, omuz omuza, belden veya kemerden tutunarak oynanır. Karşılamada hareketli, canlı oyunlardır. Teknik olarak ritim dokuz zamanlıdır. Karadeniz bölgesindeki karşılamalarda üçlü zaman ikinci sıradadır. Yani (2+3+2+2) şeklinde seyreder. Trakya bölgesi karşılama oyunlarında ise üçlü zaman sondadır. Yani, (2+2+2+3) şeklinde seyreder. Trakya bölgesinde yedi zamanlı karşılamalar da vardır.
İ. Can: Armelit Dağı geçit olmadığı için, insanlar tırmanarak çok zorlu yolculuklar yapıyordu. Orada bir kültür değişimi başlıyor. Giresun tarafı ve Trabzon tarafında. Orada karşılamalarda üçlü sonda. Ama Armelit Dağı’ndan Giresun’a, batıya doğru ikincide. Tespit doğru mu?
Kesin doğru diyemem ama var. Ben de rastladım. Hatta Giresun’da da var.
BİLMEM MENİ NİÇÜN ATMIŞ UNUTMUŞ
Bilmem meni niçün atmış unutmuş
Ehd-ü peymanına gurban olduğum
Yohsa özgesine özünü tutmuş
Yeni sevdasına gurban olduğum
Men dilberi sordum gelip gedenden
Dediler küsmüştür barışmaz senden
Men iltifat ettim o gaçtı menden
Gaçkın edasına gurban olduğum
O menim sevgilim o menim sunam
Onsuz üzüm gülmez açılmazam
Billem harda galdı o nazlı durnam
O hoş sedasına gurban olduğum
Ayrılık oduna könlüm dayanmaz
Eşk oduna yanan bir daha yanmaz
Çektiğim naleden niçün o yanmaz
Şirin rüyasına gurban olduğum
Hicranı galbimi yandırır yahar
Gözlerim yollara bakar hey bahar
Müşfik seni anar sensiz odlanar
Yetmiş heyalına gurban olduğum
Ehdi peymanına: Sözünde durmamış
Özgesine: Başkasına
Dilber: Sevgili, güzel
Aynam: Kalbim
Harda: Nerede
Nale: Acı, ızdırap
Müşfik: Acıyan, seven kimse
Turna: Durna: Tarih boyunca sadakat, gurur, sevgi, barış, umut, mutluluk sembolü olmuş, yaklaşık 100 yıl yaşadıkları söylenen, tek eşli yaşayan ve eşleri ölünce bir daha eşleşmeyen bir kuştur.
Yöresi: Azerbaycan
Kaynak Kişi: Zeynep Hanlarova
Derleyen: Mehmet Özbek
Notaya Alan: Tuncer İnan
Makamsal Dizi: Muhalif
Konusu-Türü : Mugam
Ses Genişliği: 8 Ses
ÇAMBAŞI'NDA ÇARŞILAR
Çambaşı'nda çarşılar
Yarim goyun arşılar
Yedi yıldır seviyom
Size n'oldu gomşular
Çambaşı'nın evleri
Çamdandır çivileri
Oturmuş goyun sağar
Terlemiş sineleri
Çambaşı'nda çam biter
Yarim gözümde tüter
Yar yayladan gelsene
Hasretlik artık yeter
Çambaşı: Ordu'nun yaylası
Arşı: Koyunların kime ait olduğunu belirlemek için sürülen boya
Yöresi: Ordu
Kaynak Kişi: İhsan Gürdal-Cengiz Dilaver
Derleyen ve notaya alan: Tuncer İnan
Makamsal Dizi: Mahur
Konusu-Türü : Aşk-Sevda
Ses Genişliği: 8 Ses