03 Aralık 2024 Salı
İstanbul 10°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yüzyıllardır değişmeyen yazgı… Cape Town! Mzansi - Güney Afrika gezisi (3)

Güney Afrika'nın önemli ürünlerinden biri üzüm ve şarap. Hollanda Doğu Hindistan Şirketinin 1679'daki örnekler üzerine çalışır, üzüm yetiştirmeye uygun olduğu görülür. Groot Constantia hem yaşam hem üretim binası olarak yüzyıllardır ayakta.

Yüzyıllardır değişmeyen yazgı… Cape Town! Mzansi - Güney Afrika gezisi (3)
Afrika kıtasının en Güney-Batı ucu olan Ümit Burnu'nda
TÜLİN UYGUR

Güney Afrika şarap üreticisi bir ülke. Son derece bakımlı ve düzgün üzüm bağlarıyla ünlü. Cape Town’a 15 km uzaklıktaki Constantia Vadisi, 1680 yıllarından bu yana üzüm yetiştirilen ve şarap yapılan bir bölge. Bizim ziyaret ettiğimiz “Groot Constantia” bölgedeki şarap üreticilerinden biri. Şirketin 350 yıllık hikayesi aslında sömürgeci Hollandalılarla başlayan bir Afrika macerasının özü.

Yüzyıllardır değişmeyen yazgı… Cape Town! Mzansi - Güney Afrika gezisi (3) - Resim : 1
Şarap üretim tesisindeki metal tanklar ve fıçılar

Hollanda Doğu Hindistan Şirketi 1679’da Simon van der Stel’i “Ümit Burnu” bölgesini yönetmesi için gönderir. Stel, bir yıl boyunca süvarilerini toprak örneği almaları için civar bölgelere gönderir, gelen örneklerle deneyler yapar. Masa dağının arkasındaki bir bölgenin üzüm yetiştirmeye çok elverişli olduğunu görür. Bir yıl sonra şirketten o bölgede üzüm yetiştirmek için toprak ister.

O sırada Seylan (eski Sri Lanka) sömürge valisi Cape Town’a gelir, konuyla ilgilenir, Stel’e toprak verilmesini destekler. Hollanda Doğu Hindistan Şirketi de sanki kendi toprağıymışçasına 1685 yılında Stel’e seçtiği bölgeden tam 7 km2 (763 hektar) toprak verir. Stel hemen üzüm bağlarını kurar, şarap üretimine başlar. Ürettiği şaraplar çok beğenilir. Bir rivayete göre kendisine toprak verilmesini tavsiye eden sömürge valisinin kızının adını, bir rivayete göre ise kendini Ümit Burnuna getiren geminin adını verir topraklarına. Böylece “Constantia” doğar.

Yüzyıllardır değişmeyen yazgı… Cape Town! Mzansi - Güney Afrika gezisi (3) - Resim : 2
Groot Constantia malikanesinden şarap tesislerine giden yola bakış

NAPOLYON’UN REKLAM YÜZÜ OLDUĞU ŞARAP

Groot Constantia sadece bir üzüm bağı ve şarap üretim tesisi olarak değil, 350 yıllık bir geleneğin yaşatıldığı bir yer olarak son derece etkileyici. Burası 1680’lerden bu yana ayakta kalan ve müze haline getirilmiş eski konağıyla, konağın kocaman ve bakımlı bahçesiyle, şimdiki ailenin kullandığı yaşam alanlarıyla, havuzuyla, yaşlı ağaçlarıyla, çiçekleriyle son derece keyifli, şık, tertemiz bir bağ ve üretim tesisi olarak yüzyıllardır ayakta. Bizimle birlikte bahçede dolaşan ve sırayla havuza atlayan sevimli ördek ailesi ortama güzellik katıyor. Şarap üretimi yapılan bölüm son derece bakımlı ve düzenli. Meşe fıçılar, diğer ahşap fıçılar, metal tanklar tertemiz.

Yüzyıllardır değişmeyen yazgı… Cape Town! Mzansi - Güney Afrika gezisi (3) - Resim : 3
Groot Constantia Şarap bağı ve üretim tesisinin müze olarak kullanılan 350 yıllık malikanesinde bir oda

Şarap bağları ziyaretinin eğlenceli kısmı şarap tadımı. Bize en son tattırılan ve en beğendiğimiz şarap, bu bağın en ünlü şarabı, Napolyon’un 1815-1821 yılları St. Helena’da yalnızlığını paylaşan ve tutsak olarak hayata veda etmeden önce son yudumlarını aldığı şarap oldu. Napolyon, kendisi için “Grand Constance” adıyla üretilmiş Groot Constantia şarabının reklam yüzü! Yalnız sadece Napolyon değil bu şaraptan övgüyle bahseden. Fransa kralı olan Louis Phillipe, Prusya kralı Frederick bu şaraptan vazgeçemeyenlerden. Şairler ve yazarlar da bu şarabın tutkunu olmuş! Alman şair Friederich Gottlieb Klopstock, Fransız şair Charles Baudelaire, Jane Austen ve Charles Dickens eser kahramanlarını bu şarapla bazen hüzünlendirmiş, bazen neşelendirmiş, bazen de onların yalnızlıklarına ortak etmiş.

Yüzyıllardır değişmeyen yazgı… Cape Town! Mzansi - Güney Afrika gezisi (3) - Resim : 4
Groot Constantia'nın eski şarap damıtma güğümleri

İSVEÇLİ OLOF BERGH İLE MELEZ ANNA DE KONİNGH’İN AŞKI

Simon van der Stel’den sonra parçalanan şirketin ve topraklarının bir kısmını satın alan yine Hollanda Doğu Hindistan Şirketi adına Seylan’da görev yapan İsveçli Olof Bergh olur. Cape Town’a görevli geldiğinde sosyetenin melez güzeli Anna de Koningh’e âşık olur. İşte Groot Constantia’nın bugüne kadar ulaşan 350 yıllık geçmişini süsleyen aşk hikayesi.

Yüzyıllardır değişmeyen yazgı… Cape Town! Mzansi - Güney Afrika gezisi (3) - Resim : 5
Olof Bergh

Olof Bergh, 1643 yılında İsveç’in Göteborg şehrinde doğar. Anne ve babası Norveç kökenli olan Olof, 22 yaşında Hollanda Doğu Hindistan Şirketinde asker olarak işe girer. Batavia (şimdiki Jakarta) ve Seylan’da görev yapar. Teğmen olarak Cape Town şehrine gelir. Cape Town’ı da içine alan “Kap kolonisi” denilen bölgede yeni madenlerin bulunmasında ve batık gemilerin zenginliklerinin çıkarılmasında görevlendirilir. Güneydoğu Asya’dan ve Hindistan’dan altın, gümüş gibi değerli metaller ve değerli taşlar getiren gemiler zenginlikleriyle sulara gömülmüştür. Olof, bu batık gemilerdeki zenginlikleri şirket adına çıkaracaktır. Constantia’nın sahibi Simon van der Stel ile dostluğu sayesinde Cape Town sosyetesiyle tanışır.

Yüzyıllardır değişmeyen yazgı… Cape Town! Mzansi - Güney Afrika gezisi (3) - Resim : 6
Anna de Koningh

Anna de Koningh ise Batavia’dan getirilen Bengal kökenli köle Angela van Bengale’nin kızıdır. Angela üç çocuğuyla köle olarak Cape Town’a getirilip şehrin kurucusu Jan van Riebeeck’e satılmıştır. Riebeeck, Cape Town’dan ayrılırken kölelerini satar, kölelerin yeni sahibi de hepsini serbest bırakır. Beyazlar gibi kendisine toprak alan Angela, Cape Town’ın toprak sahibi olan ilk “renkli” kadını olur. Kızı Anna ise portresi yapılan ilk “renkli” kızdır. Anna’nın güzelliği sosyeteyi büyülemektedir. Anna ile Olof karşılaşır. Birbirlerine âşık olup evlenirler. Bu arada Olof batıkların hazinelerini çıkarmaya devam eder. Dostu Simon van der Stel tarafından şehir yönetimine dahi aday gösterilir. Ancak doğru mudur bir komplo mudur bilinmez, bir geminin batıklarından çıkarılan zenginlikleri şirketten sakladığı için tutuklanır, evinin bahçesinde altın eserler de bulununca hırsızlık suçuyla ünlü Robben adasında hapse atılır.

Bir rivayete göre karısını da beraberinde hapishaneye götürür. Üç yıl sonra şartlı serbest bırakılır. Ya Seylan’a dönecektir ya da elindeki her şeyi kaybederek Cape Town’da kalacaktır. Olof eşini de alıp Seylan’a gider. Çalışkanlığıyla şirketinde yine yükselir, beş yıl sonra yüzbaşı olarak Cape Town’a döner. Ev ve toprak alır. Simon van der Stel ile dostluğu sürmektedir. Stel ölünce bölünen topraklarının bir kısmını Olof satın alır. Böylece bir köle kızı olan Anna de Koningh, Cape Town’ın en büyük topraklarına ve en büyük malikanesine yerleşir. Olof’un ölümünden sonra bir daha evlenmeyen Anna, uzun yıllar en gösterişli mücevherleri ve 12 çocuğuyla Cape Town’ın ünlü ve başarılı bir bağ sahibesi ve şarap üreticisi olarak yaşar. Groot Constantia da bugün bu aşk hikayesinin kahramanları Anna de Koningh adına şarap, Olof Bergh adına da konyak üretilir.

GÜNEY AFRİKA’NIN SÖMÜRGELEŞTİRİLMESİ

İstanbul’un fethiyle tarihi ipek yolu ve kara yollarındaki ticaret hakimiyetlerini kaybeden Avrupalılar, Türk gölü hale gelen Akdeniz’den Kızıldeniz’e de çıkamayınca çareyi Asya’ya ulaşabilecekleri alternatif yollar aramakta bulmuşlardı. Güçlü ve fırtınalara dayanıklı kalyonlar yaptılar, zenginlik, ün ve yeni ürünlerin hayalini kurarak bilinmeyene doğru yelken açtılar!

Bartolomeu Dias ve Vasco da Gama’nın ardından yaklaşık 200 yıl doğuya bir geçiş yolu gibi kullanılan bölgeyle ticari anlamda ciddi olarak ilk ilgilenen Hollanda Doğu Hindistan Şirketi olur. 1652’de Jan van Riebeeck burada 500 gemilik bir filoya bakım ve ikmal yeri olarak hizmet verebilecek bir istasyon kurar. Çin, Hindistan, Güneydoğu Asya seferine çıkan uzun yol gemilerinin çok ihtiyaç duyduğu bu istasyon kısa zamanda gelişir. Karalar, gemicilere su ve yiyecek vererek ufak bir gelir elde etmekten memnundur. Ancak bazı gemiciler daha iç kısımlara yerleşmeye ve denizci olmak yerine köylü olmaya karar verirler. Bu verimli topraklarda üretim yapmak isteyen beyazlar, sanki bu topraklar sahipsizmişçesine yerlilerin topraklarına el koyarlar. Çıkar ilişkilerinin bozulmasıyla beyazlar ve Afrikalı kabilelerin çatışmaları başlar.

Güney Afrika’nın hikayesi Afrika’nın geriye kalanından farklı değil! Hollandalı beyaz adamlar gelmiş, zorla karaların topraklarını ellerinden almış, talan etmiş! Yetmemiş Endonezya’dan, Hindistan’dan gemilerle köle taşımış. Yetmemiş Hollandalı beyazlar bölgenin güçlü kabilesi Zulu halkını katletmiş. Yetmemiş, beyaz İngilizler, beyaz Hollandalıları sürmüş, tarihin ilk toplama kamplarında kadın, çocuk demeden hepsini öldürmüş. Yetmemiş, beyaz İngilizler Zulu kabilesini yok etmiş, sağ kalanları boyunduruk altına almış! Yetmemiş, beyazlar ülkenin çoğunluğunu oluşturan karalara karşı ayrımcılık yasaları çıkarıp onları ikinci sınıf vatandaş yapmış, dur durak bilmeden her türlü baskı ve şiddeti uygulamış. Bu baskı rejimi tüm dünyanın gözünün önünde, itirazlara rağmen 1994’e kadar sürmüş. Sonra önemli bir değişim yaşanmış. Ama maalesef rüşvet, eş- dost- akraba kayırmacılığı, yolsuzluk gibi hastalıklarla baş edilemediği için Güney Afrika tüm doğal zenginliklerine rağmen yoksulluğun ve zenginliğin adresi olmaya devam ediyor.

Haftaya Zimbabve’de “Mosi-oa-Tunya / Gürleyen Duman” da buluşmak üzere….

AFRİKA’NIN EN UÇ NOKTALARI ÜMİT BURNU VE CAPE POİNT

Yüzyıllardır değişmeyen yazgı… Cape Town! Mzansi - Güney Afrika gezisi (3) - Resim : 7
Cape Point Atlas okyanusuyla Hint okyanusunun buluştuğu yer

Afrika’yı, Batı kıyısından aşağıya inerek kıtanın en ucundan aşmaya çalışanlardan biri, Portekizli bir denizci olan Bartolomeu Dias. 1487’de Avrupa’dan keşif seyahatine çıkan Bartolomeu Dias, Namibya’da Walvis körfezinde (Walvis Bay) mola verdikten sonra güneye doğru yoluna devam eder. Şiddetli akıntı ve dalgalarla boğuşurken Ümit Burnu’nu aştığını dahi fark edemez. Afrika’nın doğu kıyılarına doğru yol almaya çalışır ama gemideki fırtına yorgunu ve cüzdanı boş kalan mürettebatın isyanları nedeniyle geri dönmeye karar verir. Dönüş yolunda Ümit Burnu’nu fark eder. “Fırtınalar Burnu” adını verir.

Yüzyıllardır değişmeyen yazgı… Cape Town! Mzansi - Güney Afrika gezisi (3) - Resim : 8
Cape Point feneri sarp kayalıklar ve ilerde burunda ikinci fener

Ümitle yeni seferlerden altın, gümüş, baharat gibi kazanç getirecek haber bekleyen Portekiz kralı ise bu adı beğenmez, Ümit Burnu (Cabo da Boa Esperanca) olarak değiştirir. Dias, daha sonra Kap Verde adalarından yola çıkarak Hindistan’a ulaşmaya çalışırken yine fırtınaya yakalanır ve okyanusta savrulan gemisiyle Brezilya’ya ayak basan ilk Avrupalı olur. Brezilya dönüşü fırtınalar Dias’ın gemilerini bu kez de Ümit Burnu’na doğru sürükler, Dias’ın gemileri parçalanır. Ümit Burnu’nun fırtınalı denizi Dias’a mezar olur.

Yüzyıllardır değişmeyen yazgı… Cape Town! Mzansi - Güney Afrika gezisi (3) - Resim : 9
Ümit Burnu

Bartolomeu Dias’dan 10 yıl sonra 1497’de Ümit Burnu’nu aşan Avrupalı gemici ise Vasco da Gama olur. Bu gemicileri anmak için Ümit Burnu’na giden yolun sağ tarafındaki bir tepede Dias için siyah bir anıt, sol tarafındaki bir tepede de Vasco da Gama için beyaz bir anıt yapılmış.

Çinliler Portekizlilerden tam 100 yıl önce aşmışlar Ümit Burnu’nu. 1300 yıllarından kalan haritalar bunu kanıtlıyor, ayrıca arkeolojik buluntular da var.

Ümit Burnu, Cape Town’a yaklaşık 2 saat uzaklıkta, 10 hektarlık bir milli park bölgesinde bulunuyor. Giriş ücretli. Milli park zebra, Afrika Antilop’u, devekuşu gibi birçok hayvanın ve bine yakın endemik bitkinin evi ve koruma altında. Babun maymunları da varmış ancak büyük bir yangından sonra görülmez olmuşlar. Rüzgârın uğultusu ve parçalanmış kayalara çarpan denizin sesi eşliğinde kayalar üzerinde sekerek uca doğru ilerlemeye çalışıyoruz ama hem uğultu ürkütücü hem de rüzgâr şiddetli bir biçimde itiyor. Geri dönüyoruz. Bunun yerine tepeye doğru çıkan merdivenlere yöneliyoruz. Ahşap ve çok yıpranmış daracık merdivenlere tırmanmak da zor! Bazı bölümler çok riskli. Afrika’nın en güney ucunda olduğumuzu gösteren “Cape of Good Hope / Ümit Burnu” tabelası önünde çektiğimiz fotoğraflarla yetiniyoruz.

Cape Point / Cape Agulhas, burası Afrika’nın en güney uç noktasından yaklaşık 100 km ötede denize sipsivri bir kılıç gibi uzanan yüksek bir kayalık. Resmi olarak Atlas Okyanusu ile Hint Okyanusunun buluştuğu yer. Gemileri uyarmak üzere bu kayalığın üzerine iki fener yapılmış. Eski fener 262 metre yükseklikte, yeni fener ise 87 metre yükseklikte. Bulutlar çöktüğünde eski fenerin ışığı görünmediği için ikinci feneri daha uca ve alçağa yapmışlar. İki fener arasındaki mesafe 700 metre. Eski fenere finüküler ya da merdivenlerle çıkılabiliyor Şimdiki güvenli tırmanma şartlarında tepeden manzarayı izlemek müthiş ama o ikinci fenere turistik gidiş yok! Bu fenerlerin yapımında çalışan kaç kişinin sert rüzgarlara dayanamayarak sarp kayalardan yuvarlandığını da öğrenemiyoruz.

Cape Town Afrika Güney Afrika