13 Ocak 2025 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Zıtlıklara rağmen birlikte yaratmak

Beethoven'in Dervişler Korosu ve Türk Marşı olması tesadüf değildir. Türk ve Doğu etkisiyle yazılmış müziğin emsalsiz güzelliği, Türk İslam medeniyetini yücelten ve saygın mertebeye koyan bir armağandır.

Zıtlıklara rağmen birlikte yaratmak
A+ A-
KEMAL CEM YILMAZ

Hıristiyan Batı’nın ortaçağdan beri Türk-İslam dünyasına iki çeşit temel yaklaşımı vardır:

Biri, korku ve nefret masallarıyla beslenen ve her şartta ötekileştiren, karartan ve düşmanlaştıran bir tutum.

Diğer yaklaşım ise bu iki farklı dünyayı adeta ebedi rekabete rağmen aynı zamanda birbirlerinden beslenen, büyük bir bütünün birbirini tamamlayan iki parçası olarak görmektir.

İlk yaklaşım Müslümanlara yapılan sayısız zulüm, hatta kırıma kadar varan şiddet hadiselerine neden olmuştur.

İkincisi, Batı’nın bilim, müzik ve sanat dünyasının en kök salan, batı medeniyetinin zihinsel ve fikirsel omurgasını oluşturan yaratıcı güçlerine aittir. O diğer dünyayı içlerinde uzak bir hasret görüp; o dünyadan ellerine geçirebildikleri her bir bilgiyi, yeniliği ve farklı görüşü yeni ufuklara götürebilen bir ilham kaynağı olarak görmeyi benimsemişlerdir.

Bir yandan Batı Hıristiyan insanında karşı tarafa her zaman var olagelen merak, yalan hikayelerle daha kökünden kurutmaya çalışılırken, diğer yandan bu kara perdeyi aşarak Batı medeniyetin en değerli bulgularını ve eserlerini oluşturan zihinsel altyapı oluşmuştur. Anlaşmanın şartı yaklaşmaktır. Yaklaşabilmek için merak gerekir. Merak olmazsa neticede bilginin ve anlayışın yerini yalan ve nefret alır. Merak ve ilgiyle yaklaşmanın, karşı tarafa saygıyla bakmanın sayısızca güzel örnekleri vardır. Bunların bazılarını önümüzdeki dönemde kaleme almak istiyorum.

Bugün Beethoven’in “Die Ruinen von Athen” adlı az bilinen ve icra edilen eserin hikayesiyle başlamak istiyorum…

WEİMAR’DA ARTIK ONA YER YOKTUR

1808 yılında Avusturya Kralı Franz Joseph Karl Erzherzog von Österreich, Macaristan’a sadakatini göstermek için Pest şehrinde yeni bir tiyatro yapımı başlatır. Daha sonra yeni tiyatronun açılışı için bir açılış töreni eserini, yazar August von Kotzebue’ye sipariş verir. Beethoven ise bu senfonik-oyun olarak adlandırılabilen eserin müziğini yazmakla görevlendirilir. Kotzebue özellikle tiyatro yazarı olarak zamanın en tanınan isimleri arasındaydı. Daha Weimar’daki lise zamanında Goethe ile birlikte Goethe’nin “Geschwister (Kardeşler)”de oyunculuk yapmıştı. Siyasi görüşleri gittikçe birbirinden uzaklaşmasına rağmen, Goethe, Kotzebue’nün 220'den fazla oyunundan 87'sini bizzat sahnelemiş ve bu oyunlar toplam 600 kere sergilenmiştir. Öyle ki, Kotzebue’nün Rusya’da sürgün olarak geçirdiği bir yılın ardından döndüğü doğum yeri ve aynı zamanda Goethecilerin kalesi olan Weimar’da artık ona yer yoktur. Böylece Berlin’e gider, orda önemli bir aydın konumuna gelir ve Prusya Bilim akademisi üyesi olur.

Romantik akım ve Goethe’ye karşı sertleşen tutumunu, feodal düzen ve aristokrasi savunucusu Kotzebue, 1803-1806 Berlin döneminde yayımladığı “Der Freymüthige” (Açık sözlü) dergisinde sergiler. Ancak Koetzebue’nün Goethe ile bir ortak noktası daha vardı. Yazar olmanın dışında aynı zamanda bir devlet görevlisiydi. Hatta ömrünün son bölümünde Rus genel konsolosluğuna kadar yükseldi. Keskin bir Napolyon karşıtı olduğu kadar, filizlenen Alman liberalist ve milliyetçi akımları ile de mücadele içindeydi. Hatta bu tutumu yüzünden 23 Mart 1819’da genç milliyetçi bir din öğrencisinin düzenlediği suikastta hayatını kaybetmişti. Bu suikast, gitgide daha etkin ve “eski düzen”e tehdit oluşturan genç Alman özgürlükçü ve milliyetçi eğilimlere karşı, Prusya ve Avusturya devletlerini bir araya getiren Karlsbad Kararnamesi’nin önemli nedenlerinden biri olmuştur.

Zıtlıklara rağmen birlikte yaratmak - Resim: 1

ZAMANIN ÖNDE GELEN İKİ SANAT İNSANI

Anlaşılan; Pest tiyatrosu açılış töreni eserinin yaratıcıları aslında birbirine zıt dünya görüşlerine sahip kendi sanat dallarında zamanın önde gelen iki sanat insanıydı.

Bir tarafta bağımsız ve özgür sanatçı tipinin büyük öncüsü Beethoven. Önce aydınlıkçı fikirlerin sayesinde Napolyon’un devrimciliğine hayran olan ve daha sonra gene o lideri en azından ciddi sorgulayan ve Alman bağımsızlığı çizgisinde konumlanan besteci. Diğer tarafta aristokratik düzenin devamı için mücadele eden yenilikçi ve romantik akımlara muhalif bir yazar ve diplomat. İlginçtir ki, henüz 24 yaşındayken, Petersburg valisinin sekreterlik görevi ardından Reval (bugünkü Talinn) Yüksek Mahkemesi’nde memurluk yaparken bir Rus korgeneralin kızıyla evlenip Rus aristokrasine yükselmiştir ve “von Kotzebue” adını almıştır.

BEETHOVEN VE KOTZEBUE NEREDE BİRLEŞTİ?

Nerde birleşti bu Napolyon karşıtlığı dışında politik olarak zıt duruşa sahip iki sanat adamı? Bir Macar halk destanından yola çıkarak, çağının Yunan milli direniş hareketini Yunan mitolojisiyle birleştiren fantastik bir eserin iki sütununu inşa etmekte birleştiler: “Die Ruinen von Athen“ (Atina harabeleri) adlı ilginç ve döneminde benzeri pek görülmeyen bir eserde.

Hikayesi aslında Yunan mitolojisinden yola çıkarak Osmanlı İslam hükümdarlığına karşı ortak bir batılı direnişi kurma fikriydi. Aynı zamanda elbette Avusturya kralını Batı Hıristiyan medeniyetinin cömert korucusu olarak yüceltmeliydi. Oyunun hikayesi: Yunan Tanrıçası Athena binlerce yıl sonra dirilir. Kendi adını taşıyan ve artık Osmanlı İmparatorluğu’nun parçası olan Yunanistan’ın başkenti Atina’daki harabeleri görünce derin bir üzüntüye bürünür. Geri döndüğü çağdaş Yunanistan’da Yunanların Türk hükümdarlığı altında acı çektiklerini görünce Yunanlıları Osmanlı’ya karşı direnişe çağırır. Athena, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun yardımı için tanrı elçisi Hermes eşliğinde Pest şehrine gider. Pest’te yeni tiyatronun açılışına katılır. Oyunun içindeki oyunun yine Yunan mitolojisine değinen baş oyuncuları Thalia ve Melpomene’nin büyük başarılarına şahit olurlar. Thalia ve Melpomene hem 'dramatik tiyatro'nun gülen ve ağlayan suratlarını simgeler, hem de bir dosta yardım eli uzatıp ölmeye hazır olmayı (Thalia), ve uzun bir geçmişte çekilen sayısız acıları (Melpomene). Senaryo tanrıların babası Zeus’un Thalia ve Melpomene büstleri arasına Kral Franz Joseph’in büstünü koyarak biter ve “Yaşasın kralımız! Yaşasın! Şükürlerle yeniden eski Macar sadakatimizi yeminliyoruz” korosuyla Macaristan’ın Avusturya İmparatoruna bağlılığının altını çizer.

TÜM MİLLETLERE HEDİYE EDİLMİŞ HÜRRİYET SESLENİŞİ

Hikaye ne kadar Türk İslam baskısına karşı mücadele üzerine kurulmuş olsa da Beethoven’in notalara döküşü, aynı zamanda Türk İslam medeniyetine görkemli bir güç, saygın bir rakip gözüyle bakıldığının müzik olmuş halidir.

Uvertür bir sol-minör sis perdesinin içinden kıvrılarak yükselen eksik akorlarla başlar ve dinleyiciyi adeta bir milletin derin acısını çağrıştıran uvertürün ilk temasına götürür. Bu tema, yükseliş ardından hüzünlü bir inişe geçen bir motiften kurulmuştur. Sonra gelen eksik yedili akor bu sefer donmak üzereyken parlak bir sol-majör ışıltısına dönüşerek Athena’nın gözlerini binlerce yıl süren uykunun ardından açarcasına umut saçar.

Beethoven aslında tüm insanlığa ait duyguları öyle bir içtenlik ve sadelikle işler ki, uvertür Macar destanını alıp Yunan mitolojisine bağlayarak aslında tüm milletlere hediye edilmiş bir hürriyet/bağımsızlık çağrısının görkemli seslenişi haline gelir. Beethoven bu eseri sadece beş haftada yazmış. Doktoru Malfatti’nin şiddetli tavsiyesi üzerine gittiği Böhmen’in Treplitz kaplıcalarında, teklifi alır almaz derhal eseri yazmaya başlamış. Çoğu efsaneleşmiş eserlerinde olduğu gibi aylar hatta yıllar süren düzeltmeler ve inceliklerle uğraşmadan öz ve sade formda kısa bölümler besteler. En ince detayına kadar işlenmiş kompleks motif islemeler yerine daha fazla “Schubert’in romantizmi”ni andıran karakter parçaları.

Uvertürün yanında günümüzde pek nadir icra edilen eserin diğer ün kazanmış bölümlerinin meşhur Dervişler Korosu ve Türk Marşı olması tesadüf değildir. Batı kulağına bu bölümler kuskusuz uzak bir diyarın görkemli ve aynı zamanda korku uyandıran tınıları gibi gelmiştir. İlgi çekmiştir. Merak uyandırmıştır. Öyle ki, “Türk Marşı” adlı 5. bölüm farklı enstrümanlara bir çok kez aranje edilmistir. (En meshur piyano uyarlaması kendi döneminin en önemli piyanistlerinden Anton Rubinstein’a aittir - Youtube’da Evgeny Kissin’in güzel bir konser kaydı mevcuttur). Eserin 4. bölümündeki Derviş sözcüğü ise aslında pek uygun değildir. Bu müzik dervişlerin Allah’a sonsuz aşkına sığınan içtenliği hiç bir şekilde yansıtmıyor. Tamamıyla batılı bir projeksiyondur. Bir yanardağın patlaması gibi yeni bir dünyanın, İslam medeniyetinin doğuşunu Beethoven’ı Beethoven yapan dramatizm ve doruk noktaları arayan keskin bir ritim ve dinamik ile Müslüman peygamberin kutlu ordusunun imkansızı aşarak yeryüzünü titretmesidir. Doğu müziğinden alınan ritim ve nağmelerden Rönesans dönemine uzanan Batı tarzı oryantal bir stil yaratma geleneğinde yazılmış bu mi-minör fırtınası bölümünün sözleri de ilginçtir:

“Işıldayan Burak’a bindin, yedinci cennete uçmak üzere. Ey, büyük peygamber! Kabe! Büyük peygamber!”

“Kabe” sözcügünün “Ka-” hecesinde Mi’nin eksik dörtlüsünün la-diyez üzerinde durması, bu bölümdeki gerilim ve Batının İslam dünyasına karşı hayranlık içinde hissettiği yabancılığı ve korkuyu özetler.

TÜRK İSLAMİYET MEDENİYETİ ANITI DİKMİŞ

Eserin tüm bölümleri arasında özellikle Türk Marşı’nın popüler olması ve Türk hakimiyetine karşı ancak Türk ve Doğu etkisiyle yazılmış müziğin emsalsiz güzelliği, Türk İslam medeniyetini yücelten ve saygın bir mertebeye koyan bir armağandır. Bugün geriye bakarsak sunu görebiliriz: Beethoven Avusturya İmparatoru’nun Macaristan’a bağlığını kanıtlamak için Yunan özgürlük mücadelesine adapte edilmiş Macar destanini notalara çevirirken Batı’ya aynı zamanda bir Türk İslamiyet medeniyeti anıtı dikmiş.

Zıtları kabullenmek böyle bir şeymiş demek. Hatasız olabilme yanılgısını geriye bırakıp karşı tarafa kalıcı bir anlam yüklemek. Eser yaratmak.

Zihni bu yönde kullanmak ne olursa olsun insana şükretmeyi öğretir. 1801 Berlin döneminde kaleme aldığı “Lohn und Wahrheit” (Ücret ve Gerçek) adlı oyununda söyle der von Kotzebue: “Şükreden insanlar verimli toprak gibidir; aldıklarının on katını geri verirler...”

'”Yeryüzünde bütün ıstıraplar, aza kanaat etmemekten doğar” diyen Firdevsi’ye cevap verircesine.

Zıtlıklara rağmen birlikte yaratmak - Resim: 2

KEMAL CEM YILMAZ KİMDİR?

Kemal Cem Yılmaz, 30 Ocak 1981'de Almanya'nın Hannover şehrinde doğdu. İlk öğrenimini Langenhagen'de 1987-1991 yıllarında Brinker Schule İlkokulu'nda yapan Yılmaz, orta öğrenim ve lise eğitimini 1991-1999 yıllarında Langenhagen (Gymnasium Langenhagen) ve Hannover`de (Goetheschule Hannover) Gymnasium (Yüksek lise)'da aldı. 1999-2005 yıllarında Hannover Müzik ve Tiyatro Yüksekokulu (Konservatuarı)`nda Piyano Anadalında Prof. Heidi Köhler ve Prof. Christopher Oakden ile Piyano yüksek eğitimi aldı. 2008- 2009'da Detmold`de Prof. Alfredo Perl ile lisansüstü Piyano eğitimi alan Yılmaz, kişisel nedenlerle tamamlamadı. Türkçe ve Almanca'yı anadil seviyesinde konuşan Yılmaz, İngilizce'yi C1 seviyesinde Rusça'yı B1 seviyesinde bilmektedir. Yılmaz, evli ve iki kız babasıdır.

Kemal Cem Yılmaz'ın müzik geçmişi şöyle:

  • 1989: Langenhagen’da Daniel Vodovoz ile ilk piyano dersleri
  • 1989-1998: Solist ve oda müziği sanatçısı olarak Hannover Bölgesinde çeşitli başarılı konserler ve gençler için müzik yarışmalarında başarılar
  • 2002-2006: Özel müzik öğretmenliği ve Neustadt am Rübenberge Müzik Okulunda Piyano öğretmenliği (2005/2006)
  • 2002: Eskişehir`de Türk Ulusal Yetenek Yarışması’nda birincilik
  • 2006-2008 : İstanbul’da özel piyano öğretmenliği ve serbest piyanistlik
  • 2009-2013 : Hannover’de özel piyano öğretmenliği ve serbest oda müziği sanatçılığı, piyanistlik, bestecilik ve taksi şoförlüğü
  • 2013-2016 : İstanbul’da ve serbest piyanistlik, piyano öğretmenliği ve bestecilik -2014 : Türk-Polonya Diplomatik Tarihinin 600. Yıldönümü Kutlamaları kapsamında Aya İrini’de yapılan IDSO ile Ulvi Cemal Erkin’in Piyano Konçertosu konseri
  • 2017-günümüz : Hannover’de serbest piyanistlik, oda müziği sanatçılığı, piyano öğretmenliği ve bestecilik
  • 2002-2020 : Türkiye´de çeşitli başarılı piyano ve oda müziği Konserleri
  • 2015-2020 : Müzikal çalışmalarının yanında devam ettirdiği çeviri çalışmaları
  • Yılmaz'ın yayımladığı müzik CD'leri ve eserleri şöyle:
  • Müzik CD´leri
  • S. Bach, Goldberg Varyasyonları, audite Müzik Prodüksiyon, 2017.
  • Franz Schubert, Impromptus D. 935, D. 899, audite Müzik Prodüksiyon, 2019.
  • Müzik Eserleri
  • 700, Orkestra eseri, Bellmann Musik Yayınları, 2012.
  • Yakamoz, Genç Piyanistler için 12 Parça, Bellmann Musik Yayınları, 2013.

Müziğin yanında çeviri de yapan Yılmaz'ın kitap ve yazı çevirileri şöyle:

Türkçe'den Almanca'ya

  • Soner Polat, Türkiye için Jeopolitik Rota, Kitap, Kaynak Yayınları, 2016.
  • Soner Polat RT-Deutsch söyleşi (2 bölüm) (https://deutsch.rt.com/der-nahe-osten/86190- turkischer-ex-admiral-westen-hauptgrund-fur-probleme-turkei/) ve (https://deutsch.rt.com/international/86267-ex-admiral-trotz-gezielter-unterwanderung/)
  • Doğu Perinçek, Avrasya Çağına Girdik, Yeni Dünya Yeni Uygarlık, makale (https://podcast.jungeuropa.de/zur-diskussion-gestellt-das-eurasische-zeitalter-und-seineneue-zivilisation/)
  • Doğu Perinçek, Iran-Konflikt: Zehn Fragen an Doğu Perinçek, söyleşi (https://podcast.jungeuropa.de/iran-konflikt-interview-perincek/)
  • Almanca'dan Türkçe'ye
  • Thor von Waldstein, İslam hakkında 18 tez, İpini Koparmış Özgürlük kitabından bir bölüm, (https://www.aydinlik.com.tr/bir-alman-aydininin-gozunden-islam-hakkinda-tezler-ozgurlukmeydani-agustos-2018).
Son Dakika Haberleri