BOĞAZLAR

İstanbul Boğazı açıklarında ticari bir gemi tarafından tespit edilen mayın benzeri cisimle ilgili çalışmalar sürerken, denizde mayın benzeri cisim bulunması ihtimaline karşı arama çalışmaları yürütülüyor.

Boğazları tehdit edebileceği açıklanan Ukrayna'nın kontrol edemediği mayınlardan biri Türkeli sahasında görüldü.

Rusya’nın Ukrayna’daki NATO kuşatmasına başlattığı askeri harekat tartışılırken Türk-Rus dostluğu da ABD yanlıları tarafından hedef alınıyor. Türkiye ile Rusya’nın arasını açmak için “Stalin Türkiye’den Kars ve Ardahan’ı istedi” iddiası ortaya atılıyor. Peki işin aslı ne?

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Çatışma ortamında kıyıdaş olan, olmayan bütün ülkeleri Karadeniz’den savaş gemisi geçirmemesi konusunda uyardık. Şu ana kadar böyle bir geçiş olmadı, biz Montrö hükümlerini uyguluyoruz." dedi.

Ukrayna'nın boğazların kapatılması talebine ilişkin konuşan Çavuşoğlu, Montrö'nün 19'üncu maddesindeki gemilerin ülkelerine geri dönme hakkına işaret etti. Çavuşoğlu, 'herhangi bir çifte standarda düşmeden, objektif şekilde Montrö Anlaşması'nı uygulayacaklarını' söyledi.

Tarihçi-yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, Ukrayna'nın Türkiye'ye yönelik Montrö talebiyle ilgili olarak "Karadeniz ülkeleri kendi limanlarına dönmek şartıyla girer çıkar, buna deniz kuvvetleri dahil. Bizim boğazları kapatma diye bir statümüz yok" açıklamasında bulundu.

Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasyl Bodnar, Türkiye'ye Boğazları kapatma çağrısında bulundu. Bunun için savaş ilanı gerekiyor fakat Rusya Ukrayna'ya savaş ilan etmedi. Rus gemileri bakım ve onarım için boğazlardan çıktığı için, Montrö Sözleşmesi'ne göre geri dönme hakkı bulunuyor.

Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün kuzeyinde Brave Night isimli geminin makine arızası yapması nedeniyle İstanbul Boğazı'nda gemi trafiği, çift yönlü askıya alındı.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin hem ABD'nin hem de Rusya'nın işine geldiğini söyleyen Amiral Cihat Yaycı, iki tarafın da Montrö'nün ortadan kalkması durumunda daha iyi bir rejim tesis edemeyeceklerini bildiğini söyledi.

Montrö Sözleşmesi'nin egemenlikle ilişkisini hukuki, diplomatik ve siyasî yönleriyle inceleyen Paksüt, 'Sözleşme, Türkiye’ye yeni bir kara veya deniz alanı üzerinde egemenlik vermiş değildir. Türkiye’nin boğazlar ve Marmara üzerinde zaten var olan egemenliğini teyit etmiştir' dedi