Halikarnas Balıkçısı
Seni gidi yaramaz balıkçı seni... Hayatın boyu ne muzurluklar yapmış, ama eserlerinle halkın gönlünde yer etmişsin. Dur, anlatayım seni okurlarıma...
Esas adın Cevat Şakir Kabaağaçlı ve 17 Nisan 1890 yılında, Kabaağaçlızadeler olarak bilinen köklü bir ailenin çocuğu olarak Girit’te doğmuşsun. Baban M. Şakir Paşa, Osmanlı komutanlarından ve tarih yazarlarındanmış. Ünlü ressamlarımız Fahrelnisa Zeid ve Aliye Berger senin kız kardeşlerinmiş.
Babanın görevi nedeniyle beş yaşına kadar Atina’da yaşamışsın. Sonraki yıllarda ailece Büyükada’ya yerleşmişsiniz. Çok zekiymişsin, Robert Koleji’ni dereceyle bitirmişsin. Sonra İngiltere’ye gidip, “Oxford Üniversitesi Modern Çağlar Tarihi” bölümüne yazılmışsın. Daha sonra İtalya’ya gitmiş ve Aniesi isimli bir kadınla evlenmişsin. Ama ailenin ısrarıyla birkaç yıl sonra İstanbul’a geri dönmüşsün.
İngiltere’de okulunu bitirememen, üstelik İtalya’da evlenmen yüzünden babanla aran iyi değilmiş. 1914 Haziran’ında baban, seni ve kardeşin Suat’ı alarak Afyon’daki çiftliğinize götürmüş. Bir gece bilinmeyen bir sebep yüzünden babanla aranda tartışma çıkmış, silahını çekip babanı vurmuşsun. Bir söylentiye göre de babanla karın Aniesi arasında yasak bir ilişki varmış, tartışma bu nedenle çıkmış. Sonunda on dört seneye mahkûm olmuş, ama yedi yıl yattıktan sonra yakalandığın verem hastalığından dolayı serbest bırakılmışsın.
Senin büyük aşkın yazar Azra Erhat olmuş. İki âşık, yirmi yıldan fazla, birbirinize sayfalar dolusu mektuplar yazmışsınız.
BODRUM MACERASI
Sedat Simavi yakın dostunmuş, bir gün seni Zekeriya Sertel ile tanıştırmış ve sonrasında da basın hayatına girmişsin. Ancak derginin yayınlarından rahatsız olan dönemin iktidarı, sizleri İstiklal Mahkemesi’ne sevk etmiş. Mahkeme sonucu üç yıllık kalebent cezasına çarptırılarak, o zamanlar adı sanı pek bilinmeyen Bodrum’a sürülmüşsün. Bir buçuk yıl sonra, sürgünün geri kalanını İstanbul’da geçirmene izin vermişler. Bu süre dolunca da, Bodrum’un antik çağdaki adı olan Halikarnas’ı mahlas olarak benimsemiş ve âşık olduğun Bodrum’a geri dönmüşsün.
1926’dan sonra hikâyelerinle tanınmaya başlamışsın. Muhteşem eserler üretmiş, öykülerin ve romanlarında doğayı, denizi ve deniz insanlarını anlatarak Türk Edebiyatı’nda çok önemli bir yere sahip olmuşsun.
Bodrum’da, yıllarca Yatağan adlı motorsuz kayığın ile bin bir koyda tek başına dolaşıp durmuşsun. 1957 yazında yazar ve sanatçı dostlarınla birlikte bir tekne kiralayarak ver elini Gökova demişsin. Gökova’da yaşadığınız bu muhteşem geziye grupta bulunan Sabahattin Eyüboğlu bir de ad koymuş; “Mavi Yolculuk”.
İkinci evliliğini dayının kızı Hamdiye, üçüncü evliliğini de Hatice Hanım’la yapmış ve bu evliliklerinden beş çocuğun olmuş. Çocuklarının ortaöğrenim çağında -o yıllarda Bodrum’da ortaokul bulunmaması sebebiyle- İzmir’e yerleşmiş ve yaşamını yazarlık ve turist rehberliği yaparak sürdürmüşsün.
Sonunda 13 Ekim 1973’te, İzmir’de kemik kanserinden yaşama veda etmişsin.
Haydi, ışıklar yoldaşın olsun, rastgele sana balıkçı!