İngiliz süngüsünün himayesi altında okuyabilirdiniz o bildiriyi
İstiklâl Savaşı’nda “Savaşa Hayır” bildirisini yalnız ve yalnız İngiliz süngüsünün himayesi altında okuyabilirdiniz. İstiklâl Savaşı’nda Mustafa Kemal Paşa’nın Devrimci Hükümetinin yönettiği hiçbir yerde “Savaşa Hayır” bildirisi yazamaz, dağıtamaz ve okuyamazdınız. Mustafa Kemal Paşa’nın Reisliğindeki İstiklâl Savaşı Meclisi’nde “Savaşa Hayır” diye konuşamaz ve bağıramazdınız.
İSTİKLÂL SAVAŞI’NIN KANUNLARI
Açınız İstiklâl Savaşı Meclisi’nin tutanaklarını okuyunuz. Meclis tarafından yeni harflerle basıldı[1]. Ayrıca TBMM Gizli Celse Zabıtları da dört cilt halinde yayımlandı[2]. İstiklâl Savaşı’nın Meclisinde tek bir mebus çıkıp da “Savaşa Hayır” dememiştir, demez. Çünkü O Meclise İstiklâl Savaşı’na emek vermek için gelmiştir. O Mecliste tartışma, savaşı kazanmak içindir. Özgürlük, savaşı kazanmak için üretilen düşünceye özgürlüktür. Dünyanın hiçbir yerinde, Vatan Savaşı verilirken “Savaşa Hayır” deme özgürlüğü yoktur. Çünkü savaşın şakası yoktur.
Mustafa Kemal Paşa, 23 Nisan 1920’de Ankara’da Cumhuriyeti fiilen kurunca, hemen ertesi günü, “Savaşa Hayır” diyen Padişah Hükümeti, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları hakkında idam kararı vermişti. Ankara’daki Büyük Millet Meclisi’nin yanıtı, 29 Nisan 1920 günü Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nu çıkartmak oldu. Ankara’daki Devrimci Hükümet, 6 Mayıs 1920 günü “Savaşa Hayır” borazanlığı yapan İstanbul’daki Mütareke Basınının Anadolu’ya getirilmesi ve dağıtılmasını yasaklamıştı. Hatta İstanbul’la her türlü haberleşmeyi yasaklamıştı. Çünkü İstanbul’dan İngiliz süngüleri altında yazılan her satır, savaş karşıtıydı. Ankara’daki Devrimci Hükümetin 6 Mayıs 1920 tarihli “Heyeti İcraiye Kararı”nı Atatürk’ün Bütün Eserleri’nden okuyunuz. Son madde, yasağa uymayanların Hıyanet-i Vataniye Kanunu uyarınca suçlanacaklarını hükme bağlıyor[3].
İÇ CEPHEYİ SAĞLAM TUTMAK
Mustafa Kemal Paşa, “savaşta iç cephe tayin edicidir” diyordu. En temel savaş ilkesidir bu.
İç cepheyi sağlam tutmak, en başta bozgunculuğa fırsat vermemektir, yoksa bozguncuyla birleşmek değildir.
İç cephe diyoruz. Çünkü her savaşın bir iç cephesi var. Dış cephe silahlı düşmana karşıdır. İç cephe ise, bozgunculuğa karşıdır.
Her vatan savaşı, aynı zamanda iç cephede savaştır. İç cephesi olmayan bir savaş yoktur. İç cepheyi sağlam tutmak ise, bozgunculuğa izin vermemekle olur.
SARAY SAVAŞI BOZGUNCULUĞUNUN ÇEKİLDİĞİ MEVZİ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Saray Savaşı bozgunculuğunu, bu kez de “Savaşa Hayır” bildirileri okuyarak sürdürüyor.
“Saray Savaşı” dediniz mi “Savaşa Hayır” diyeceksiniz elbette.
Bu savaşın Vatan Savaşı olduğunu kabul etmediler. Kimisi hıyanetten, kimisi anlayış kıtlığından, ama bir çoğu da beynini “Tayyip Erdoğan düşmanlığına” kilitlediği için.
Ama millet onlarla birlikte değil. Milletin yüreği Mehmetçikle birlikte çarpıyor. Afrin Harekâtı’nın başında, “Tosuncuklarını yolla” türünden bozguncu propaganda yapanlar, milletin kararlı duruşu karşısında birden konum değiştirdiler. Kimisi içtenlikle ama Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener gibilerinin hâlâ “Saray Savaşı” anlayışında olduğu gözüküyor. Vatan Savaşı karşıtlığını geri mevzilerden sürdürüyorlar.
DERSİM’DEN AFRİN’E
Dersim Harekâtı’na “katliam” veya “zulüm” diyenlerin bugün Afrin Harekâtı’na “Hayır” demelerinde şaşılacak bir şey yok. Çünkü harekât aynı harekât. Savaş, aynı savaş. Biri vatan toprağında, öbürü sınır boylarında. Ama her ikisi de vatan için ve cumhuriyet için.
Dersim Harekâtı’na karşı olanlar, bugün Afrin Harekâtı’na da yine sahte insancıl laflarla karşı çıkıyorlar. Örneğin PKK’nın bildirilerine bakınız, “Savaşa Hayır” kampanyasının başında onlar var. Söylem ise “insaniyet” söylemi.
VATAN SAVAŞINI İÇSELLEŞTİRMEK
Bugün Türkiye, Vatan Savaşı veriyor.
Karşımızdaki asıl güç, PKK ve DEAŞ gibi terör örgütleri değil, arkalarında dünyanın süper devleti var. Bu savaş, Türkiye-ABD savaşıdır. Bu savaşın şakası yoktur. Türkiye, bu savaşı kaybederse, sonuçları ağır olur. Kimileri yenilginin pususunda bekliyor. Ancak o yenilginin bedelini milletçe öderiz.
O nedenle devlet ve millet olarak vatan savaşının başarısına kilitlenmek, bugün Türkiye’nin geleceğini belirleyen eylemdir.
DİPNOT
[1] Türk Parlamento Tarihi Millî Mücadele ve TBMM 1. Dönem 1919-1923, c. I-III, TBMM Basımevi Müdürlüğü, Ankara 1994.
[2] TBMM Gizli Oturum Tutanakları, c.1-4, TBMM Basımevi, Ankara 1980.
[3] Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.8, Kaynak Yayınları, Birinci Basım, İstanbul, Mayıs 2002, s.178 vd.
DÜZELTME
Dikkatli ve bilgili okuyucumuz Sayın Dr. Bülent H. Sakızlıgil’e yürekten teşekkürler. Dünkü yazıyla ilgili düzeltmesini yayınlıyoruz.
Atatürk, “Ordular ilk......” emrini 01 Eylül 1922 tarihinde yayınladığına göre karargah Kocatepe’den ayrılmış, ilk olarak Afyon’a taşınmış, o anda da Dumlupınartepe (Zafertepe)’dedir. Simgesel olarak Kocatepe denmesinin bir sakıncası olmayabilir belki...
Eski takvimle 93 Harbi ise 1876 değil 1877-78 yılları arasındadır.