İtibarlı, güvenilir kredi müşterisi Nagehan Alçı
‘Gazeteciler’ adlı sitede Yakup Murat imzasıyla Nagehan Alçı’ya aşık, İsmail Saymaz’a düşman bir yazı okuduk. Yakup Murat herhalde müstear, çünkü aşıklar ve hayranlar çok mahcup ve utangaç duyguları yüzünden gerçek isimlerini ortaya koyamazlar..
Yazının konusu şu efendim, malumunuz CNN ekranında İsmail Saymaz, Nagehan Alçı’ya saydırdı, Nagehan Alçı ve kocasının cemaat savcılarıyla kolkola, koyun koyuna günlerini hatırlattı.. Ve program izleyicileri İsmail Saymaz’ın bu konuşmasını takdirle karşılayıp İsmail Saymaz’a övgüyle söz etmeye başladılar.
Aynı şekilde yaralanan, simleri dökülen rezil olan, cevap veremeyen Nagehan Alçı ise çok zor durumda kaldı..
Şimdi yazımıza geçelim, Yakup Murat adlı şahıs, önce lafa, bir metaforla giriyor, korkunç bir metafor, ekranda diyor çok güzel bir kadın ve çok yakışıklı bir adam olduğunu düşünün, ama biraz sonra, bu yakışıklı adamın burnundan haplar çıkarttığını göreceksiniz...
Muhteşem tasvire dikkat edin ve burun haplarını takip edin, birazdan bu ‘burundan ifrazat ve burun haplarını’ İsmail Saymaz’a yakıştıracak, ve, yine muhteşem bir bitiriş cümlesi: İşte İsmail Saymaz’ın durumu burnundan ifrazat çıkartan iğrençlikte...
Peki İsmail Saymaz’a bu iğrenç benzetmeyi niçin yapıyor?
Nagehan Alçı gibi bir kadın karşısında nasıl konuşulacağını bilmediği için yapıyor?
Suçu ne İsmail Saymaz’ın, kocası ve Nagehan için, o dönemde o bankadan kredi aldığını söylemiş..
Yakup Murat, devreye giriyor, bankalar ancak çok güvenilir itibar edilir insanlara kredi verir, diyor.
İsmail Saymaz bankaların bu çok itibarlı görüp kredi verdiği insanlara hakaret ederek gazeteciliği rezil etmiş..
Yakup Murat ayrıca banka kredileri bankalar ve müşterileri için ‘özel konulardır’, gazeteciler bu ‘özel hukuka’ giremez, sorusu varsa sorsun, ama, kişi özeline giremez, diye hem İsmail Saymaz’a hem de hepimize insanlık, ahlak ve hukuk dersi veriyor.
Benim yazıdan anladığım ise şu..
İsmail Saymaz ekranda Nagehan Alçı’yı bir güzel benzetmiş tekme tokat dövmüş, Nagehan Alçı verecek cevap bulamamış, ama, eş dost akraba gizli isim müstear bir arkadaş bulup İsmail Saymaz’a karşı işte bu yazıyı yazdırtmış.. Ya da Nagehan Alçı’nın ezilip büzülüp çaresiz kaldığını gören dostları bu güzel kadına destek için İsmail Saymaz’ı burun ve hap imgeleriyle rezil rüsvay etmek için yola çıkmış..
Yakup Murat adlı arkadaş, gazeteciliğinle ne kadar övünsen azdır, çünkü, Nagehan Alçı’yı dahi savunabilme cesaretini gösterebiliyorsun.
Aferin sana..
Ancak, mesela Nagehan Alçı yedi uzun yıl Fetö savcılarının odalarından çıkmayıp ve yedi yılın her akşamı ekrana çıkıp ‘iddialar var efendim!’ diye olmayan belgeleri tehdit için töhmet için iftira ve masum insanların itibarlarını yok etmek için, saçını başını yolup bağırmadı mı?
Yedi uzun yıl Nagehan Alçı olmayan ‘iddiaları’ Fetö savcılarından aldığı güçle seslendirirken neden içinizden tek bir gazeteci, bu tür ‘gazeteciliği’ sorgulamadı..
Bu olmayan iddialarla ordu dağılmış emniyet dağılmış hukuk kurumları dağılmış, bir memleket dağılmış, ama siz oralı olmamış hiç acı çekmemişsiniz, şimdi bir gazeteci Nagehan Alçı’ya tokat gibi iki cümle laf edince, ayağa kalkıp insanlık gazetecilik nerde diye bağırıyorsunuz?
Türk ordusu bu yalan iftira belgelerle dağıtılırken yedi yıl susacaksın, şimdi bir gazeteci Nagehan Alçı’ya bir soru sorunca, aklınıza ‘gazetecilik’ gelecek..
Nagehan Alçı ve kocası, bu toprakların devletinin ordusunun emniyetinin ve hukukunun yıkımında cemaat savcıları tarafından ‘kullanılmıştır’..
Dünyayı tarihleri gezin dolaşın bu kadar büyük ihanet ve aldanmayı savunacak tek bir gazeteci ve avukat bulamazsınız.
Üstelik, İsmail Saymaz’a burun hapları imgesiyle güya saldırıp Nagehan Alçı’yı savunurken, pek keyifli görünüyorsunuz..
Yani toplumun nefretini kazanmış bu denli rezil gazetecileri savunurken dahi hiç acı çekmediğiniz besbelli..
Sorun da burada zaten..
Dün de Nagehan hanımlar bunca yalanı iftirayı atarken hiç acı çekmiyor hiç utanmıyordu, bugün de siz, Nagehan’ı savunup, İsmail Saymaz’a saldırırken, hiç utanmıyor, hiç acı çekmiyorsunuz, sorun da burada zaten..
Cüzamlılar, çürüyen el ve kollarından acı çekmezlermiş..
Hatta Hindistan’da cüzamlılar uyurken fareler gelip cüzamlıların kollarını ve bacaklarını yerken dahi cüzamlılar hiç acı duymazmış..
Yani, hem cüzamlılar için acı yok, hem fareler için hiçbir sorun yok.. Fareler sıçanlar afiyetle protein ihtiyacını gideriyor, sıçan için de hiç sorun yok, cüzamlıların da çürümüş kolları temizleniyor, onlar için de sorun yok..
Sorun, dışardan bu sahneyi izleyen bizlerde..
Gazetecilikleriyle dini devleti orduyu emniyeti çürütmüşler, acı çeken yok, sıçanlar, hacılar hocalar gazeteciler, devletin bu çürümüş kollarını bacaklarını yiyor, hala kimse bir sorun görmüyor..
Afiyetle savunun afiyetle yiyin afiyetle gazetecilik yapın, ne acı çeken ne utanan var..
Bari bizim önümüzde yapmayın, milletin gözü önünde, sahte belgelerle devleti emniyeti orduyu çürütüp afiyetle yiyen sıçanlarınızı hocalarınızı kredilerinizi, milletin gözleri önlerinde ekranlarda savunmayın..
Ve iş paraya krediye gelince bunlar ‘özel hukuka’ girer diyip aklımızla oynayan saçmalıklar yapıyorsunuz..
İşin ‘özel’i başka...
Nagehan Alçı’ya aşıksanız onu çok seviyorsanız onun gazeteciliği size huzur veriyorsa, işte, asıl ‘özel mesele’ burası..Özel meselenize İsmail Saymaz’ı ve ekranları ve izleyicileri alet etmeyin..