Kazananın yerine kaybedenlerin konuşulacağı kurultay
Dört ismin genel başkan olma iddiasıyla ortaya çıktığı, 52 kişilik parti yönetimi için 900'e yakın ismin aday olduğu CHP'de kurultay günü geldi çattı. Ancak CHP'yi kurultaya taşıyan bu süreç, herkesin birbirinin varlığından duyduğu rahatsızlığı gün yüzüne çıkardı. CHP'de daha şimdiden, kazananların kimler olacağından çok, kaybedenlerin partideki akıbetlerinin ne olacağı konuşuluyor.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun 2010 yılında genel başkanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte siyaset tarzı, eğilimleri, hassasiyetleri ve temsil profili tepeden tırnağa değişen ve adının başına da "Yeni " sıfatı eklenen CHP, bu hafta sonu gerçekleştireceği kurultayla önemli bir eşikten geçecek. Kurultay, mevcut Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu açısından bakıldığında, 8 yıl önce limitsiz olarak açılan kredinin 8'inci taksidini ödeme kurultayı olacak.
KAYBEDİLEN 8 SEÇİM
Zira Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığında kazanılamayan 8 seçim, partide bugünlerde yine en çok dillendirilen eleştiri konusu. "Partiyi, başarısızlığa mahkum etme ve kendi genel başkanlığına mecbur bırakma geleneği"nin artık son bulması gerektiği savıyla yola çıkan ve şu anda Kemal Kılıçdaroğlu karşısındaki en iddialı aday durumunda görülen Muharrem İnce, ekibiyle birlikte haftalardır bu konuyu işliyor.
Genel Başkan adayı olduklarını ilan eden ve kurultay delegesinden yeteri kadar imza bulmaları halinde adaylık yarışına girme hakkı elde edecek olan Ümit Kocasakal ve Ömer Faruk Eminağaoğlu ise mevcut genel başkan ve onun yönetimine daha çok siyasal duruş ve söylem üzerinden eleştiri yöneltiyor. İşte bu noktada belirleyici olan, aday ve aday adaylarının yaklaşımlarının kurultay delegasyonundaki karşılığı!
Bin 266 kurultay delegesinden 820 kadarının, genel merkez ve partili belediyelerce bizzat belirlendiği, başta CHP'yi takip eden gazeteciler olmak üzere parti kamuoyunda da sıkça dile getirilen bir olgu. Dolayısıyla, bu 800 civarındaki delegeyi kurultay salonuna getiren iki iradenin tutumu genel başkanlık yarışında belirleyici olacak. Şayet, İstanbul İl Kongresi'nde olduğu gibi Genel Kurultay'da da belediyelerle ters düşecek olursa, Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlık yarışında zorlanabileceği değerlendiriliyor. Fakat parti kulislerinde Kılıçdarolu'nun bu konuda bazı tedbirler aldığı, özellikle 'eğilim belirleyici' niteliği olan belediye başkanlarıyla uzlaşı sağlandığı konuşuluyor.
İŞLER YOLUNDA DEĞİL
Ancak buna rağmen, Kemal Kılıçdaroğlu açısından işlerin pek de yolunda gitmediğini gösteren işaretler de görülüyor. Örneğin ilk kez, bir kurultay öncesi il başkanları toplantısının ardından genel başkana destek açıklaması yapılmadı. Bir diğer ayrıntı da, Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığı için genel merkezin koordinasyonunda, delegelerden imza toplanmamış olması. Bunda, 2014 yılında gerçekleşen olağanüstü kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu'nun 944 delege imzasıyla aday gösterilip 740 oy almış olmasının yarattığı
tartışmaların etkili olduğu, benzer bir durumla karşılaşmamak için Kemal Kılıçdaroğlu'nun sınırlı sayıda imzayla aday gösterilmesi düşüncesinin parti yönetiminde benimsendiği ifade ediliyor.
ADAY OLMAYAN YOK
Kurultaydan sonraki en yetkili karar organı olan Parti Meclisi üyeliği için ise mantık sınırlarını zorlayan bir yarış yaşanıyor. Adaylık için uğraşmayan delege neredeyse yok gibi. “Genel başkandan ‘aday ol’ mesajı geldi”, “mevcut PM üyelerinden benim ne eksiğim var, yıllardır bu partiye emek veriyorum benim de hakkım”, “yaklaşan yerel ve genel seçimlerde adaylık yolunda PM üyeliği benim için çok önemli”, “örgütüm, ilimizi PM’de sen temsil et” baskısı yapıyor” gibi laflar havalarda uçuşuyor.
PM adaylarının siyasal söylemleri de rengarenk. Örneğin Kemal Derviş kontenjanından partiye monte olan neoliberal ekonomi programlarının savunucusu isimler ile kendilerini “partinin sol kanadı” olarak niteleyen isimler, “emek”, “sınıf”, “sokakta mücadele” gibi laflarla PM mücadelesi başlatabiliyor. Cihangir İslam, İbrahim Kaboğlu gibi isimlerin de PM üzerinden partiyi yönetecek ekibe monte olabileceği yönündeki söylentiler, PM yarışını daha da renkli kılıyor.
'ADALET YÜRÜYÜŞÜ' DE SORGULANIYOR
Kurultay sürecinde dikkat çeken en önemli ayrıntılardan biri ise 6 ay öncesine kadar adeta kutsanan, yöntem, söylem veya davet edilen katılımcılar konusunda en küçük bir eleştiri yapanın hain ilan edildiği “Adalet Yürüyüşü”, özellikle PM yarışçıları açısından şimdilerde hedef tahtasına oturtuluyor. Yürüyüş sürecinde “CHP’nin iktidar yolu açıldı, Kemal Kılıçdaroğlu ‘hayır bloğunun ortak adayı’ olmayı haketti” yorumunu yapan isimlerden PM’ye girmek isteyenler, şimdilerde “Kemal Kılıçdaroğlu, bu yürüyüşü kendi genel başkanlık koltuğunu sağlama almak için düzenledi, ama hala halkta bir karşılığı yok, partiye tepeden inme cumhurbaşkanı adayı dayatacak, buna engel olmak için PM’nin değişmesi şart” gibi argümanlara sarıldı.
Partideki ağırlıklı görüş, genel başkan kim olursa olsun Parti Meclisi, o genel başkanın güdümünde olamayacak. Çünkü adayların anahtar listeleri delinmekten öte kevgire dönecek. Bu durumu başka bir açıdan okursak; PM’ye aday olan isimler açısından genel başkanın kim olacağı tali mesele haline gelmiş durumda. “PM’de ben olayım da genel başkan kim olursa olsun” psikolojisi daha fazla belirginleşiyor.
YOL AYRIMI
Bu kurultayı öncekilerden ayıran en önemli nokta, seçimi kaybedecek olan isim ve ekiplerin partideki kendi varlıklarını sorgulayacakları bir dönemi başlatacak olması. CHP’de fikri, iradi ve duygusal kırılganlık had safhaya ulaştı. Kılıçdaroğlu seçimi kazanırsa Muharrem İnce ve ekibi; İnce kazansa Kılıçdaroğlu ve ekibi partideki varlıklarını sorgulayacak belki de yol ayrımı gündeme gelecek. Aynı durum parti meclisi için de söz konusu. Dolayısıyla, kazanandan çok kaybedenlerinin ne yapacağı üzerinde kafa yorulmalı. Çünkü artık CHP çok şeye gebe.