Suçsuzlar nasıl kurtarılır
Ertuğrul Özkök dostumuzun bu yazıyı okumasını rica ederim.
MERTÇE YANITLANACAK SORULAR
Önce “ama”, ancak” gibi yan çizmelere başvurmadan, şu soruların yanıtlarını adam gibi vermek durumundayız:
- FETÖ bir suç örgütü mü, yoksa bir “sivil toplum kuruluşu” mu?
- 2014 yılından bu yana FETÖ’nün Ordudan, Polisten, Yargıdan ve Toplumdan temizlenmesi adalete uygun mu ve yerinde mi?
- PKK, bölücü terör örgütü mü, yoksa siyasal hayata özgürce katılması gereken bir siyasal parti mi?
- PKK’nın 24 Temmuz 2015’ten bu yana hendeklere gömülmesi, sınır ötesinde takip edilerek etkisiz hale getirilmesi adalete uygun mu ve yerinde mi?
- PKK’nın işlediği suçlara katılanların soruşturulmaları ve cezalandırılmaları adalete uygun mu ve yerinde mi?
- Aslında bu sorular tek bir soruya da indirgenebilir: FETÖ ve PKK örgütlerinin işledikleri suçlara katılanları yargılamak ve cezalandırmak adalete uygun mu ve yerinde mi?
İKİ KARŞIT YANIT
Yukardaki soruya bugün iki karşıt yanıt veriliyor.
Birisi toplumun yanıtıdır. Halk, terör suçlularının cezalandırılmasını ve terör örgütlerinin devlet ve toplum içinden temizlenmesini istiyor. Ezici çoğunluğun tavrı budur. Biz de bu ezici çoğunluğun içindeyiz. Çünkü talepleri hem adalete uygundur, hem de Türkiyemizin bütünlüğe ve huzura kavuşması için öncelikli görevi tanımlamaktadır. Ezici çoğunluk yanlış bir uygulamayı destekleyecek olsa, o ezici çoğunluğa karşı çıkmaktan çekinmeyiz. Ne var ki, bugün “İsimsizler”, “Söz”, “Savaşçı” ve “Vatanım Sensin” gibi dizileri heyecanla izleyen o ezici çoğunluk tarihin en haklı yerinde durmaktadır.
İkincisi, “Türkiye’de adalet bitti, adalet çöktü” diyenlerin yanıtıdır. Örneğin CHP Genel Başkanı 20 Haziran 2017 günü Yürüyüşte yaptığı konuşmasında bu görüşü, aynen bu ifadelerle savundu. Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbesinden sonra görevlerine son verilen 105 bin kişinin mağdur edildiğini, yani haksızlığa uğradığını söylüyor.
KÜÇÜK YANLIŞLAR ÜZERİNDEN BÜYÜK DOĞRUYU HEDEF ALMAK
Bugün Türkiye’deki tartışma, yapılan haksızlıkları giderme konusunda değildir.
105 bin görevlinin görevine son verildiği, 30 bin askerî personelin Ordudan çıkarıldığı, 70 bin insanın tutuklandığı çok köklü ve kapsamlı bir uygulamada bu tür yanlışlar olabiliyor. Mazur görmek için söylemiyoruz. Büyük suça karşı mücadelede kararlı olmak için bunu söylemek zorundayız. Çünkü o suçsuzlara dikkat çekerek büyük suçun üzerini örtmek isteyenler var.
Tarihte de çok örneği yaşanmıştır. Fransız Devrimine karşı çıkmanın yöntemi, giyotinden sepete düşen kafalar üzerine yapılan propagandadır. Victor Hugo gibi büyük bir yazar dahi, 1791 başlıklı romanında Fransız Devriminin uygulamalarına ve adaletine karşı tavır alır. Niyet ne olursa olsun, kralların ve senyörlerin imdadına böyle yetişilmektedir.
İstiklâl Savaşı, İstiklâl Mahkemelerinin “yanlışları” üzerinden yıpratılır. Amaç, yapılan haksızlıklara karşı çıkmanızı sağlamak değil, sizi İstiklâl Savaşına düşman konumlara çekmektir.
Dünyadaki bütün haklı eylemler, bu propagandaları göğüsleyerek ve elbette yanlışları düzelterek ilerlemiştir.
BÜYÜK DOĞRUYA KARŞI ÇIKARAK KÜÇÜK YANLIŞI DÜZELTEMEZSİNİZ
Hiç kimse büyük doğruya karşı çıkarak o büyük doğrunun içindeki küçük yanlışları düzeltememiştir ve düzeltemez. Çünkü yanlış mevzide doğru iş yapılmaz.
Önce büyük suça karşı birleşeceğiz. Yapılan temizliğin Türkiye için yaşamsal önemde olduğunu saptayacağız ve buna uygun tavır alacağız. O zaman o temizliğin içinde yanlışlıkla hedef alınanları da kurtarabiliriz ve kurtarıyoruz.
FETÖ ve PKK terör örgütlerinin suçlarına katılanların içinde bulunduğu bir torba var. Adaletin görevi, suçsuzların o torbanın içine atılmasına izin vermemektir. Yargılama bunun için yapılır. Ama siz, vatanı bölmek ya da FETÖ Gladyosu olarak Türkiye’yi ele geçirmek amacıyla binlerce insanımızı katleden suçu görmek istemezseniz, hatta suç örgütlerinin yandaşlarıyla yürürseniz, milleti karşınıza alırsınız ve suçsuzların da o torbanın içinde kalmasına hizmet edersiniz.
SUÇSUZLARI DEĞİL SUÇLULARI KURTARMA KAMPANYASI
FETÖ’nün ve PKK’nın devlet içinden temizlenmesine “Adalet bitmiştir” diye karşı çıkanlar, suçsuzları değil, suçluları kurtarmaya çalışıyorlar. “Burdaaaa burdaaa” diye bağırtılanlara bakmanız bile yeter.
Oysa, suçsuzları kurtarmak istiyorsak, önce Türkiye’yi hedef alan büyük suça karşı çıkacağız. Önce “büyük fotoğrafı” göreceğiz ve orada bir olacağız.
Büyük suçu saptadıktan sonra yapılan haksızlıkları düzeltmek için çalışacağız. Büyük fotoğrafın içindeki “vesikalık resimleri” de göreceğiz. Burada da bir olacağız.
‘ADALET BİTTİ’ İSE SUÇSUZLARI KİM KURTARACAK
Ama “Adalet bitmiştir, Adalet çökmüştür” deniyor.
Bu durumda suçsuzları var olan yargı yollarıyla kurtarma olanağı da bitmiş oluyor.
O zaman tek çare kalıyor: Var olan rejimi “tepeden tırnağa gayri meşru ilan etmek.”
CHP Genel Başkanı, yürürlükte olan Anayasaya göre yapılan ve yapılacak bütün uygulamaları gayri meşru ilan etti. “Dil sürçmesi”, “bilgisizlik” diye geçiştirmek isteyenler oldu. Ama öyle görülüyor ki, CHP bütün planını bu “gayri meşru” fermanı üzerine kurmuştur. Yargılamalar, Adalet mekanizması, askerî harekâtlar, yürütme ve yasama faaliyeti bütünüyle “gayri meşru” sayılmaktadır.
Bunun siyasî ve hukukî anlamı şudur: Rejim içinde bir çözüm kalmamıştır. Çözüm, artık yürürlükte olan hukukun dışındadır.
FERMAN RUBİN’DEN ÇÖZÜM RUBİN’DE
CIA’nın önde gelen şeflerinden Rubin’in yaydığı 138 sayfalık fermanı okuduğumuz zaman, aynı çözümün gündeme getirildiğini görüyoruz.
Ferman Rubin’dendir ve çözüm de Rubin’de olmaktadır.
Türk yargısından beklentisi kalmayan CHP, küresel merkezlere çağrılarda bulunmaktadır.
Haksızlığa uğrayan az sayıda insanımızı kurtarmak adına suçluları ve suç örgütlerini kurtarmak isteyen bir kampanya yürütülüyor. Bu kampanyanın merkezinde, ABD, FETÖ ve PKK bulunuyor. CHP ise bu kampanyanın yürüyüşünü yapıyor.
ABD’den adalet talep edenler, bu milletten ve bu ülkeye ait olan bütün kurumlardan umutlarını kesmiş bulunuyorlar.
Adalet bitmemiştir ama Adalet bitmiştir diye yürüyenler, kendilerini bitirmektedirler.