Denktaş’tan özür dileyin!
İsviçre'nin Crans-Montana kasabasında devam eden Kıbrıs görüşmeleri sona erdi. Rum kesimi “dayı”larına güvendiği için çıtayı yüksek tuttu. Türk tarafı ise taviz vermedi.
Masa anlaşma sağlanamadan dağıldı. İyi de oldu.
Müzakereler başlamadan bir süre önce KKTC Başbakanı Hüseyin Özgürgün ve KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ile Kıbrıs’ta yüz yüze görüşmüştüm. Özetle, “Ucu açık görüşme dönemi bitti. Rumlar ya anlaşacaklar ya da herkes kendi yoluna devam edecek” demişlerdi.
Rumlar İsviçre’de anlaşmaya yanaşmazsa bu defteri tamamen kapatacaklarını vurgulamışlardı. Şimdi o noktaya gelindi.
KARŞIMIZDAKİLER RUMLAR DEĞİL
Emekli Büyükelçi Onur Öymen diplomasinin tecrübeli isimlerinden. İsviçre’de yapılan görüşmelerle ilgili olarak, “Görüşmelerde karşımızdaki muhatap Rum tarafı değil. Uluslararası büyük güçler” tespiti yaptı.
Yani, Türk tarafı İsviçre’de BM gözetiminde uluslararası büyük güçlerle mücadele etti. Ama diz çökmedi.
DENKTAŞ POLİTİKALARINA DÖNÜLDÜ
Rauf Denktaş. Kıbrıs’ın kurucu Cumhurbaşkanı. Diğer adıyla Kıbrıs kahramanı. Rumları en iyi tanıyan kişilerden biri. KKTC Başbakanı Özgürgün ve Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu ile görüşürken, sık sık Denktaş’ı anmışlardı. Denktaş’ı örnek alacakları her hallerinden belliydi.
Türkiye Hükümetinin politikalarında da değişiklik vardı. “Yes be anem!” politikası terk edilmişti.
Şimdi ana hatlarıyla Denktaş politikalarına geri dönüldü.
Daha önce, 'Annan Planı' halk oylaması sırasında Denktaş’a neler neler söylenmişti. 'Çözümsüzlük çözüm değildir' diye ne hakaretler yapılmıştı.
Hakaret edenler arasında kimler yoktu ki! AKP’liler, AB’ciler, liberaller, iliştirilmişler…
Şimdi gelinen nokta ortada. Denktaş’tan özür dilemek gerekmiyor mu?
KUŞATMA
PKK harekete geçirildi.
Ege’de silahlar patlıyor.
Doğu Akdeniz Türkiye’ye kapatılmak isteniyor.
Barzani bağımsızlık için yola çıktı.
İlan edilmemiş bir ambargo yaşanıyor.
Ekonomi kıskaca alınmaya çalışıyor.
AP Türkiye’yi baskı altına alma peşinde.
Kıbrıs üzerinden yapılan kuşatma birçok alanda söz konusu.
NE YAPMALI?
Bu koşullarda yapılacak iş belli. İç cepheyi bütünleştirmek.
Peki bizdekiler ne yapıyor?
İç cepheyi birleştirmek bir yana, iç cepheyi bölmek için birbirleriyle yarışıyorlar.
Anlayacağınız sıkıntı büyük. Ama Türkiye Kurtuluş Savaşıyla küllerinden yeniden doğmuş bir ülke. Bu sıkıntıları da aşacaktır.
Bertolt Brecht’in deyişiyle 'En büyük çıkışlar kör çıkmazlarda bulunur'.
Öyle de olacak!
ADALET YÜRÜYÜŞÜ
CHP’nin 'adalet yürüyüşü'nde bugün son gün. Şu anda akıl değil, hareket hakim. Yakında herkes şapkasını önüne koyup düşünecek.
'CHP’yi PKK/HDP ile yan yana getirme' tuzağını görecek.
CHP tabanı, kendisini kimlerin oltaya taktığını sorgulamaya başlayacak.
KOCASAKAL
Elbette bunu şimdiden görenler de var. Bunlardan biri de Ümit Kocasakal. Kocasakal 'o fotoğraflara' şöyle isyan etti:
“Ben bu ülkenin bölünmez bütünlüğüyle sorunu olanlarla, Cumhuriyetle ve Atatürk'le sorunu olanlarla, emperyalizmin işbirlikçiliğini yapanlarla yürümem.”
CHP’de aynı şeyleri düşünenlerin sayısı az değil. Yürüyüş kolunda kalabalığın artması da durumu değiştirmiyor. Dün CHP’ye yakın çok önemli bir isimle konuştum. “Araştırma yaptırdık, yürüyüş Erdoğan’a ilaç gibi geldi” dedi.
Daha çok erken. Yakında şapka düşer, kel görünür.