Türk milleti 1919 ruhuyla birleşmek zorunda!
Gelişmiş ülkelerin egemen sınıfları için “ideal dünya” her anlamda kontrol edilebilen bir dünya demek. Milyarlarca insanın geleceği söz konusu gibi görünse de aslında her şey birkaç büyük devletin ve dünyanın her yerine yayılmış egemenlerin gelecek planlarına bağlı. Örneğin Atlantik’ten Pasifik’e kayan dünya diye anlatılan hikâyelerin özü; Amerika’nın yükselen Çin’e izin verip vermeyeceği ya da dünya egemenliğini tek başına koruyup koruyamayacağı sorusuyla ilgili. Bu yüzden Çin’in etrafına ağır askeri yığınak yapıyor ABD. Hem de göstere göstere yapıyor bunu, tıpkı körfez savaşlarını “seyirlik eğlence” moduna getirip her akşam haberler vasıtasıyla evlere soktuğu gibi şimdilerde de tatbikatlarla, filmlerle, belgesellerle bu çatışmayı evlere taşıyor.
ABD, kendi çıkarları için yeni bir dünya dizaynına odaklanmışken İngiltere de hemen yanı başında yer almaktan çekinmiyor. Birkaç gün önce 36 savaş uçağı taşıma kapasiteli, 65 bin tonluk, 280 metrelik “Kraliçe Elizabeth” isimli dev uçak gemisi mavi sulara açıldı. Her ne kadar uçak gemisi 2020’den itibaren aktif görev alacak olsa da bu hamle, Çin’in son derece modern savaş gemilerini donanmasına katmasıyla ve ABD’nin hiç ara vermeden deniz gücünü arttırmasıyla beraber düşünüldüğünde önemli bir sembolik değere ulaşıyor.
REKABET EDECEK ÜLKE
Benzer silahlanma ve konumlanma çabasını Rusya’da da görüyoruz. Onlar, soğuk savaş döneminde edindikleri inanılmaz silah sanayi gücüyle özgüvenli bir duruş sergiliyorlar. Muhtemelen kendilerini dokunulmaz olarak da görüyorlardır zira kim ne derse desin Rusların silahlı gücü hala Amerikan gücüyle rekabet edebilecek yegâne güç!
Elbette emperyalist devletler arasındaki rekabet bu derece keskin bir şekilde devam ederken bölgesel güçler ve bunların dışında kalan ülkeler de kendilerince bir şeyler yapıyorlar. Kendilerince diyorum zira gelişmiş ülkelerin ulaştıkları teknoloji ve askeri ateş gücü seviyesiyle rekabet etme şansları nerdeyse yok! Bu da demek oluyor ki her şey böyle giderse Türkiye de dâhil tüm geri kalmış ülkeler, büyük paylaşım mücadelesinde kendi özgün rollerini yaratamayacaklar ve mecburen büyük güçlerden birinin planlarına dâhil olacaklar ya da güç mücadelesi içinde hırpalanan aradaki devletlerden biri olacaklar.
Bu noktadan bakınca gelecek karanlık. Hele hele son 15 yıldır, Türk milletinin ayakta kalmasının tek güvencesi olan Türk ordusuna yönelik kumpasları, operasyonları, saldırıları göz önüne alınca durum hiç iç açıcı değil. Üstüne üstlük tarihi boyunca kahramanlığıyla ve dünyayla rekabet edebilecek aklıyla bilinen ordumuzun subay yetiştiren okullarını, dünyaya nam salmış hastanelerini kapatan bir anlayışın egemen olduğunu düşünürsek gidişatın vahameti daha iyi anlaşılıyor.
Ancak hala yapılabilecek bir şeyler var. Dünyanın hızla büyük bir hesaplaşmaya hazırlandığı bu dönemde Türk milletinin ortak hedef uğruna birleştirilmesi şart! Bunun en kolay sonuç alınacak ve sembolik olarak en büyük katkıyı sağlayacak yoluysa Askeri Okulları ve GATA’yı hemen açmak. 2226’ıncı kuruluş yılını kutlayan bu Ordunun, yaralarını sarması tek şansımız. Unutmayın ki bu coğrafyada milletiyle birleşmiş, güçlü bir ordusu olmayan devletlerin ulaşacağı tek nokta Irak’ın, Suriye’nin ulaştığı noktadır. Türk milleti, bir kez daha 1919 ruhuyla birleşmek ve kaderini eline almak zorundadır.