Türk futbolunu uçuran milyoner!!!
Gazeteler yazdı; tazminatla birlikte Fatih Terim'in Türkiye Futbol Federasyonu'ndan (TFF) alacağı toplam ücret 17.500.000 Euro'ya, yaklaşık 70 milyon liraya ulaşacakmış!.. Yani eski tanımlamayla "yetmiş trilyonnnnnn!.."
Futbolla ilgilenmem, maçlara hiç gitmem, gazetelerin spor sayfalarını pek okumam, televizyonlarda pazar gününden perşembe gününe kadar devam eden sözde futbol yorumculuğu zırvalarını da dinlemem...
Çünkü stadyum önlerinde gençlerin maç muhabbetiyle bıçaklandığı, insanların üzerlerindeki formalar nedeniyle, küçük çocuklarının gözleri önünde linç edilmeye çalışıldığı bir ülkede futbol holiganlığı midemi bulandırdı...
Gelelim sihirbaz sanılanların çevresinde estirilen şoke edici savurganlığa;
Fatih Terim futbol yaşamında ne kadar başarılıdır, kulüplerde oynadığı yıllarda kaç süper gol atmıştır, takımını kaç kez şampiyonluğa götürmüştür?.. Onun yetiştirdiği kaç futbolcu Türk sporuna yön vermiştir bilemem...
Ancak şimdilerde bir bildiğim, bir de bilmediğim iki konu, eminim benim kadar memleketin büyük bölümünü de çok düşündürüyordur...
Bildiğimiz konu belli; gençliği de dahil olmak üzere Terim ile ilgili anımsadığım en büyük olay Çeşme'de yakınlarıyla birlikte bir lokantayı basarak kavga çıkartmasıdır...
Doğrusu bu olay, "ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim" diyen Atatürk'ün ülkesinde, spordaki centilmenlik açısından utanç verici bir skandaldır...
Peki, memleketin yarısının asgari ücretle geçindiği bir ülkede, Terim'i Türkiye Cumhuriyeti'nden milyonlarca lira alacaklı duruma getirenler utanıyorlar mı acaba?..
İkinci konu budur işte... Yani bilmediğim konu!.. Söyler misiniz, şu ana kadar devletten aldığı milyonlarca lira dışında Fatih Terim Türk futbolu açısından hangi müthiş, sarsıcı, şoke edici başarılara imza attı da devletten 17.500.000 Euro alacaklı konumuna getirilebildi?..
Ne müthiş işler yaptı acaba Terim?.. Futbolcularının çoğunun, uçakta gazetecilere saldırmak ve aşk skandallarına karışarak televole malzemesi olmak dışında pek gündeme gelemediği bir dönemde Türk futbolunu uçurdu mu ki Terim?..
Milli Takımı her yıl dünya gündeminde göklere mi çıkardı Terim?.. Elinde sihirli değnek varmış gibi, Türk Milli Takımı'nı ardı ardına dünya şampiyonu mu yaptı bay milyoner?..
Özetle; sanki vazgeçilmezmiş gibi, milyonlarca lirayı hak edecek ne yaptı Fatih Terim?..
HARAM OLUR O PARA!..
CHP Burdur Milletvekili Mehmet Göker, Terim'in haketmediği halde zengin edilmesiyle ilgili yurttaşların sorularından bıkmış olacak ki, konuyu bir soru önergesiyle TBMM gündemine de getirdi...
Göker, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na yönelttiği sorularda,
Terim'in sözleşmesinin bitimine 16 aylık bir süre kaldığını ve bu sürede görevde kalması durumunda her ay alacağı ücretin 291 bin Euro olduğuna dikkat çekerken şöyle demiş;
“Bu rakam da toplamda 4,7 milyon Euro'ya denk gelmekteydi. Sözleşme karşılıklı olarak feshedildiği için Fatih Terim, tazminat olarak federasyondan, kalan 1 yıllık sözleşmesine karşılık 3,5 milyon Euro alacaktır. Asgari ücretin bin 404 lira olduğu ülkemizde Fatih Terim’e ödenecek olan paranın 863 kişinin asgari ücretten alacakları 1 yıllık maaşı olduğu gerçeğini kamuoyunun takdirine bırakıyorum.”
CHP'i Mehmet Göker, yazılı önergesinde;
"Türkiye Futbol Federasyonu ve tüm çalışanları ile yapılan 'sözleşme'lerde istifa eden kişilere tazminat ödenmesi hükmü bulunmakta mıdır" diye sorsa da merak edilen başka sorular da vardır;
Terimle yapılan sözleşmenin vicdanı var mıdır?..
Terim futboldaki duruşu, geçmişi ve yaptıklarıyla bu kadar parayı hak etmekte midir?..
Ve de en önemlisi, ihale, rant ve özelleştirme oyunlarıyla adeta yağmalamanın zirveye çıktığı bir dönemde, sıradan bir futbol insanına ödenen ve de vaat edilen milyonlarca lira savurganlığın daniskası değil midir?..
Bence en önemli soru da şu olmalıdır;
Bu ülkenin huzuru için şehit olan güvenlik görevlilerinin sözleşmelerinde "terör saldırılarında yaşamını yitirirsen ailene 3.5 milyon Euro ödenir" diye yazıyor mudur acaba?..
Sakın ola kimse bu soruyu "ne alakası var" diyerek yorumlamasın, çünkü bu vatan için şehit olanlar bir futbol direktörünün lokanta basması kadar medyaya haber olamadı bu ülkede!.. Yazıklar olsun!..
Sön söze gelince; Altı üstü futbol, altı üstü sıradan antrenörlükken ve ortada milyonlarla muhatap olacak devasa, şaşaalı, görkemli, "vay be" dedirtecek bir başarı da yokken, hiç kuşkunuz olmasın, haram olur o para, haram!..
BAKIRKÖY'ÜN BOĞAZINA HANÇER!..
Bu ülkede rezalet biter mi ki?.. Bakınız, son rezaleti gazete haberinden birebir aktaralım;
"Ataköy sahildeki tüm inşaatlar Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü tarafından 2004 yılında belirlenen kıyı kenar çizgisine göre inşa edilmiş..."
"Ataköy 1. Kısım Koruma ve Güzelleştirme Derneği’nce kıyı kenar çizgisinin bilimsel yöntemlerle belirlenmediği gerekçesiyle 2010 yılında açılan dava zamanında itiraz edilmediği gerekçesiyle reddedilmiş..."
"Danıştay 14. Daire yerel mahkemenin kararını bozunca, İstanbul 9. İdare Mahkemesi bu kez bilirkişi raporuna uyarak kıyı kenar çizgisinin tespiti yapılırken mevcut yönetmelik ve yasaya uyulmadığını belirterek, kıyı kenar çizgisi işleminin hukuka aykırı olduğuna 30.06.2017 tarihinde karar vermiş."
"Danıştay bu karara yapılan itirazı da reddederek kararı onamış... Aradan geçen 7 yıl içinde projeler bitirilmiş, konutların pek çoğuna yerleşilmiş."
"Yalı Ataköy, Ataköy Hyyat Regencey Otel, Sea Pearl gibi projelerin tamamı kıyı kenar çizgisinin içinde kalmış.
Uzmanlar bu yapıların depreme karşı mukavemeti olmadığını"söylemiş...
"İstanbul 9. İdare Mahkemesi’nin önce zaman aşımı gerekçesiyle reddettiği dava Danıştay’dan dönünce mahkeme bilirkişi raporuna uyarak, İstanbul Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü’nün hazırladığı kıyı kenar çizgisi işlemini hukuka aykırı bulmuş...
"Mahkeme, ‘‘Valilikçe oluşturulacak komisyon tarafından inceleme ve gerekli tespitler yapıldıktan sonra bunun sunucuna göre ilgili mevzuata belirtilen yasal prosedür uygulanmak suretiyle işlem tesisi gerekirken bu yola başvurulmadığı’’ tespitini yapmış. Evet, işte bugünlerde her dairesi milyonlarca liraya satılan Ataköy sahilindeki lüks sitelerin inşaatları henüz başlamadan önce açılan davanın üzerinden tam "7 yıl"geçmiş...
YIKIN O BİNALARI...
Türkiye'de; özellikle-kamu yararı gözetilerek-bu tür imar davaları için acil karar alınması gerekirken, hukuk nedense kaplumbağa hızıyla yürüdüğü için, itiraz edilen projelerden Sea Pearl hariç tamamı ne yazık ki bitirilmiş!!!
Ataköy 1. Kısım Koruma ve Güzelleştirme Derneği ise bu imar ve hukuk skandalıyla ilgili şu açıklamayı yapmış;
‘‘Biz davayı 2010 yılında açtığımızda henüz inşaatlar başlamamıştı. 7 yıl sonra haklılığımız mahkeme kararıyla ortaya çıktı. Ama yeşil olan sahilimiz betonlaştı. Hukuka aykırı bu yapılar için yıkım kararı alınmalı ve hukukun üstünlüğü kabul edilmeli. Ben yaptım oldu anlayışına ders olmalı.’’
Yukarıdaki skandalları haberleştiren Hürriyet gazetesi,
Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Ali Elmas'ın, ‘‘Yasa kıyı kenar çizgisi içinde değil, 50 metre yakınına bile yapılaşma izni vermiyor. Kıyı kenar çizgisi içinde zemin yumuşaktır. 6 şiddetinde bir depreme bile dayanamaz. Sağlam kaya 25-30 metre altta. Bu kadar derin kazık çakılmadı. Depreme karşı çok katlı yapılar bu zeminlerde mukavemet gösteremez’’ şeklindeki vahim uyarılarına da yer vermiş.
Ancak hukukun gecikmesinin de büyüttüğü bu imar rezaletiyle ilgili çok önemli sorular da var;
AKP'li Kadir Topbaş ve dönemin Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen, Bakırköy sahilinin adeta yağmalanmasını hangi gerekçeyle seyretmekle yetindiler?..
Kim, hangi yöntemle onları bu kadar etkisiz hale getirebildi acaba?..
Örneğin kaçak kat ve yapılaşmaya halen göz yumulan Bakırköy'de, Bülent Kerimoğlu adlı başarısız belediye başkanı ne yaptı bu beton yığınlarına karşı?..
İstanbul'un sahillerini rant için babalarının çiftliği haline getirenler ve halkın rahat nefes almak için sığındığı sahillerin beton duvarına dönüştürülmesine izin verenler doğa katliamından utanmıyorlar mı?..
Topbaş, Erzen, Kerimoğlu ve hukuku geciktirenler geçiyorlar mı acaba halkın nefes borusuna hançer gibi saplanan o beton yığınlarının önünden?..
Biliyorum; İstanbul'un silüetini bozuyor diye Erdoğan'ın "yıkın" dediği Zeytinburnu'ndaki gökdelenlere bile kimse dokunamadı bu ülkede!!! AKP'liler izin vermişti çünkü o ucubelere...
Yine de, adalet ister geç tecelli etsin ister erken, ortada bir hukuksuzluk olduğu "yedi yıl" sonra anlaşılmış olsa da, Ataköy sahilinde halkla deniz arasına duvar çeken o meşhur binalarla ilgili yapılacak tek şey vardır;
Sahibi kim olursa olsun, arkasında kim olursa olsun, halk için, hukuk için, gelecek için ve de ibreti alem olması için yıkın o binaları...