19 Mart 2024 Salı
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türkav

Oktay Yıldırım

Oktay Yıldırım

Eski Yazar


Fukuyama’nın, Amerikan merkezli tek kutuplu dünyanın hükümranlığını ilân ettiği “Tarihin Sonu” teorisi, yarattığı kan ve gözyaşı deryasının içinde boğuluyor. Doğunun ve batının mazlum milletleri, birer birer başlarını kaldırıp etraflarına bakıyor. Alışverişler yapılıyor, ortak kültürel ve siyasi birlikler kuruluyor.
Türkiye Barolar Birliği yönetimi birçok alanda olduğu gibi bu konuda da önderlik yapan kurumlardan biri. Uzun zamandır sessiz sedasız, ama çok önemli bir birliğin adımlarını atıyorlar.
Kazakistan, Kırgızistan, Gürcistan, Moğolistan, Tacikistan, Arnavutluk, Bosna Hersek, Kosova, Moldova, KKTC, Rusya Devletleri ile Rusya’ya bağlı Tataristan, Başkurdistan ve Dağıstan gibi Avrasya’nın parlayan güçlerinin hukuk örgütlerine öncülük ederek, Türk Dili Konuşan ve Akraba Ülkeler Avukat Örgütleri Birliği’ni kurdular. İlk kurultaylarını da Türk dünyasının başkenti Ankara’da yaptılar.
Türkav - Resim : 1
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun girişimleri elbette çok önemli, ama olayı sırtlayan, ete kemiğe büründüren TBB Yönetim Kurulu Üyesi Av. Kürşat Karacabey.
Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya ülkelerinin avukat örgütleri arasındaki mesleki yardımlaşma, adım adım kültürel birleşmeyi getirecek. Kültürel birleşme demek, sınırların dostlukla açılması demek. Birbirinin derdiyle dertlenmek demek…
Açılıştaki Kazak halk ezgilerini dinlerken Kazakistan milli şairi Mağcan Cumabay’ın Kurtuluş Savaşımız sırasında vatanımızı savunan Kuvayı Milliyecilere hitaben yazdığı o meşhur şiiri geldi: “Uzakta ağır azap çeken kardeşim! / Solmuş lâleler gibi kuruyan kardeşim / Etrafını sarmış düşman ortasında / Göl gibi gözyaşı döken kardeşim!”
Heyhat! Ayrıldık mı ulu bütünden? / Dağılıp yılmayan yağan oklardan / Türk’ün pars gibi yüreği varken / Korkak kul mu olduk düşmandan sinen.”
TÜRKAV kongresi, bir asır önceki soru üzerinden, Fukuyama ve onun temsil ettiği emperyalizme verilen cevaplardan biriydi: “Ne korktuk, ne de kul olduk, bakın kalktık ayağa yeniden…”
Başta Metin Feyzioğlu ve Kürşat Karacabey olmak üzere emeği geçen herkese selam olsun!

SERÇE DERSİ
Türkav - Resim : 2
Tarih, kendine acımayan ve umudunu kaybetmeyenlerin eseridir. Diğerleri sadece tarihin konusu olurlar. Vatan mücadelesi, umut ve adanmışlıkla yapılır.
Size, yıllar önce bir filmde duyduğum, çok çarpıcı bir minik serçe öyküsü anlatmak istiyorum…
Karlar altındaki ormanda yiyecek aramaktan yorulan minik serçe bir dala konmuş… Tepenin arkasına kadar zorlasa kendini, güneşle buluşacakmış, ama yorulmuş işte… Tepenin güneş gören yüzüne geçememiş bir türlü.
Donmuş dalda aldığı her nefes ciğerlerinde minik buz kristalleri yaratıyormuş… Ama serçe kendisine acımaktan, oradan bir türlü ayrılamıyormuş. Neden uçamayacağına ilişkin bir sürü gerekçe bulmuş ve bütün inandırıcılığıyla kendi kendine anlatmış onları: Çok açmış, yorgunmuş, kanatları ıslanmış sonra… Nasıl uçabilirmiş ki?
“Keşke şimdi birileri bulunduğum ağacın altına birkaç kırıntı atsa” diye geçirmiş içinden…
Bu arada ayaklarının donduğunun farkına bile varamamış. Ne olduğunu anlayamadan daldan aşağıya düşüvermiş. Kısa bir süre sonra kafası dışında bir yerini oynatamaz olmuş.
O sırada oradan geçen bir inek, kocaman burnundan buharlar çıkarak yaklaşmış serçeye. Önce tuhaf gözlerle bakışmışlar. Sonra kayıtsız bir şekilde iki adım atmış. Serçenin üzerinden geçmiş, arka ayağı tam serçenin yanında durmuş. Minik serçe çok korkmuş “üzerime basacak” diye… “Soğuk yetmiyormuş gibi bir de bu sakar inek çıktı ortaya” diye düşünmüş… İnek bir anda serçenin üzerine pislemeye başlamış. Serçe neye uğradığını şaşırmış. Üzerinden dumanlar tüten kocaman ve pis kokulu bir dışkı kütlesinin altında kalıvermiş. İneğe küfürler etmiş, kaderine kızmış, işe bak hem bir ormanda aç kalmış, sonra donmuş, bunlar yetmezmiş gibi de bir inek üzerine pislemiş, daha kötü ne olabilirmiş ki?
Bulunduğu yerde bu kez de en inandırıcı cümlelerle kaderinin ne kadar kötü olduğunu kendi kendine anlatmaya başlamış, “keşke birisi gelse de beni bu kötü durumdan kurtarsa” diye geçirmiş içinden… O dışkının sıcaklığıyla buzlarının eridiğinin, artık kanatlarını hareket ettirmeye başladığının farkına varmış ama bu kez de kötü koku için sızlanıyormuş.
Ve tam o sırada patikadan geçen bir kedi, usulca yaklaşmış serçeye. Serçe ne olduğunu anlamaya çalışırken kedi ağzıyla, kanadının ucundan kibarca kavramış serçeyi. Çekip çıkarmış o pislik yığınının içinden. Sonra özenle yalamaya başlamış. Serçenin içi içine sığmıyormuş sevinçten. “Tanrım dualarım kabul oldu, ne kadar iyi yürekli bir kedi bu” diye geçirmiş içinden… Kedicik, üzerindeki bütün pislikleri yalayarak tertemiz yapmış serçeyi…
Ve…
Daha ilk ısırışta başını gövdesinden ayırıvermiş.
Kedi, “Tanrım ne güzel bir gün” diye geçirmiş içinden “pisliğin içinden leziz bir yemek bulmak da varmış bu dünyada…”
Bu hikâyeden çıkarılacak ders herkes için değişir. Ben kendi dersimi aldım.

MERDİ KIPTİ
Türkav - Resim : 3
15 Temmuz patladığında, o vakte kadar Fetoculara kol kanat geren ne kadar siyasetçi varsa günah çıkarmaya ya da Hacivat ile Karagöz gibi birbirini suçlamaya başladı. Ama bu iş öyle bir noktaya geldi ki, karşıdakinin ipliğini pazara çıkarmaya çalışırken kendilerini ele veriyorlar.
“Yanılmışım, bana ahmak diyebilirsiniz” diyen Bülent Arınç’a daha önce “Ankara’yı cemaate parsel parsel verdi” diye suçladığı İ. Melih Gökçek’ten karşılık geldi: “FETÖ’cü bir milletvekili bana söyledi,Cemaat Erdoğan’ın yerine Arınç’ı başbakan yapacaktı.”
Zekâsı ve hazır cevaplığıyla bilinen Bülent Arınç şaşırtan bir saldırganlıkla çişli kakalı, Hint atasözüyle cevapladı Gökçek’i. Sonra işin içine Cemaatin nedamet getiren eski sözcüsü Hüseyin Gülerce çıktı meydana: “Ben zaten yazmıştım” dedi. Ama…
Kimse sormuyor: “Ey Melih Gökçek, madem senin bu adamlarla bir ilgin yok, bu kadar önemli bir bilgiyi niye sana veriyorlar?”
Atalar sözüdür: Merdi kıpti şecaat arz ederken, sirkatin söyler…
FETÖ’nün siyasi ayağına sıra gelince suçlamalar kurtaracak mı göreceğiz?

HER ŞEY KARIŞIK

Mesela dizi yapıyorlar… “Ulu Hakan Abdülhamit” yere göğe konulamıyor ya, tek mermi atmadan bütün Osmanlı tarihinde en fazla toprak kaybeden padişahtır. “Osmanlı borçları karşılığında Filistin’i istediği için huzurundan kovdu” yalanında adı geçen Theodor Herzl aslında sultanın ekonomi danışmanıdır. Ki, 1898’de Yahudilerin geçici izin kılıfıyla Filistin topraklarına girişine izin veren de bizzat Abdülhamit’dir. Ve giren binlerce Yahudi yabancı devletlerin desteğiyle orada kalmış, onlarca köy kurarak yerleşik hayata geçmiş, İngiliz destekli silahlı örgütler kurmuşlardır. O desteğin kaynağı kapitülasyonlardır ve işe bakın ki, kapitülasyonları kaldıran da, bağımsızlıkçı Yahudi örgütleri (NİLİ, vb) ile mücadele eden de Abdülhamitçilerin ha bire sövdüğü İttihatçılardır.
Osmanlı ocakları kurmuşlar, bir oğlan elinde kılıçla poz veriyor. Kılıç, japon Samuray kılıcı. Osmanlı ile ilgili tek bildikleri Mehter marşı, gel gör ki, Mehteri kapattıran padişah, tekrar açan ve o marşları bestelettiren de İttihatçılar.
Adam, AKP İlçe Başkanlığına foto montajla, kalpaklı Atatürk posterine monte edilmiş Tayyip Erdoğan resmi asmış, altına da “Yarın Başkanlık sistemini ilân edeceğiz” yazmış ya… O kırmızı astarlı kalpak İttihatçıların sembolüydü.
Memleket, ortaya karışık salata kıvamına geldi. Nereyi düzelteceğimizi şaşırdık kardeşim…
Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları