Gönlünüz ferah olsun
Öncü Gençlik her yıl yaz akademileri düzenliyor. Türkiye'nin dört köşesinden Vatan Partili genç öncüler bir haftalığına bir araya geliyor. Bu yıl Alanya'dalar. Kamp yerine arabamız girdi. Yol boyunca aralıklarla dizilmişler.
Hep söylüyorum. Acaba kunduz yavrusu hesabı mı gözümü öyle gözüküyorlar. Yoksa en seçmeceler mi Öncü Gençlik üyesi oluyor... Hepsi öyle güzeller ve yakışıklılar ki... Tek tek bakıyorum yüzlerine.
Hayır.
Öyleler.
Çünkü siyasetlerinin ışığı yüzlerine vuruyor.
Birbirini boğazlamak, birbirlerinin üzerine basarak yükselmek isteyen gençler değil onlar, onun için dünyaya kötü kötü bakmıyorlar. Paylaşmacılar. Kafayı çekip, geceden kalma dumanlı dumanlı da değiller. Umutlular. Neşeliler. Pabuçlarının burnuna değil, geleceğe bakıyorlar. Maviş maviş ufukta gözleri. Değiştiriciler. Güzellikleri yaratmak üzere bıraksan yay gibi dört nala ileri atılacaklar. Omuzlar yerleri süpürmüyor. Kendilerine güvenliler. Gökyüzüne merdiven dayamışlar, tutmayın tırmanacaklar!
Onun için güzeller.
Çocuklarınızı Öncü Gençlik'e getirin. Teslim edin. Gönlünüz ferah olsun.
Güzelleşsinler.
Ki... memleketimiz de daha daha güzel olsun.
KELAYNAKLAR
Kamp yeri de bir güzel ki... çam ağaçları. Deniz kıyısında.
Düzenliler, uyumlular, saygılılar, neşeliler, keyifliler. “zamane” gençliğine ya da dizilerdekilere hiç benzemiyorlar.
Böyle düşünen ben miyim?
Piknikçiler ve kampçılar, hatta jandarma bile biraz da şaşkınlıkla ve hayranlıkla izliyorlar.
Kamp yeri yöneticisi kimselere yapmadığını onlara yapıyor. Kendine ayırdığı odunları bile mangal için verdi. “Ne kadar farklısınız” diyor.
İstanbul'dan gelen bir kampçı, MHP milletvekilinin yeğeniymiş. “Üç gündür izliyorum, sizi kutlamaya geldim” diyor. Gençlerin arasında “kelaynak kuşları gibi olduklarını” düşünüyor.
“Kiminiz spor yapıyor, kiminiz satranç oynuyor, ne nara atan var, ne itişip kakışıp kavga eden...” Her yer tertemiz. Genel tuvaletler günde üç posta yıkanıp paklanıyor. İçlerinde askerliğini yapan yok, daha. Kızları da askere almıyorlar zaten. Ama burada ayrım yok. Jandarmadan bile daha “jandarmalar”! . Onlar kalkmadan güvenlik için nöbete duruyorlar.
Yemekleri bir otelden bağış geliyor.
Antalya ve ilçe örgütlerimiz hepsi sarıp sarmalamışlar.
Daha son akşam olmadı. Eğlence var. Siz bir de o zaman görün.
Onu da herkesten güzel yapacaklar, daha öncekilerden biliyorum. Üç kişilik “yaratıcı ekip” sabahtan bu yana harıl harıl çalışıyor. Çekimler yapmışlar. Herkesin komik anları yakalanmış. Daha göstermediler de, çaktırmadan yanlarından geçerken gözattım. Başka neler vardı bilemiyorum, son geceye kalamadım.
YAŞAM VE MÜCADELE
Benim dersim öğleden sonra. Yaşam ve mücadele arasındaki o müthiş ilişkiyi anlatacağım.
Düzenin önümüze çıkardığı engelleri nasıl aşacağız. Maraton koşmaya ihtiyacımız gelip dayatmış.
Ayaklarımıza bağlanan kelepçelerden kurtulmamız gerekiyor.
Emperyalizme karşı, emperyalist kültürle donanmış insanlarla mücadele edemezsiniz.
Hoş zaten aş pişmiş. Onlar öncü gençler!
Leb diyorum hemen anlıyorlar.
Derslerin sonunda sınav oldular. Soruları okuyunca az kalsın öğrencileri örgütleyip ayaklanma çıkaracaktım. Ne zor sorular. Yüksek lisansı, doktorayı filan geçiniz... doçentlik düzeyinde. Hepsinin yüzlerini izledim yukarı kattan. Nasıl da ciddiye aldılar. Beş-altı tanesi meğer tırnak yermiş...
DEDESİ ÖNCÜ GENÇ
Kampın en genç üyesi 2003 doğumlu Sıla. Denizli'den gelmiş. Bu yıl liseye başlayacak.
Ha o arada söylemeyi unuttum. Eğer çocuğunuzun okulda, sınavlarda başarılı olmasını istiyorsanız da mutlaka Öncü Gençlik'e yönlendirin... Çünkü çocukların ilk öğrendikleri bu. Sorumlu insanlar olmak.Vatana sorumluluk, millete sorumluluk, arkadaşlarına, sevgililerine... yaşama sorumluluk... Doğal olarak derslerini de ihmal etmiyorlar.
Sıla şanslı. Erkenden bu kültür içinde büyüyor. “Ailede var mı Öncü Gençlik üyesi biri” diye sordum. Hani birisini mi örnek aldı bu kadar erkenden diye. Ablam, abim diyecek sandım.
-Dedem!
Dedi.
Tam su içiyordum. Boğazıma takıldı. O kadar geçti mi zaman!
Doğu Perinçek, yanımda kahkayayı bastı.
-Fatih Sultan Selim'in torunu... herhalde...
Bu akşam rahat uyuyun. Eğer kaygılarınız varsa koyun sepete, vurun duvara.
Göreceksiniz. Bu gençler güneşi zapt edecekler.
Güzel değil, çok güzel günler göreceğiz.
YABANCI FUTBOLCUNUN BİR BACAK PARASINA
Avrupa'da kaç milyon Türk yaşıyor.
Beş.
Türkiye'de 80.
Yuvarlak hesap yapıyorum.
Durmadan oradan genç futbolcu alıyoruz.
Avrupa takımlarında da oynayan çok var.
Transfer sezonunda hesaplamışlardı. Şimdi sayısını unuttum ama binlerce “tamam bağlandı” diye balon transfer haberi çıkar. Onu bir kenara koyuyorum. Ama gerçekten milyon dolarlara oyuncu alınıyor. Üstelik de gerçekten çoğu “yabancılar”! “Ya tutarsa...” oluyor. Güya “çare” olacaklar, “çözüm” yaratacaklar. Nerdee... Kulüpler daha beter batıyor.
Bir gönül, azim, irade, hedefe kilitlenme, canını dişine takma, vatan millet birlikteliği olmayınca başarı ve seyirlik keyif de getirmiyor.
Peki, neden 80 milyonluk Türkiye'den parlak futbolcu çıkmıyor?
Olağanüstü bir durum oldu.
19 yaşında Başakşehirden Roma'ya satılmış Cengiz Ünder. 15 milyon Avro.
Ama gerçekten olağandışı.
Bir yabancı futbolcunun bacağı fiyatına ne aslanlar, hem her mahallede bir tane belki... yaratılabilir oysa. Olanak sağlansa. Ne oldu bizim alt yapılarmıza. Olan da gitti, bitti.
Bir iradeye bakar!
İktidar olasım giderek şiddetleniyor doğrusu.
YÜZ GERDİRME DAHA MI ÖNEMLİ
Fotoğraftaki Yemenli kızın adı Vâlâ Hüseyin al-Hatrum. 9 yaşında. Fotoğraf 25 Nisan 2015'te çekilmiş. UNİCEF'in verilerine göre Mart ayına kadar 1500'den fazla çocuk öldürülmüş. Obama'nın görevden ayrıldığı Aralık, 2016 tarihine kadar her 10 dakikada bir çocuk yaşamını yitirmiş.
Wikileaks, sitesinde bu fotoğrafı basmış. Batılı feministleri eleştiriyor. Trump'ın gazeteci Mika Brzezinski'nin yüzünü gerdirmesine ilişkin sözleri üzerine kıyamet koparıyorsunuz da neden ABD bombalarının Yemenli bu kızın yüzüne yaptıklarına ses çıkarmıyorsunuz diyor.