10 Ocak 2025 Cuma
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

1 Mayıs ve işçinin siyasal gücü

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-

1 Mayıs bir bayram değildir. Geçmişte yaşanan acıların, emekçilerin yaşadığı zulmün anıldığı çok önemli bir gündür. 1820’lerde sanayi devriminin başlaması ile toplumun gündemine oturan işçiler ve sorunları ilkel sermaye sınıfı ve onların yanlısı siyasiler tarafından hiç önemsenmemiş ve emekçiler büyük acılar yaşamış, sonraki yıllarda hakları için verdikleri mücadelelerde büyük bedeller ödemişlerdir. Kapitalizmin sömürü vetiresi bitmediğinden işçinin sömürüsü de devam etmiştir. Aradan bunca yıl geçmiş olmasına rağmen çalışanlar çalışma ortamlarında insanlık onuruna yakışan bir yaşamdan çok uzaktadırlar. 

İŞÇİNİN GÜCÜ VAR AMA BİLİNCİ YOK 

1 Mayıs bizde ve bütün dünyada emekçilerin dayanışma günü olarak coşkuyla kutlanmaktadır. Ülkemizde bu anlamlı günün üzerinde bir başka açıdan durulması hiç düşünülmeden renkli kutlamalar yapılmaktadır. 1 Mayıs bir bayram değil emekçilerin geçmişte yaşadığı acıların anıldığı bir gündür ve ülkemizde bu acılar varlığını bütün hışmıyla sürdürmektedir. 

Ülkemizde işçi, memur, esnaf, kendi hesabına aile işletmelerinde çalışanlar, taşeron işçilerini de kapsayan kayıt dışı çalışanlar olmak üzere 2014 verilerine göre 25 milyon insan çalışmaktadır. İşverenlerin olumsuz tutumundan, yasaların zorluklarından ötürü işçilerin ancak 800 bini memurların ise yaklaşık 1.5 milyonu örgütlenebilmişlerdir.  

Özellikle işçiler iş güvencesinin olmadığı, sendikalı olanın işten atıldığı, işe iade davalarının en az iki yıl sürdüğü, asgari ücretin, işsizlik ödeneğinin yetersiz olduğu, sendikaların çifte baraj nedeniyle işçiler adına sözleşme yapamadığı, yapma olanağı bulanların önünde grev yasakları, grev ertelemeleri gibi nedenlerle işçilerin haklarını koruyamadığı, kamu görevlileri sendikalarının toplu sözleşme ve grev hakkının olmaması nedeniyle memurlarının hakkını hiç koruyamadığı, taşeronların 2.5 milyon işçiyi kölelik koşullarında, kayıt dışında çalışanların asgari ücretin bile altında ücretlerle çalıştırıldığı, kıdem tazminatının yok edilmek istendiği, Özel İstihdam Büroları ile sendikalaşmanın altına dinamit konulduğu, Hükümetin özgür sendikalar yerine biat eden sendikalar yarattığı, bunlara benzer daha birçok olumsuzluğun yaşandığı bir çalışma ortamında çalışanların neyin bayramını kutladığını, kimlerle dayanışma yaptığını anlamak gerçekten zor. 1 Mayıs ülkemizde bir bayram günü değil hüzün dolu bir gün olarak anılmalıdır. 

ÜRETEN YÖNETEN OLMALIDIR 

Bu karamsar ortamdan çıkış yolu var. Çalışanların bakmakla yükümlü oldukları insanlarla beraber sayıları 60 milyona yaklaşmaktadır. Bu sayının demokrasilerde çok büyük anlamı ve siyasal gücü vardır. Çalışanların yaşadığı tüm olumsuzlukların kaynağı parlamentodur ve böylesine sayıca güçlü olan çalışanların parlamento üzerinde hiçbir gücü yoktur. Çalışanlar suyun başına gitmeden, orada etkili olamadan insan onuruna yakışan bir yaşamın asla sahibi olamazlar. Siyasette etkili olabilmek için çalışanların siyaseten bilinçlenmeleri gerekir. Oy güçlerini bölmeden ayni yönde oy kullanmalarının yüceliğine erdikleri zaman aydınlığa çıkabileceklerdir. 

1 Mayıs işçi ve memur sendikalarının, emekçilerin neden siyasal güç fukarası olduklarını düşünme günü olmalıdır. Sokaklara çıkıp, pankartlar açıp, sloganlar atarak hak isteyenlerin, yaşadıkları olumsuzluğun en büyük nedeninin kendileri olduğunu bilmeleri gerekir. 

Böylesine büyük bir oy gücü olan emekçiler üretim güçlerini siyaset alanına da taşımalıdırlar. Bir siyasi partide saf tutmalı, o partinin yönetiminde olmalı veya yöntimini etkilemeli ve mutlaka parlamentoda temsil edilmelidirler. Üretenler bu ülkenin yönetiminde söz sahibi olmak zorundadırlar, aktif siyasetin içinde yasaların oluşumuna yön vermelidirler. Hiçbir siyasi parti onların sorunlarına işçinin kendisi kadar sahip çıkamaz. O nedenle işçiler her 1 Mayıs’ta nasıl iktidar olacaklarını da dile getirmeli ve artık cesur türküler söylemelidirler.