100450!
Cumhurbaşkanlığı gö-revinden 160 gün önce ayrılan Abdullah Gül, Tarabya’daki Huber Köşkü’nü geleneklere, yasalara, yönetmeliklere aykırı bir şekilde “işgal etmeye” devam ediyor.
Ben de bugün dahil tam 92 gündür bunu yazıyorum.
Kendisinden iki satırlık bir açıklama bekliyorum.
Sadece ben değil; artık milyonlarca insan, Abdullah Bey’den bunu bekliyor!
Ancak o, ne Köşk’ü boşaltıyor; ne de bir açıklama yapıyor!
Sanki böyle bir konu hiç yokmuş gibi davranıyor.
***
Artık hiçbir yazımı Abdullah Gül’e hitaben yazmayacağım!
Görünen o ki beni takmıyor (umursamıyor); o zaman ben onu hiç takmıyorum!
Kendisi zaten bir gün bile “benim cumhurbaşkanım” olmamıştı; bundan sonra da asla olamaz!
Bu ülkede önce milletvekilliği, sonra bakanlık, başbakanlık ve ardından cumhurbaşkanlığı ile onurlandırılmış bir kişinin böylesine “vurdumduymaz” bir tavır almasına gerçekten inanamıyorum!
Oysa ona düşen, bu saatten sonra kendisine gösterilen teveccühün hakkını vermek ve hiçbir yanlış yapmadan “saygın insan” olmayı becerebilmektir. Bunun yolu da bellidir:
Haram yemeyeceksin, katakulli çevirmeyeceksin...
Ve... Şeffaf olacaksın. Sana yöneltilen her soruya açık seçik yanıt vereceksin!
***
Gelin görün ki 11. Cumhurbaşkanı, hakkı olmadığı halde Cumhurbaşkanlığı’na ait bir mekanı, babasının malı gibi kullanıyor.
Sırf o oturmaya devam etsin diye, Huber’in kapısındaki cumhurbaşkanlığı forsu indiriliyor...
Bizim suyumuzu içip, bizim paramızla alınan yemeği yiyor!
Ne elektrik faturası ödüyor; ne de su, doğalgaz, telefon parası...
Manzara eşsiz...
Kapalı havuz mükemmel, spor salonu şahane, kısacası her gün bayram...
İyi de hepsi haram!
Çünkü hiçbiri artık onun hakkı değil...
Her cuma camide fotoğraf çektirmekle silinmez ki, bu günahlar!
***
Gelelim diğer meseleye:
Abdullah Bey taksa da takmasa da ben gazeteciyim.
Cebimde tam 33 yıldır taşıdığım Basın Kartı bile son 12 yıldır artık, “sürekli...”
Numarasını da vereyim de adamları, Başbakanlığa bağlı Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’ne sorsunlar:
100450!
Onun, devletin bir köşkünü işgal etmesi benim kişisel meselem olamaz elbette...
Ancak 100 gündür sorduğum sorulara yanıt vermemesi, beni yok sayması da benim kişisel meselem değil!
O; benim sorularıma yanıt vermeyerek demokrasiyi, şeffaflığı ve halkın haber alma hakkını ayaklar altına alıyor...
***
İşte; ben... Tüm bunları kabullenemediğim için bu konuyu yazmaya devam ediyorum.
Ve elim kırılsa...
Yazmaya devam edeceğimi artık sanırım tüm dünyaya gösterdim!
HUBERRRR! (92)
100’üncü yazımın yayınlanacağı 14 Şubat günü saat 12:00’de Huber Köşkü’nün sahil kapısında olacağım.
Amacım gösteri yapmak, olay çıkarmak falan değil...
Sıradan bir vatandaş ve 100 yazısına yanıt alamayan bir gazeteci olarak bunun nedenini Abdullah Bey’e sormak istiyorum; o kadar!
Benimle olursanız; çaylarımızı birlikte yudumlarız!
GÜNÜN SORUSU
İstanbul 51’inci Asliye Ceza Mahkemesi, 30 Mayıs 2013’te Taksim Gezi Parkı’nda gençlerin kaldığı çadırları yakan yedi belediye zabıtasını, “suçu işledikleri kanıtlanamadığı” gerekçesiyle beraat ettirmiş... Hem de kapı gibi fotoğraflar ve video kayıtları ortadayken... Sorum Hakim Bey’e:
Suçun işlendiğine kanaat getirmeniz için dizi film mi çekmemiz gerekirdi?
SAVAŞ ŞİMDİ BAŞLIYOR!
Yıllardır iddia ediyorum; Bank Asya, sadece Fethullah Gülen Yapılanması’nın kalbi değil; aynı zamanda F Tipi-AKP Koalisyonu’nun da “harekat üssü...”
Gizli ve kirli ilişkilerin “kozmik odası!”
Unutmayın; bu banka, AKP yöneticilerinin olağanüstü çabasıyla kuruldu ve büyüdü.
Bank Asya’daki para hareketleri ortaya çıkarsa... Ne cemaat kalır, ne de iktidar!
İşte; AKP, bu yüzden uzun bir zamandır ısrarla Bank Asya’yı kontrol altına almaya çalışıyordu. Nihayet amacına ulaştı:
Bank Asya’nın yönetim kurulunu belirleyen hisselerin yüzde 63’lük bölümü, TMSF yani iktidarın adamları tarafından kullanılacak.
Peki; bu yüzde 63 hissenin asıl sahipleri kim?
Ve... Yeni yöneticilerin ilk icraatı ne olacak?
Örneğin, arşivlere girecekler mi?
***
Benden söylemesi:
Cemaat-iktidar kavgası, asıl şimdi başlıyor.
Bundan sonra patlatılacak yolsuzluk haberleri, 17 Aralık’ı bile gölgede bırakabilir...
Çünkü artık; korkacak bir şeyleri kalmadı!
GÜNÜN İSYANI
İsyanım, “Biri çıkıp da ‘Başkanlık sistemi diktatörlük getirir’ dediğinde gırtlaklamak istiyorum” diyen AKP’li Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’ya:
Maşallah; ne kadar özgürlükçüsünüz beyefendi... Ben de sizi gırtlaklamak istiyorum; ne olacak şimdi?