105 santimetrekarelik dünyalar
Aldık elimize cetveli ve ölçtük: bizim “akıllı” cep telefonumuzun genişliği 7, uzunluğu da 15 santimetre. Böyle olunca, ikisini çarparak telefonun ekranının genişliğini bulabiliyoruz. Toplam 105 santimetrekarelik bir yüzeyi varmış. Yani bu kocaman alemde, sadece 105 santimetrelik bir pencereden bakarak, dünyayı anlamak gibi bir talihsizliğe sahip hale gelmiş insanoğlu. Elbette genelden bahsetmekteyiz bu cümle ile. Bu eğilime direnip dünyalarını oldukça geniş tutanlar da var.
Hani deriz ya, “adam vizyon sahibiymiş, bravo” diye. Bu yargıdaki vizyon, kocaman dünyayı kocamanlığı ile görebilmek ve ona göre hayatını yaşamak anlamına gelmekte. Bu anlamdaki vizyon, elbette 105 santimetrekarelik bir delikten dünyaya bakarak elde edilemeyecektir. Hayat tecrübesi, eğitim, kendini yetiştirme, açık fikirlilik, meraklılık, başkalarının vizyonlarına saygı, herkesin özel tecrübelerinden öğrenme arzusu gibi bir sürü konudaki yetkinliği de kapsamakta, “vizyon” işleri.
105’İN SIRRI NEDİR?
Şimdi bu analize neden 105 santimetrekarelik telefon ekranı ile başladık, ona geçelim.
Bu tür “akıllı telefonlar” daha dünyaya gelmemişken ve insanlığa hâkim olmamışken, dünyada olan biteni anlamak isteyen vizyon sahibi kişiler, sürekli kitap okurdu, araştırırdı. O yetmezdi de konferanslara giderdi. O da yetmezdi, kendinden farklı düşünen insanlarla, dayak yemek pahasına da olsa tartışmalar yapardı. Bu cümleyi yazarken, kendimizin 1970’li yılların sonunda, Mülkiye’nin yemekhanesinde yaptığımız “tehlikeli” tartışmaları da hatırlayıverdik. Nereden nereye diyeceği geliyor insanın.
O tartışmalarda, Lenin’den, Marks’tan alıntı yapabilen, hep önde giderdi. Hatta alıntının kitaptaki sayfa numarasını ve sayfanın hangi köşesinde olduğunu “hatırlayıp, bilebilen”, mutlaka tartışmanın galibi olurdu. Ama tartıştığınız grubun kim olduğuna bağlı olarak, sonuçta fikri olarak galip bile çıksanız, fiziki olarak güzel bir dayak yiyerek tartışmayı sonlandırabilirdiniz!
OKUMAKTAN, BİR GÖZ ATMAYA DÖNÜŞÜM
Elbette Lenin’in kitaplarından alıntı yapabilmek ve hatta sayfa sayısını hatırlayabilmek için, en azından o kitabı “görmüş” olmanız gerekirdi. Hatta elinize de almış olmanız ve hatta bir “göz atmış” olmanız şartı da var idi. Eğer gerçekten meraklıysanız, hevesliyseniz ve siyasi grubunuzda lider rolü filan oynamaya meyilli iseniz, o kitabı birkaç kere “okumuş” olmanız da gerekebilirdi. Eğer bunları yapmamışsanız, tartışmadan galip çıkmanın tek yolu, söyledikleriniz uydurma bile olsa, onları olabildiğince yüksek sesle söylediğinizde gerçek haline getirildiğini düşünüp, tartışmada en fazla bağıran taraf olmaktı.
Bu tür hallerle, bizim nesil 1970’leri bitirdi. Arkada yüzlerce kayıp arkadaş ve hayattaki amacını şaşırmış bir kitle bırakarak, o zamanın kutsal kelimesi olan “devrim”den iyice uzaklaşan bir neslin içinde eriyip gitmişti çok büyük bir çoğunluk. Öz kaybedilince, şekilde devrimciliğin kolaycılığı içinde, sürekli bir Nazım Hikmet, Deniz Gezmiş veya Mahir Çayan güzellemelerine indirgenmişti, o kadar senenin göz nuru emekleri.
YANLIŞ ANLAŞILAN SLOGAN
Tam da bu hengâme seneleri atlattık ve artık tecrübeli bir nesle sahip şekilde yolumuza devam edebiliriz diye düşünürken, ABD kaynaklı ve Batı dayatması olarak, bir “küreselleşme” furyası başlatıldı memlekette ve tüm dünyada. Bu küreselleşmeyi sosyalizmin o meşhur sloganı “Dünyanın bütün işçileri birleşin” ile karıştırma yeteneğini ve aymazlığını gösteren bizdeki ve hemen her ülkedeki “solcular”, bu anlamda ABD ve Batının gönüllü askerleri haline geldiler.
Hele de “sosyal medya” icat edilip, ücretsiz şekilde, dağlara taşlara ve uçan kuşlara armağan edilince, dananın kuyruğu iyice kopacaktı. Her ülkedeki herkes gibi, Türkiye’nin sözde aydın kesimi de sanki Mark Zuckerberg amca oğlu, Elon Musk dayı çocuğu, Bill Gates mahalleden arkadaşlarıymışçasına, dört elle bu 105 santimetre karelik deliğe düştü. Artık 8 milyarlık ve 200 devletlik bu dünyamıza bakabilecekleri, sadece 105 santimetre kareleri var olacaktı.
EN ÖNEMLİ DÜĞME: BEĞEN
Onlar, sosyal medyada birdenbire binlerce “arkadaş” sahibi olup, kaderlerini değiştirmenin yolunu bulacaklardı. 105 santimetrekarelik bir ekranda, uzun uzun tahliller ve fikri yazıları okuma zahmetli hale gelince de mesajın köşesindeki “like=beğen” düğmesine bir tık ettirmek, kendilerinin de bu dünyada bir söz hakkı olduğunu ispat eden bir eylem türü haline gelecekti.
Kendi yarattıkları dünyada aykırı seslerin olması huzurlarını bozacağı için ise, ellerine tutuşturulan “arkadaşlıktan atma=blok yapma” imkânı sayesinde, hemen herkes birer “tek fikirli cennet” yaratıp, o köşede ömürlerini geçirmenin rahatlığını seçecekti. Böylece Mülkiye’nin yemekhanesindeki, garip ama yine de yararlı tartışmalar, tarihteki yerini alıp yok olacaklardı.
105 santimetrekarelik bir delikten, dünyanın ne kadarını görebilirdiniz ki? Hele de hep aynı fikirlere sahip bir “arkadaş” grubunun bir ferdi olarak, Mao’nun Kültür Devriminde belirttiği, ama Çin toplumunda bile fazlaca uygulanamayan “yüz çiçek açsın, yüz fikir yarışsın” devrimci sloganın, sizin için ne anlamı vardı ki? Sizin fikrinizin en iyi fikir olduğuna şiddetle inanmışsanız, başkalarının ne düşündüklerinin sizin için önemi sıfırdan başka ne olabilirdi ki?
“BU DA GEÇER YAHU” MU?
Sadece bizim toplumda değil, küreselleşme zehrinin insanların damarlarına verildiği her yerde, böyle yeni bir dünya yaratıldığına her gün ve her gittiğimiz yerde şahit olmasak, Bektaşi dervişinin dediği gibi “bu da geçer yahu” deyip geçeceğiz. Ama bu saplantılı, narsistik, benmerkezci, tedavi edilemez bireyci zamanlarda gerek memleketin gerekse dünyanın gidişatı konusunda endişe etmemek mümkün değil. Hele de birkaç ay önce, kırk yıllık Amerikalı arkadaşımızın, Biden-Trump karşılaştırması sırasında üzerimize yürümesi, hala hayret ettiğimiz bir kanayan yara gibi durmakta. Aynı konuda, yine başka bir Amerikalı dostumuzun, 20 sene önce verdiği bir çanak çorbayı kastederek, bir daha olmayacak diye attığı mesajı unutmayacağız. Velhasıl, dünya giderek daha da bir garip bir yer haline gelirken, insan hayretler içinde kalıp, merakla bu işlerin sonunun nereye gideceğini düşünüp duruyor.
Değerli Aydinlik.com.tr okurları.
Aydinlik.com.tr ekibi olarak Türkiye’de ve dünyada yaşanan ve haber değeri taşıyan her türlü gelişmeyi sizlere en hızlı, en objektif ve en doyurucu şekilde ulaştırmak için çalışıyoruz. Yoğun gündem içerisinde sunduğumuz haberlerimizle ve olaylarla ilgili eleştiri, görüş, yorumlarınız bizler için çok önemli. Fakat karşılıklı saygı ve yasalara uygunluk çerçevesinde oluşturduğumuz yorum platformlarında daha sağlıklı bir tartışma ortamını temin etmek amacıyla ortaya koyduğumuz bazı yorum ve moderasyon kurallarımıza dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (yorum yapan diğer okurlarımıza yönelik yorumlar da dahil olmak üzere) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık unsurları taşıması durumunda yorum editörlerimiz yorumları onaylamayacaktır ve yorumlar silinecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisinde aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemi içeren yorumlar da yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur. Bu nedenle bu tarz okur yorumları da doğal olarak Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu ispat edilemeyecek iddia, itham ve karalama içeren, halkın tamamını veya bir bölümünü kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Yorumlarda markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve herhangi bir şekilde ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmayacak ve silinecektir. Aynı şekilde bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Başka hiçbir siteden alınan linkler Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan okura aittir ve Aydinlik.com.tr bunlardan sorumlu tutulamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yayınlanan Kullanım Koşulları’nı ve Gizlilik Sözleşmesi’ni peşinen okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Bizlerle ve diğer okurlarımızla yorum kurallarına uygun yorumlarınızı, görüşlerinizi yasalar, saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun şekilde paylaştığınız için teşekkür ederiz.