15-16 Haziran hüküm gecesi -(TAMAMI)
Sayın Başbakan 20 gün süren ve daha sürmesi beklenen Taksim Gezi Parkı bunalımına hâlâ tanı koyamamış görünüyor. Sayın Erdoğan, bu kadar süredir her türlü kahra, her türlü eziyete ve her türlü şiddete karşın hâlâ orada “Kutsal bir direnişi” sürdüren gençlerin ve onlara destek olanların sorununun ağaçlar olduğunu düşünüyor. Bir Başbakan için hazin ruh hali...
Başlangıçta belki öyleydi; ağaçlar da canlı varlıklardır. Bir fideden asırlık ağaçların nasıl büyüdüklerini düşünebiliyor musunuz? Onun için “Ağaçlar ayakta ölür...”
İnsanlar da canlıdır; doğarlar, yaşarlar, doğa felaketlerine, aynı cinsten olanların, kudretli ya da güçlülerin kendilerine reva gördükleri eziyetlere katlanırlar. Hayat ne kadar önemliyse insanlar için, yaşama haklarını koruyacak olan devlet gücüyle gaz bombalarıyla zehirlenmesi, polis coplarının deneme tahtası haline sokulması da o kadar onur kırıcıdır. Çiçeklerin, otların büyümesi, canlanması, sokak kedilerinin ve köpeklerin, Gezi Parkı’na renk katan güvercinlerin yaşamlarını insanlarla beraber sürdürmesi ve Taksim’de sıkılan zehirli gazdan ölmeleri gibi. Bilir misiniz ki bu direşin bilançosu nedir? Ben size söyleyeyim.
15 Taksim’e âşık güvercin, 2 zararsız kedi, 7 köpekle başlayan bir katliam sonunda 5 masum şehit, tek gözü yok olan 12 direnişçi, 7000’den fazla yaralı yurttaş! Yazık!
Bakın bir kişinin tutkuları tatmin olacak diye ortaya çıkan vahim tablo bu!
Dinimiz insanı tüm canlılardan ayırmış “eşref-i mahlukat”-yaşayanların en onurlusu- olarak tanımlamıştır. Ağaçlar sulandıkları, altları temizlendikleri zaman yavaş yavaş yaşamlarını sürdürüyorlar. İnsanlar yaşam kaygısı yanında, bir de ellerinde güç tutan, hemcinslerinin sömürüsünü paylaşarak yaşamak ve haksızlıklara direnmemekle mi yaşamlarını devam ettirmeye zorunlu olabilirler, isteklerini alanlarda özgürce haykıramazlar mı? Sayın Başbakan sanıyor ki; önümüzdeki sorun, Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesidir.
Acaba öyle mi Sayın Başbakan?
Bu bütün yurda yayılan evrensel direniş hakkının başka nedenlere dayanabileceğini hiç düşündünüz mü? Örneğin; sayısız aydının, gazetecinin, komutanın Silivri, Hasdal ve Sincan’da tutuklu bulunması nedeniyle olmasın?
Özel mahkemeler keyfi kararlar alırken, bu ülkenin gerçek kahramanlarını hapisle cezalandırırken, 35 bin insanımızı öldüren bebek katilleriyle hiçbir şey olmamış gibi barış türküleri söyleyerek Öcalan’ı aklamak için yaptığınız açılımlar olmasın?
İşçilerin, emekçinin hakkının elinden alınıp taşerona aktarılması, insanların özel hayatlarına karışılması, damardan gireceğini söylediğiniz yolsuzlukların olağan hale gelmiş olması bu tepkinin nedeni olamaz mı?
Yıllarca -90 yıl- her dinden, her mezhepten düşünce farkı gözetilmeksizin bir arada yaşayan insanların artık farklılıklarına göre uygulamalarla karşılaşması, bir iç çatışma tehlikesi içinde bulunmaları bu direnişin kaynağı olmasın?
Çığ gibi büyüyen direnişin artık onlar için de, sizin için de bir hayat memat meselesi haline geldiğinin farkında değil misiniz?
Sabırlar taştı
Siyasetin anlamadığı bir gençliktir karşınızdakiler.
Mizahıyla bir gecede şarkılar besteleyen o gençliği, polis gücünün, biber gazının ve kendilerini çapulcu olarak nitelendiren Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın tetiklediğini görmüyor musunuz? Horlanan, şiddete maruz kalan gençlerdir bunlar.
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni, Bursa Nutku’nu okuyup da üzerinde düşünen ve size hükümetinizle beraber istifa etmenizi dile getiren bir gençliktir bu. Onların siyasete hevesleri yoktur, kahramanlığa da özenmiyorlar, sadece barış içinde yaşamak istiyorlar ve siyasetin demokrasinin içini boşalttığını görüyorlar. Kaygıları daha çok özgürlük elde etmek, daha demokratik bir yaşam içinde olamamak kaygısı değil mi? Onları cezalandırmak mı gerekiyor Sayın Başbakan?
Sık sık Taksim’den bahsediyor ve “buralarda büyüdüm” diyorsunuz. Elbette Sayın Başbakan, elbette. İstanbul’da yaşamak ve Cumhuriyet’in nimetlerinden yararlanarak geldiğiniz nokta;
Atatürkçü düşünce sisteminin Türk Halkı’na getirdiği özgürlükten başka nedir ki; Sayın Başbakan?
Neden bu zulüm? Siyasi rant için mi?
İktidarda kalmak, ülkeye ‘çekidüzen vermek’ tutkuları için mi?
Dünya üzerinde Mustafa Kemal Atatürk Türkiye’sinden başka, hem Müslüman hem de demokrasiyi uygulayan bir ülke var mıdır? İşte bu çatışmanın temelinde yatan, sadece birkaç ağaçtan ötedir.
Önemli not: Bu yazı 15 Mart gibi bir kâbusun çökmesinden bir gün önce tarihe not düşmek için yazılmıştır.