15 Temmuz’un filmi: Gecenin Kıyısı
Son 35-40 yılın Türk sinemasının belirgin özelliklerinden biri büyük toplumsal olaylara duyarsız kalınması, neredeyse görmezden gelinmesidir. 1991’deki Zonguldak madenci grevi ve destansı yürüyüşten tek bir sinema filmi çıkarılamamıştır örneğin. Bunun gibi, Michael Önder’in “Taxim Hold’em”i (2018) dışında Gezi direnişi beyazperdeye yansıtılmamıştır. Depremler, maden faciaları vb. konusunda da hatırı sayılır bir birikimi yoktur sinemamızın.
Almanya doğumlu yönetmenlerimizden Türker Süer, 15 Temmuz 2016’daki FETÖ’cü askeri darbe girişimini konu edinen ilk uzun metraj filmi “Gecenin Kıyısı”yla dikkat çekici bir ilk adım atıyor ve gerek içeriğiyle gerek anlatımı ve biçimiyle özlediğimiz türden bir politik öykü sunuyor. Bir süre önce hayatını kaybeden babalarının Ergenekon ya da Balyoz davalarında yargılanan bir subay olduğunu anladığımız iki asker kardeşin, Yüzbaşı Sinan ve Üsteğmen Kenan’ın serüveni var karşımızda. Kenan, Sinan’dan büyük olmasına rağmen rütbesi kardeşinden düşüktür, çünkü firar dahil disiplin suçları işlemiştir, sicili bozuktur. Komutanı, Sinan’a ağabeyini askeri mahkemede yargılanmak üzere Malatya’ya nakletmesini emreder. Çok istekli olmasa da bu sıra dışı görevi mecburen üstlenen Sinan askeri araçtaki küçük kafileyle yola çıkar. Farklı karakterlere ve farklı askerlik anlayışlarına sahip iki kardeşin çatışmalı yolculuğu sürerken gece yarısı ordudaki hareketliliğin, darbe girişiminin farkına varırlar. Konakladıkları kışlada kimin hangi tarafta olduğu belli değildir. Kenan’ın daha mahkemeye gitmeden özel bir sorguya alınması ise karanlık bir perdenin aralanması anlamına gelecektir.
İNCE BUZ TABAKASI
Geçen yılın Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin ön jürisinde görev yaparken seyrettiğim ve daha sonra Adana Altın Koza’yı tercih ederek seyirci karşısına ilk kez orada çıkan “Gecenin Kıyısı”, her şeyden önce içerdiği etkileyici gerilim duygusuyla seyirciyi baştan sona diri tutuyor ve temposunu hiç yitirmiyor. Başrollerdeki Ahmet Rıfat Şungar ve Berk Hakman’ın ustalıklı oyunculukları, Matteo Cocco’nun çok başarılı görüntü yönetmenliği, Ozan Tekin’in müzikleriyle değer kazanan 85 dakikalık film belki çok “konuşkan” sayılmaz ama diyalogların gücü de yerli yerinde. Her an çatladı çatlayacak ince bir buz tabakası üzerinde yürüdüklerini hissettiğimiz karakterlerin içsel gerçeklikleri, ülkedeki siyasi huzursuzluk ve nihayet darbe girişimiyle bütünleşiyor ve “Gecenin Kıyısı” son zamanlarda eşine az rastladığımız türden bir toplumsal-bireysel analiz gerçekleştiriyor. Asker olmanın, emre itaat etmenin, sadakatin, kardeşlik duygusunun, şüphenin ve kumpas olgusunun tetiklediği bir yakın dönem panoraması sunuyor Türker Süer. Kardeşlerin gerilimli ilişkisi büyük oranda melankolik diyebileceğimiz bir tonda akıp gidiyor, önümüzde darbe gerçeğiyle de yüzleştiğimiz karmaşık ve görsel yetkinliğin damga vurduğu estetik bir alan açılıyor.
SAKİN BİR ANLATIM
Sinemalarımızdaki gösterimi süren “Gecenin Kıyısı”, 15 Temmuz gecesinin kıyısında gezinen, seyirciyi sert gerçeklerle yüzleştirse de son derece sakin bir anlatım tutturan iyi cinsten bir film. 1967 Köln doğumlu yönetmen Türker Süer, Türk-Alman ortak yapımı çalışmasında son derece yetkin bir iş çıkarmış ve ikinci filmi şimdiden merakla beklenen bir yönetmen niteliğine kavuşmuş, en azından bizi “Bir 15 Temmuz darbesi filmimiz yok!” duygusundan kurtarmış.