23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

16 Nisan’ın yalan tablosu!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-
Yalan, riyakarlık, ikiyüzlülük, menfaatçilik, ihanet, kazık, para, rant, kıskançlık ve kalleşlik üzerine kurulmuştur bu dünya...
O yüzden yeryüzünün hangi coğrafyasında, herhangi bir toprak parçasına kazma vursanız, orada bu dünyanın ihanetinden geçmiş, kandırılmış, sömürülmüş ve nihayetinde ağır darbeler almış bir garibanın kemik parçalarına rastlarsınız...
Sevgili Dursun Çaltı anlattı geçen günlerde; milyar nüfuslu Hindistan’da toplumun değişik kesimleri içinde sosyolojik hiyerarşi çok farklı ekonomik katmanlar da yaratmış... Dedi ki Çaltı; “Zengin zengin olarak geliyor o ülkede dünyaya... Yoksul ise tam yoksul...”
Kimileri diyebilir ki, “Dünyanın her tarafında bu durum zaten böyle değil mi?..”
Değilmiş... Bakınız CHP’nin eski Şişli İlçe Başkanı, sevgili dostum Dursun Çaltı devamında neler anlattı:
“Bizdeki gibi yoksul insanlar ‘Çalışayım büyüyeyim ya da zenginin kızını alayım köşe döneyim’ diye düşünemiyor. Doğduğu skalanın içinde yaşamayı kabul ediyor herkes... Ve ne yazık ki herkes kendi dünyasında mutlu gibi!..”
YE KÜRKÜM YE...
Kim ne derse desin, dünyanın değişmez kuralıdır; yoksullar ezilir bu dünyada... Varlıklı ise varlığıyla ezer...
Çoğu zaman düşündükleri değil de, söyledikleri ne yazık ki para eder varlıklının... İşte yaşamın içinde dengeleri de zaten bu adil olmayan düzen bozar ki, bunun sonu da genellikle anarşidir, terördür ya da iç savaştır!..
Sesi gürdür varlıklının... Cebinde parayla istediği zaman dünyanın en etkili megafonuna dönüştürür nefesini ve kendisinin bile inanmadığı düşünceleri, nasıl olsa “bir para babası, bir siyaset ağası söylüyor” diye zorunlu itibara tabi tutturur!..
İşin içinde “para” varsa yaşamın her alanında öne çıkmıyor mu rant babaları, toprak ağaları, “siyaset güçlüleri” ve de son dönemde Arap krallarına-prenseslere (!) posta koyduğunu bile iddia edebilen görgüsüz imar zenginleri...
Yoksul ile varsıl arasında büyütülen ikiyüzlülük konusunda daha farklı bir örnek vermekte yarar var;
Zenginin en zırva fıkrasına karşılık, yapmacık ve sırıtan kahkahalar atılır bu ikiyüzlü dünyada... Yoksulun en zeki, en düşündürücü ve en çarpıcı esprisine ise külliyen surat asılır...
Velhasıl; sözün değil makamın, kültürün değil “kürk”ün para ettiği bir dünyada, eğer toplum içinde sıradan biriyseniz ne sözünüzü dinletebilirsiniz ne de lafınızı geçirebilirsiniz... Boşuna “ye kürküm ye” dememişler...
ADAMSIZ ESVAPLAR ÜLKESİ!..
Doğduğum topraklarda şu tuhaf saptamayı da çok duydum çocukluğumda; zenginin üzerinde yeni bir kıyafet görüldüğünde “çok yakışmış, hayırlı olsun” denir... Yağdanlığı, uşağı ve menfaatçisi sıraya girer kürke övgüler düzmek için...
Fakirin üzerinde ilk kez temiz ya da yeni bir giysi görüldüğünde ise kuşku o kıyafetin düğmelerinden önce sıkar insanı... Çünkü derler ki o zaman garibana; “Nerden çaldın loooo?..”
Velhasıl, “Ne esvaplar gördüm içinde adam yok, ne adamlar gördüm üstünde esvap yok” deyiminin onlarca sosyolojik gerekçesi de vardır...
Ne zavallılar var değil mi bu dünyada; altından koltuğu ya da cebinden parası alındığında, geriye kalsa kalsa boş “ayakkabı kutuları” ile eski birer rozet kalıverir!!!
HER YERDE KRİZ...’
Türkiye özellikle son 15 yılda zengin ile yoksul arasındaki uçurumun Kilimanjaro kadar büyüdüğü bir coğrafya haline geldi...
Zirveye çıkmış her siyasetin maalesef kendi rantiyesini de yarattığı bu ülkede, siyaset zenginlerinin sırıtan dünyaları medyaya her gün en vahim tablolarla yansıtılıyor...
AKP iktidarında, başta İstanbul olmak üzere tüm ülkede yeşil alanlar katlediliyor, deprem toplanma alanları imara açılıyor, özellikle Esenyurt denilen rezalet bir coğrafyada imar kanunu kurbanlık koyun gibi boğazlanıyor...
İstanbul-Bakırköy’de ise sahiller ilçe ve büyükşehir belediyesinin ortaklığında katlediliyor ve denizin önüne devasa siteler inşa ediliyor... Utanmadan, arlanmadan...
Velhasıl, konu “güzel”likleri yok edilen “bir Türkiye” ise İstanbul değil tek mesele... Tüm ülke son 15 yıldır özelleştirme rezaleti, yağma, ihale yolsuzlukları, rüşvet, işsizlik, imar terörü, ekonomik sıkıntıların yanı sıra, boşanmalar, cinayetler ve iflaslarla büyüyen sosyal patlamalar zengin ile yoksul arasındaki uçurumu büyütmeye devam ediyor...
HAYALİ CENNET!..
Peki; son 15 yıllık iktidarları döneminde muhtarlar, belediyeler, hükümetler, bürokrasi, medya ve cumhurbaşkanlığı makamı bile AKP’lilerin ellerindeyken, Türkiye Erdoğan’ın önceki gün CHP’lilere laf çakmak için söylediği gibi, “yol, köprü ve okul” yapmakla “çağdaş ülke” mi oldu?..
Türkiye son 15 yılda uygar dünyadan koparken, IŞİD kılığındaki Selefi terörü cirit atarken ve imam-hatip furyasıyla eğitim kurumları molla-medrese karanlığına sürüklenirken söylenecek laf mıdır bu?..
Ve de AKP’nin büyüttüğü cemaat devletten beslenerek “darbe” yapacak hale gelmişken, Erdoğan dün nasıl olur da “16 Nisan’dan sonra ‘güzel bir Türkiye’ olacak” diyebiliyor ve onun emrindeki Sabah gazetesi nasıl olur da “krizler sıfırlanacak, ‘darbe’ zemini kalmayacak” diye uçuk ve de komik manşetler atabiliyor?..
Sözün özü için yazının başına dönelim; Bu ülkede medya, bürokrasi, iş dünyası, asker-polis, para ve güç elinde oluncaişte böyle bir çırpıda dünyanın en mutlu ve en başarılı ressamı olduğunu sanıverir kimileri!..
Yani muhteşem manzaralar çizerler hayali fırçalarıyla!..Cennet fışkırır tuallerinden ve rengarenkboyalarından mutluluk gözyaşları... Tabi ki, hayırlısıyla 16 Nisan’a kadar...