1923 İzmir İktisat Kongresi
Kurtuluş Savaşı sonrasında kurulacak olan yeni Türk devletinin ilk ekonomi ve sosyal kongresi olan İzmir İktisat Kongresi, 17 Şubat 1923 tarihinde İzmir’de toplandı. Yurdun dört bir yanından gelen ve toplumun tüm kesimlerini oluşturan bin 135 delegenin katıldığı kongre 4 Mart gününe kadar, onbeş gün sürdü. Kabul edilen Misak-ı İktisadi yani İktisat Andı ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik ve toplumsal düzeninin temelleri atıldı.
Osmanlı İmparatorluğu 17. yüzyıldan itibaren yavaş yavaş gerileyerek 24 milyon kilometrekare olan topraklarının çok önemli bir kısmını yitirmişti. 1912-1913 yıllarındaki Balkan Savaşları öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nun toplam nüfusu 38 milyondu. Avrupa kıtasındaki yüzölçümü Ege Adaları hariç 186 bin kilometrekareye, nüfusu 7.8 milyona inmişti. Balkan Savaşları sonrasında bu topraklarının da 167 bin kilometrekaresini ve nüfusunun 6.6 milyonunu yitirdi. Hemen sonrasında 1914-1918 yılları arasında yaşanan felaket nitelikli Birinci Dünya Savaşı sırasında nüfusunun 3 milyondan fazlasını, yani geri kalan nüfusun tam yüzde 15’ini yitirdi. Kaybettiği 1 milyona yakın askeri, ordusunun yüzde 34’ünü oluşturuyordu. 1927 yılında yapılacak olan ilk nüfus sayımına göre Türkiye’nin nüfusu 13.6 milyondu.
HALKIN İRADESİ
İstiklal Savaşı sonrasında 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması ile artık Osmanlı’nın bütün ordusu terhis edilmiş, donanması teslim edilmiş, Anadolu istila edilmiş ve Türkleri Anadolu’nun orta kısımlarına sınırlamışlardı. Hatta buradan da tamamen çıkaralım diyenler vardı. Müslümanlığın da tehlikeye girdiği bu çöküş yıllarında kimi yerli işbirlikçiler de düşmana yardım ediyorlardı. İstiklal Savaşı bu yitik ve bedbaht şartlar altında yapılmış, vatan mucizevi bir şekilde kurtarılmış ve Türk ulusu yeniden dirilmişti. İlk iktisat kongresi de İstiklal Savaşı’nın 9 Eylül 1922’de fiilen sona erdiği İzmir’de, savaşın tüm yıkımının yaşandığı, kurtuluşun simgesi olan bu şehirde hemen 5 ay sonra toplandı.
Henüz Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmamıştı bile. Ancak halkın iradesiyle 23 Nisan 1920’de kurulmuş bir halkın meclisi, bir ulu Türkiye Büyük Millet Meclisi vardı. Tam o günlerde, yeni devletin ve sınırlarının tanınacağı Lozan görüşmelerine, çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle ara verilmişti. Halkın meclisi iradeli ve azimliydi, vakit geçirmedi. İlk milli halk kongresini toplayarak yönünü çizmeye kararlıydı.
Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a ayak basmasından bir ay kadar sonra 22 Haziran 1919’da yayımlanan Amasya Tamimi nasıl “Milletin istiklalini yine milletin azim ve iradesi kurtaracaktır” saptamasıyla İstiklal Savaşı’nı başlatan millet iradesinin ve savaş boyunca izlenen amaç ve esasların zemini olmuşsa, İzmir İktisat Kongresi de kurulmakta olan cumhuriyetin niteliğini oluşturacak devrimlerin temel metni olacaktı. Milletin iradesi Amasya Tamimi’nden sonra birer ay arayla toplanan Erzurum ve Sivas Kongreleri ile son şeklini alacak ve sonunda 23 Nsan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulup halkın istiklalinin savaşını başlatacaktı.
EKONOMİK ZAFER
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı sıfatıyla Mustafa Kemal Paşa İzmir İktisat Kongresi’ni açarken, konuşmasında bin 135 delegeye şöyle hitap etti: “Nasıl ki Erzurum Kongresi felaket noktasına gelmiş olan bu milleti kurtarmak hususunda Misak-ı Milli’nin ve Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun ilk temel taşlarını tedarik hususunda amil olmuş, müessir olmuş, müteşebbis olmuş ve bundan dolayı tarihimizde, tarih-i millimizde en kıymetli ve yüksek hatırayı ihraz etmiş ise, kongreniz dahi milletin ve memleketin hayat ve halas-ı hakikisini temine medar olacak düsturun temel taşlarını ve esaslarını ihraz edip ortaya koymak suretiyle tarihte büyük namı ve çok kıymetli bir hatırayı ihraz edecektir.”
Mustafa Kemal Paşa’nın İzmir İktisat Kongresi’nin açılış konuşmasındaki tesbiti şuydu: “Yeni Türkiye’mizi layık olduğumuz düzeye eriştirebilmemiz için mutlaka ekonomimize birinci derecede önem vermek zorundayız. Çünkü; zamanımız tamamen bir ekonomi devresinden başka bir şey değildir. Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar ekonomik zaferlerle taçlandırılmamışlarsa, meydana gelen zaferler devamlı olamaz. Ekonomi demek, her şey demektir, yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı için ne lazımsa onların hepsi demektir. Ziraat demektir, ticaret demektir, çalışma demektir, her şey demektir.”
İzmir İktisat Kongesi ile kararlaştırılan Misak-ı İktisadi yani İktisadi And’ın (sözleşmenin) 1. maddesi “Türkiye milli hudutları dahilinde lekesiz bir istiklal ile dünyanın sulh ve terakki unsurlarından biridir” ve 2. maddesi de “Türkiye halkı milli hakimiyetini kanı ve canı pahasına elde ettiğinden, hiçbir şeye feda edemez ve milli hakimiyete müstenit olan meclis ve hükümetine daima zahirdir” esaslarını temel aldı. İkinci madde kurulacak sistemin, milletin meclis yoluyla kendisini yöneteceği Cumhuriyet olacağının ve devletin bir milli-ulus devleti olacağının ifadesi oluyordu. Nitekim bir yıl sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Anayasası) ile 1. maddesinde “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” hükmüne yer verilecekti ve Türk kavramı da 88. maddede “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk itlak olunur” şeklinde tanımını bulacaktı.
EŞİTLİK ESASI
Mustafa Kemal Paşa İzmir İktisat Kongresi’nin açılış konuşmasında toplumsal sınıf çatışması kavramını da reddetmiş “Bizim halkımızın menfaatleri yekdiğerinden ayrılır, sınıf halinde değil bilakis mevcudiyetleri muhassala-i mesaisi yekdiğerine lazım olan sınıflardan ibarettir” demişti. Kurulan Türkiye Cumhuriyeti tamamen eşitlik esasına dayalı bir milli-ulusal devletiydi. Nitekim 1924 Anayasası’nın 69. Maddesinde de “Türkler kanun nazarında müsavi (eşit) ve bilaistisna kanuna riayetle mükelleftirler. Her türlü zümre, sınıf, aile ve fertimtiyazları mülga (kaldırılmış) ve memnudur (yasak)” esası yer alacaktır.
İzmir İktisat Kongresi’nde, bin 135 halk temsilcisinin iradesiyle alınan Misak-ı İktisadi kararlarıyla kapitülasyonlarla herşeyi dışarıdan ithal eden, üretmeyen ve ekonomik olarak çökmüş ve borçlu bir toplumun, üreten müreffeh bir toplum haline gelmesinin yolu düzenlenmiş ve bu amaçla kaçınılmaz milli iktisat düzeninin gerekliliği vurgulanmıştır.
Misak-ı İktisadi ile milli üretimin sağlanması, madenlerin kendi milli üretimimiz için işletilmesi, milli sanayinin gelişmesi ve hammaddesi yurt içinde yetişebilen fabrikasyona dayalı sanayi dallarının kurulması, dışarı ile rekabet edebilmek için sanayinin bir bütünlük içinde gelişmesi, imtiyazlarla yabancılara tanınan tekelciliğin ve kapitülasyonların kaldırılması, yerli malı kullanımına yönelinmesi, kabotajda yani gemicilikte kendi milli çıkarlarımızın gözetilmesi, devletin ekonomik gücü olan bir yapı haline gelmesi ve özel sektör tarafından kurulan teşebbüslerin devletçe desteklenmesi, sanayi ve tarımın teşvik edilmesi, hür teşebbüse destek ve kredi verecek iki devlet bankasının kurulması, milli bankacılık sistemi geliştirilmesi, demir yollarının yapımına kısa sürede başlanması, işçilere amele değil işçi denmesi, sendika haklarının tanınması, tarım üreticilerinden alınan Aşar (Öşür) Vergisi’nin kaldırılması, bütün vatandaşlar için tek tür vergi uygulanması, okullarda ümmetçi eğitim yerine milletçi eğitim verilmesi, ezberci eğitimden uygulamalı eğitime geçilmesi, birbirine yakın köyler arasında kuramsal ve uygulamalı eğitimin yapılacağı yatılı bölge okulları kurulması, köy okullarında çiftçilik ve ziraatin de öğretilmesi ve böylelikle münevver insanların da köylerde yerleşmesinin teşviki yani köyün kentleştirilmesi (Köykent) düşüncesi ile toplumsal dokunun ve üretimin bir bütün olarak yücelmesi ve çağdaşlaşması esas kabul edilmiştir.
1923 İzmir İktisat Kongresi, Türk ulusunun bağımsızlığının, milli bir ekonomik yapıya kavuşmasının, laik, beşeri yani merkeze insanı alan, üreten ve karma ekonomili dirilişinin; teokratik ve emire dayalı düzen yerine halk tarafından halk odaklı düzene geçişinin istencidir.