16 Eylül 2024 Pazartesi
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

1999 Gölcük Depremi-II

Halil Özsaraç

Halil Özsaraç

Gazete Yazarı

A+ A-

6 Şubat 2023 depremlerinden birkaç gün sonra, Biden’e dostluk gösteren bazı gazete sayfalarında, 1999 Marmara Depremi’nden sonra, askerin depreme müdahalesine methiyeler düzen yazılar yazıldı.

Yazılanlara göre; 1997’de imzalanan EMASYA Protokolleri sayesinde askerler, depremler için iyi hazırlık yapmışlardı ve bu sayede 1999’da deprem bölgesinde Kara Kuvvetlerinden 15 general, bin 392 subay, bin 896 astsubay ve 33 bin 188 erbaş/er, yani 42 tabur görev yapmıştı; 480 çadır kurmuştu, 2 bin 600 battaniye götürüp dağıtmıştı, 40 bin ekmek yapıp halka dağıtmıştı vs… Sorgulanamayan bir sürü rakamın büyüsünü hissettiniz mi? İnsan, içinde kaybolduğu rakamlara -ister istemez- bir hayranlık duyuyor, ama akıl, sorgulamaya başlayınca büyünün bozulma riski de var. Gelin birlikte bakalım büyülü rakamlara…

Bahsedilen 33 bin 188 erbaş/erin tamamı birden, 250 kilometre genişliğindeki deprem bölgesi üzerinde bulunan kışlalarda vatanî görevlerini yapmakta olan erbaş/erlerin mevcudu… 33 bin 188 erbaş/er, deprem şokunu atlatır atlatmaz, komutanlarının sevk ve idaresinde araçlara bindirilip 2-3 kilometre, belki 3-5 kilometre, en fazla 10-15 kilometre uzaklıktaki yıkılmış ilçe merkezlerine taşınmışlardı… Konuşlu oldukları kışlanın en yakınındaki yıkılmış bir ilçenin bucaklarına, mahallelerine, köylerine dağılmış, 4-5 bin, belki 6 bin asker sizce ne yapmış olabilir? Ve bu askerlerden beklenti neydi? 17 Ağustos’un 35 derecelik nemli havasında çadır mı bekledi afetzedeler? Yoksa o sıcağa rağmen sarınacak bir battaniye mi? Veya kimsenin kursağından bir lokma bile geçmezken ekmek mi bekledi herkes?

ENKAZ ALTINDAN KURTARILMAYI BEKLEYENLER

İlk 72 saat boyunca, kimse çadır, ekmek filan beklemedi askerden. Herkes, kabûslarında tekrar tekrar duyacakları “Kurtarın bizi… Allahım yardım et; beni al, kucağımdaki 2 aylık bebeğimi alma nolur… Yavrum, nolur ölme, kurtaracaklar bizi…” seslerini hiç duymamış olmayı istiyordu. Herkes, askerden ve diğer görevlilerden, sevgi dolu annesini, koruyan kollayan babasını, hayatı paylaştığı karındaşını, kalbini titreten eşini, sevgilisini, nişanlısını, açılamadığı platonik aşkını, doyamadığı küçücük yavrusunu, şipşirin dedesini, ninesini, amcasını, dayısını, teyzesini, yengesini, yeğenini, kuzenini, yaramazlık yapıp saçını çektiği arkadaşını, camını kırdığı komşusunu, kısaca hayatına dokunup da enkazın altında ölümle pençeleşen canlarını sağ salim kurtarmalarını bekliyordu… 1999’da Avcılar’dan Bolu’ya, Yalova’dan Düzce’ye kadar, 250 kilometrelik uzunlukta bir alan üzerine yayılmış ve birbirinden uzak 6 ayrı yerleşim alanında, 18 bin 373 kişi, diri diri gömüldükleri enkazın altında, ölmeden önce, saatlerce, günlerce dua ederek kurtarılmayı bekliyordu. Kötü kadere yakalanan bu 18 bin 373 kişi, son nefeslerine kadar ölmeyi değil, kurtarılmayı istiyordu. Ölümle pençeleşen 18 bin 373 kişinin ve onlara doyamamış yüz binlerin dört gözle bekledikleri şey, çadır kuran, ekmek/yemek/battaniye dağıtan asker değildi. 18 bin 373 kişi, depremin kendilerini gömdüğü yerden onları çıkaracak profesyonel arama-kurtarma ekiplerini bekliyorlardı. Enkazların arasındaki sokaklara dağılmış 33 bin 188 asker vardı, ama bu askerlerin hiçbiri enkazdan arama-kurtarma yapabilecek eğitime, donanıma ve malzemeye sahip değildi…

33 bin 188 asker çadır kurarken, ekmek-battaniye dağıtırken, 17 Ağustos 1999 günü, enkaz altından birkaç yüz kişiyi canlı çıkarma gayretine giren 40 AKUT üyesi (2 ekip) ile 50 sivil savunma uzmanı (2 ekip) depremden zarar gören ilçelere dağılmışlardı. Profesyonel arama-kurtarma uzmanı olmamakla beraber, toplam mevcudu 300 civarlarındaki 4 istihkâm bölüğü de onlara katılmıştı. Asıl görevleri, yol, köprü, bina, tesis inşa bakım/onarımı yapmak veya geçit açmak olduğu için arama-kurtarma çalışmalarında işe yarayabilecek türden malzemeleri olduğundan ellerinden geleni yaptılar.

18 Ağustos’ta, deprem bölgelerindeki 390 arama-kurtarma görevlisine, 110 AKUT gönüllüsü, 150 kadar sivil savunma uzmanı, 140 madenci, 700 yabancı arama-kurtarma uzmanı ve bin civarında istihkâm askeri de katılmıştı. Toplarsak, 1999’daki depremde bin 190 profesyonel arama-kurtarma uzmanı, bir de inşaat işlerine uygun hafif malzemelerini arama-kurtarmada kullanabilecekleri varsayılan bin 300 civarındaki yarı-profesyonel istihkâm askerinden başkası yoktu. Çok fazla rakam, insanın aklını karıştırır, bu nedenle anlaşılmasına yardımcı olayım. 6 Şubat 2023 depremlerinde 30 bin 500 profesyonel arama-kurtarma uzmanı vardı; 1999’dakinin 12 katı daha fazlaydı; 2023’te enkazlardan 8 binin üzerinde can kurtarmış, ama yaklaşık 50 bin canı kurtarmaya yetmemişlerdi.

AKUT

Tekrar 1999’a dönüp AKUT’un başarısına dikkat çekmek istiyorum. AKUT’un 1999’daki tecrübe birikiminin, sanıldığı kadar çok olmadığını belirtmeliyim. 1994 yılında Balkar Dağları’nda kaybolan 2 üniversite öğrencisi dağcının uzun süren aramalara rağmen bulunamaması üzerine, bir grup dağcı tarafından 1996’da kurulan AKUT, 1999’da 3 yıllık bir arama-kurtarma tecrübesine sahipti. Zorlu doğa koşullarında, doğru ve etkin arama-kurtarma faaliyetleri alanında kendilerini kısa sürede iyi yetiştirmiş ve motive etmiş olan AKUT’un 150 kişilik gönüllü profesyonelleri, 1999’da 200 kadar insanı enkazların altından canlı olarak kurtarmayı başarınca; yani, 18 bin 373 olan ölü sayısının 18 bin 573’e çıkmasına izin vermeyince, tüm Türkiye’nin kahramanı olmuşlardı.

Sizce, Türkiye’de depremlerden sonra on binlerce asker çadır kurma, ekmek/battaniye dağıtma işleri mi yapmalı? Yoksa, bu on binlerce asker, profesyonel arama-kurtarma işleri mi yapmalı? Günümüzde DAK, DAFAK, JAK isimleri altında sadece birkaç yüz asker, arama-kurtarma uzmanı. Neden sayıları bu kadar az? TSK da, pekâlâ AKUT’un gönüllü gençleri gibi zorlu doğa koşullarına meydan okuyabilmektedir; pekâlâ AKUT gibi doğru ve etkin arama-kurtarma faaliyetleri alanında kısa sürede motive edilip iyi yetiştirilebilir. Türkiye’nin arama-kurtarmada uzman 220 AKUT gönüllüsü gibi on binlerce -evet, on binlerce- arama-kurtarma uzmanı askeri neden olmasın? Bence artık olmalı…