20 yıl sonra ‘Neredesin Firuze’
Piyasaya sürdükleri başarısız kasetler sonucu borç batağına saplanan, Unkapanı’ndaki İstanbul Plakçılar Çarşısında borçlanmadıkları kimse kalmayan iki yapımcı Hayri ve Orhan’ın tek umutları Almanya’da yaşayan ve telefonda şarkı söylettiklerinde sesini çok beğendikleri Ferhat’tır. İstanbul’a gelen genç şarkıcıyı hemen stüdyoya sokarlar ancak kaset borçlar yüzünden basılamaz. Aniden ortaya çıkan zengin ve gizemli bir kadın, Ferhat’a yatırım yapmak istediğini söyler. Kara bulutlar dağılır, herkes pembe hayaller kurmaya başlar.
Sinemamızdaki klasik şarkıcı öykülerinden ve şarkılı-türkülü filmlerden, yani “Şark Bülbülü”nden “Şarkıcı”ya, “Muhsin Bey”den “Abuzer Kadayıf”a, son dönemlerdeki biyografik “Müslüm” ve “Bergen”e açılan yelpazede yer alan onlarca örnekten temel farkı, klasik deyimle “anlatımında” yatıyor “Neredesin Firuze”nin. Levent Kazak’ın dört dörtlük senaryosundan hareket eden Ezel Akay, çok belli başlangıçta büyük bir riski göze almış, görsel kültürümüze yabancı olmakla birlikte Emir Kusturica benzeri sinema vaat eden bir anlatımı seçmiş ama sonuç, hiç abartmadan söyleyecek olursam mükemmelden biraz daha iyi!
Bizzat yönetmeni Ezel “Ezop” Akay’ın vurguladığı gibi, “Bir sirk, oyunculuk sirki”ne karşılık gelen “Neredesin Firuze”, sinemamızda çok az karşılaştığımız bu atmosferi kuruyor gerçekten de. Alabildiğine kalabalık oyuncu kadrosu içinde elbette ki piramidal bir dağılım söz konusu; belki yüreği ağza getiren türden heyecan duygusunun da eksikliğinden dem vurulabilir ama tüm karakter ve tüplemelerin ekonomik kullanımından geniş başoyuncu topluluğuna ve bir çırpıda kolayca sayılamayacak yan oyuncu kadrosuna, kostümlerinden müziklerine, oyunculuklarından temposuna, neşesinden hüznüne kadar, seyircide, her şeyin bir sirk çadırı altında olup bittiği duygusu uyandırıyor. Eh, neresinden bakılsa, filme konu olan olayların geçtiği Unkapanı müzik piyasası da içerdiği her şeyle, bir sirkten hiç de farksız değil gerçekte.
Başarı peşinde koşup, uzun süre kumun altında yattıktan sonra birden “çarpan” balıklar gibi “malı vurmaya” çalışan bir grup kafadarın dokuz gün boyunca gelişen serüvenlerini, birbirlerine dokuz şarkı ve şarkıcıyla bağlanan bölümler içinde seyrettiğimiz “Neredesin Firuze”, özellikle Haluk Bilginer’in yazdığı “Ya Evde Yoksan” şarkısı ve danslarıyla kültleşen, çok eğlenceli, tüm oyuncuların alkışlanacak düzeyde performans gösterdiği, hiç sıkılmadan seyredilecek bir film.
‘SİNEMA’ DERGİSİNİN ANKETİ
Yukarıda okuduğunuz satırlar, zamanında Turkuvaz Grubu’nun çıkardığı “Sinema” dergisinin 2011 yılının Ocak ayında yayımladığı “Tüm Zamanların En İyi 100 Türk Filmi” adlı katalogdaki yazımdan… Dergi, okurları arasında geniş bir anket yapmış ve çıkan sonuçta sıralanan filmler, bir grup eleştirmen tarafından kaleme alınmıştı. İlk 10 sırada, “Eşkıya” (Yavuz Turgul), “Selvi Boylum Al Yazmalım” (Atıf Yılmaz), “Hababam Sınıfı” (Ertem Eğilmez), “Babam ve Oğlum” (Çağan Irmak), “Züğürt Ağa” (Nesli Çölgeçen), “Masumiyet” (Zeki Demirkubuz), “Ağır Roman” (Mustafa Altıoklar), “Muhsin Bey” (Yavuz Turgul), “Yol” (Şerif Gören), “Neşeli Günler” (Orhan Aksoy) yer alıyordu. Ezel Akay’ın imzasını taşıyan 2003 yapımı “Neredesin Firuze” ise 61. sıradaydı.
Mubi, Mayıs ayı boyunca Ezel Akay’ın üç filmini, “Neredesin Firuze”, “Hacivat-Karagöz Neden Öldürüldü” (2006) ve “Yedi Kocalı Hürmüz”ü (2009) sinemaseverlerle buluşturuyor. Ben de bu fırsattan istifade, “Neredesin Firuze”yi 20 yıl sonra bir kez daha keyifle seyretmiş oldum. Bu küçük çaplı sinema şölenini kaçırmamanızı öneririm. Nerede rastlarsanız rastlayın, mutlaka izlenmesi gereken filmlerdir bunlar.