24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

2020’nin son haftasına girerken

Hakan Topkurulu

Hakan Topkurulu

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçen hafta ekonomi açısından önemli iki ayrı konu gerçekleşti. Biri Bilecik Söğüt’te Tarım Kredi Kooperatiflerine ait olan Gübretaş firması arazisinde, yaklaşık 108 ton olduğu tespit edilen, parasal değeri bugünkü altının uluslararası değeriyle 6-6.5 milyar dolar olan bir maden rezervi keşfedildi. Bu Türkiye’de ilk keşfedilen altın madeni değil tabi ki. En büyüğü de değil. En büyük maden Uşak-Eşme’de. Aynı zamanda Avrupa’nın da en büyük altın madeni. Bu keşfin manevi, topluma moral veren bir anlamı oldu. Pandemi sürecinde, ne zaman toparlanma başlayacağı bir bilmece gibi iken herkesin yüzünü güldürdü. Yüz güldürmesinin aslında başka bir sebebi de vardı. Bulunan altın madeninin kamu kuruluşu sayılabilecek bir şirket tarafından bulunması, çıkartılacak altının sadece bir kısım insanı zengin etmeyip, genel refaha katkı sağlayacağı algısı da bu sevinçte önemli paya sahip idi. Tarım Kredi Kooperatifi 800 binden fazla çiftçimizin kurduğu, ortak olduğu bir kuruluş. Diğer gelişme ise, yeni Hazine ve Maliye Bakanı ile Merkez Bankası Başkanı atamasından sonra gerçekleşen ikinci Para Politikası Kurulu toplantısında, ikinci biraz da sürpriz olarak karşılanan Gösterge Faiz oranı artışı yapıldı. Yüzde 15 olan gösterge faizi yüzde 2 artış ile yüzde 17’ye geldi.

ÜRETİM ÇÖZÜMÜ

Liberal politikaları savunan biri olsaydım bu kararın son derece doğru, yerinde bir karar olduğunu savunurdum. Gerçekten liberal politikaların uygulaması ile enflasyonun önünü kesmek ancak böyle mümkün olabilirdi. Merkez Bankası bürokrasisi çok zor durumda. Düşünsenize koskoca bir beyin. Türkiye’nin gerçekten seçkin ekonomi beyinleri. Bu beyinler sadece ayda bir, ben ne kadar faiz arttırayım da enflasyon düşsün diye uğraştığını sanıyor, toplumu inandırmaya çalışıyor. Hâlbuki hiçbiri, ekmeğin fiyatını düşürmenin, ekmeğin üretimini artırarak enflasyonun gerçek ve tek düşüş yolu olduğunu bilmiyor değil. Evet, bu iki olay geçen haftanın, ekonomi açısından en önemli olaylarını oluşturdu.

UCUZ İTİBAR KAYNAĞI

Ayrıca;

Anadolu Ajansı'nın Şubat 2020 tarihinde yaptığı, “Türkiye 2015-2019 döneminde cep telefonuna 12 milyar 840 milyon dolar ödedi. 2019 yılında bu tutar 1 milyar 842 milyon dolar, 2018 yılında ise 1 milyar 966 milyon dolar oldu.” Haber cep telefonun da yaşadığımız bir gelişmeyi de buraya aktarma gerekliliğini doğurdu.

Tek bir ithalat kalemi olarak düşünüldüğünde ciddi bir tutar karşımızda. Herkesce en ucuz itibar kaynağı olarak kabul edildiği için, özellikle iyi model ve markalara talep yüksek.

Bu konuda hükümetin dünya markalarının Türkiye’de üretim yaparak bu mala olan talebin önemli kısmını Türkiye’den karşılamak istemesi, gerek istihdam gerekse cari açığa olan etkisi açısından önemsenecek bir karardı. Bu konuda hükümet teşvik kararları aldı. Bu teşvik kararı karşılığında da Güney Kore markası Samsung ile Çin markası Oppo Türkiye’de yatırım yapma kararı aldılar.

Muhtemelen bu iki marka 2021 yılı içerisinde üretime başlayacaklar.

Bir de bu haber vardı geçen hafta.

Ayrıca lityum karbon üretimi, bor karbür üretimi, doğalgaz keşfi vb gibi Türkiye’nin ithal ettiği ya da önümüzdeki dönem ihtiyacımız olacak hammadde ve çeşitli ara mallar üretilmeye başlandı. Bunlar gerek istihdam gerekse de cari açık açısından çok önemli etkilere sahip girişimlerdir.

TRENİ KAÇIRMAYALIM

Türkiye’nin Üretim Devrimi yolunda, millileşme konusunda karar verdiğinden sıkça bahsediyoruz.

Yukarıda saydığımız yatırımlar, madenlerle ilgili gelişmeler hep bu karar sonucunda ortaya çıkan gelişmeler. Yoksa o madenler, doğalgaz hepsi yerinde duruyordu. Bizim de uzun yıllardan bu yana onlara ihtiyacımız vardı. Onları, verilen bir karar meydana çıkardı. Millileşme kararı.

Alınan bu karara ters kararlarda alınıyor. İşte alınan o ters kararlardan biri de bu haftanın önemli ekonomik olaylarından biriydi. Merkez Bankası'nın, sıcak paraya cazip görünmek için faiz artırma kararı alması. Alınan, ayaklar üstünde durma ve direnme kararına ters bir karar. Bazıları şöyle açıklıyor; vücut uyuşturucuya o kadar alıştırıldı ki birdenbire kesmek ölümcül etki yapabiliyor. Evet, vücudu uyuşturucudan ayırmaya çalışıyoruz, ama bazen durup dinlenmek gerek. Sıcak paraya olan ihtiyaç böyle anlatılıyor; “Büyük ve tecrübeli devletler birden değişiklik yapmaz, karşı tarafı yorar, değişimleri zamana yayar” diyor. Karşı taraf bunu anlamıyor mu, CAATSA yaptırım kararları, AİHM Selahattin Demirtaş kararı, Osman Kavala gibi girişimler birden bu süreçte canlandı, gündeme tekrar düşmeye başladı. Milli Direnme Ekonomisi modeli bu günler içindir. Yine de şunu söylememiz gerek; Asya treni Halkalı’dan yola çıkmıştır. Er ya da geç bu tren hedefe ulaşacaktır. Alınan hiçbir aykırı karar bu treni rayından çıkartmaya yetmeyecektir.

Not: Bu yazı yazılırken üçüncü tren yola çıkmak üzere idi.