2021’e girerken kamu emekçileri sendikalarımızın gündemi
Kamu görevlileri sendikaları ve konfederasyonların 2020 yılı üye sayıları, 04.09.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı.
Verilen bilgilere göre eğitim işkolunda örgütlenme oranı bakımından önde gelen sendikaların sıralamasında değişiklik olmadı. Memur-Sen’e bağlı Eğitim-Bir-Sen, 428 bin 571 üye ve yüzde 34,912 örgütlenme oranıyla ilk sıradaki yerini korudu. Ancak, Eğitim-Bir-Sen’in üye sayısı 2019’a göre 5 bin 216; örgütlenme oranı yüzde 1,328 oranında azaldı. Türkiye Kamu-Sen’e bağlı Türk Eğitim-Sen 213 bin 496 üye ve yüzde 17.392 örgütlenme oranıyla ikinci sırayı aldı. Türk Eğitim-Sen 2019’a göre üye sayısını 6 bin 249; örgütlenme oranını da yüzde 0,082 oranında artırdı. KESK’e bağlı Eğitim-Sen 74 bin 785 üye ve yüzde 6,092 örgütlenme oranıyla üçüncü sırada yer aldı. Eğitim Sen’in geçen yıla göre üye sayısı 3 bin 33; örgütlenme oranı yüzde 0,408 azaldı. Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş, 51 bin 574 üye ve yüzde 4,201 örgütlenme oranıyla dördüncü sırayı aldı. Eğitim-İş, 2019’a göre üye sayısını bin 692; örgütlenme oranını da yüzde 0,031 oranında artırdı.
KAMU EMEKÇİLERİNİN ÖRGÜTLENME DÜZEYİ 2016’DAN BU YANA DÜŞÜŞ EĞİLİMİNDE
Eğitim işkolu sendikalarının üye sayılarında, örgütlenme oranlarında küçük artışlar veya düşüşler olmasına karşın yetkili sendika olma anlamında sırayı değiştirecek bir değişiklik henüz yoktur. Bu sendikalarının bağlı olduğu konfederasyonlar da örgütlenme düzeyi bakımından aynı sırayı almışlardır. Memur-Sen Konfederasyonu 1 milyon 13 bin 920 üye ve yüzde 38,49 örgütlenme oranıyla yine yetkili konfederasyondur.
Amerikancı 12 Mart 1971 darbesiyle oluşan rejimin, memurların kısa süren sınırlı sendikal haklarını gasp etmesinden sonra, kamu emekçileri, öğretmenlerin öncülüğünde 1990’da ilk Eğitim-İş Sendikası’yla sendikal örgütlenme haklarını sistemden kopartarak almışlardı. O tarihten başlayarak sendikal örgütlenmenin önemini kavrayan kamu emekçilerinin örgütlenme düzeyi 2016 yılında yüzde 71,64’ekadar yükselmiştir. Ancak 2016’dan sonra örgütlenme düzeyindeki değişim her yıl yüzde bir, iki oranında azalma yönünde olmuştur. 2020 yılındaki örgütlenme oranı 2016’ya göre yüzde 6,2 oranında azalmıştır. 2020’de toplam 2 milyon 633 bin 931 kamu emekçisinden 1 milyon 723 bin 623’ü (yüzde 65,44’ü) sendikalıdır.
Sendikalarımızın ve konfederasyonlarımızın, son beş yılda kamu emekçilerinin sendikal örgütlenme düzeyindeki düşme eğilimini ciddiyetle incelemesi, yöntemlerini, yaklaşımlarını gözden geçirmesi yerinde olacaktır. Sendikalar ve konfederasyonlar acaba üyelerini yeterince temsil edebilmekte midir? İzlenen sendikal tutumlarda, yöntemlerde yapılan hatalar kamu emekçisi sendikalarını giderek bir ilgi odağı olmaktan uzaklaştırmakta mıdır? Bu sorulara içtenlikle yanıt aranması ve kamu emekçilerinin, ülkenin gündeminden kopan sendikal politikaların düzeltilmesi, önümüzdeki dönemin gündemleri arasındadır.
BAĞIMSIZLIK VE ÜRETİM EKONOMİSİ
Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın Genel Başkanı ve Türk öğretmen hareketinin unutulmaz önderi Fakir Baykurt, 4-8 Eylül 1968’de Ankara’da toplanan “Devrimci Eğitim Şûrası”nda sunduğu “Türk Kültür ve Eğitiminde Emperyalist Etkiler” başlıklı bildirisinde şunları vurgulamıştı:
“Asıl önemli kurtuluş, ideolojik kurtuluştur. Ulusal tam bağımsızlık bilincini her çıkarın ve kaygunun üstünde tutmak gerektiğini yeni yollarla bağımsızlığımızın ucun kıyı nasıl kırpıldığını ve bugünkü hâle nasıl düştüğümüzü, tarihsel nedenleriyle birlikte iyi anlamak ve halka anlatmak gerekir. Atatürk dönemi dış politikası, kurtuluş ideolojimizin temeli olmalıdır.
Toprak, vergi, eğitim ve yönetim devrimleri yapılmalı, ulusal endüstri kurulmalıdır. Temel ihtiyaçlarımız bakımından başkasına muhtaçlıktan çıkmalıyız. Başkasına muhtaçlık bizi ulusça boynu eğri ve hayata küskün yapmaktadır. Borçlanmayı bırakmalıyız”.
Fakir Baykurt’un o gün vurguladığı tam bağımsızlık, üretim ekonomisi, bugün de ülkemizin ve kamu emekçilerinin yakıcı gündemidir. Sendikalarımızın ve konfederasyonlarımızın bu gündemleri dikkate alarak, demokratik tutumları benimseyerek çalışma izlencelerini oluşturmaları, kanımızca onları yeniden ilgi odağı yapacaktır.
EĞİTİM-İŞ’İN ÖNÜNDEKİ TARİHÎ FIRSAT
Eğitim-İş Sendikasında geçen yılın aralık ayında bir tasfiyecilik girişimi yaşanmış, aralarında eski şube başkanı ve şube yöneticilerinin de bulunduğu AYLA SALMANLI, BÜLENT TURAN, ADNAN YARAR, ZEYNEP DUYGU YENİAY ÜSKÜPLÜ, SERMİN ERDEM, ZAFER İNCEBACAK ve ERKAN AKSOY üyelikten ihraç edilmişti. Adı geçen üyeler, çocuk yaşta PKK tarafından kaçırılan evlâtlarını bölücü terör örgütünün elinden kurtarmak için eylem yapan Diyarbakır Annelerini Eğitim-İş içindeki “Hepimizin Sendikası” Grubu adına 21.09.2019 günü ziyaret etmişlerdi. Bu ziyarette “Sendikanın ve konfederasyonun adının kullanıldığı” iddiasıyla verilen İhraç kararları, ne yazık ki 20 Ocak 2020 günü yapılan olağanüstü genel kurulda da onaylanmıştı. (Konuyu merak eden okurlar 16.02.2020 günü bu sütunlarda yayımlanan “Sendikal Tasfiyecilik ve Örgüt İçi Demokrasi” başlıklı yazıyı tekrar inceleyebilirler.).
Bu hukuksuz, örgüt tasfiyecisi kararı alanlar sanırız “Türkiye’de yargıçların var olduğunu” unutmuş olmalıydılar. İşte o karar, TC Ankara 21. İş Mahkemesi tarafından bozuldu. Mahkemesin 10.11.2020 günü yapılan açık duruşmasında alınan 2020/145 Esas ve 2020/521 Karar no’lu kararıyla 20.01.2020 tarihli olağanüstü kurulda alınan ihraç kararı iptal edildi. Mahkeme kararında şu ifadeler yer aldı:
“Anayasanın 26. maddesine göre ‘Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar’. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10.maddesi de benzer niteliktedir.
“Herhangi bir sendika içinde örgütlenmenin anayasa ile güvence altına alınmış ifade özgürlüğünü daraltacağını kabul etmek mümkün değildir. Yapılan açıklama da davalı sendika veya davalı sendikanın bağlı bulunduğu konfederasyon adına değil " hepimizin sendikası" adındaki bir grup adına olduğu gibi, açıklamada davalı sendikanın 3.maddesinde yazılı amaçlarına aykırı bir husus da mevcut değildir.
“Anlatılan nedenlerle davanın kabulüne, davalı sendikanın 20.01.2020 tarihli 5. olağanüstü genel kurulunda alınan davacının sürekli olarak çıkartılmasına dair kararın iptaline(...)”.
Bu kararla, Eğitim-İş Sendikamızın yöneticilerinin ve sendika önderlerinin önünde örgütsel birliği güçlendirmek, gelecekte yetkili sendika olabilmek için örgütü büyütmek yönünde tarihî bir fırsat çıktığını düşünmüştük. Ancak 4688 sayılı yasanın 16/4 maddesi uyarınca İş Mahkemesince verilen ve kesin olması gereken iptal kararının sonunda sehven yer alan “istinaf yolu açık” ifadesi dikkate alınarak sendika yönetiminin kararı İstinaf Mahkemesine götürdüğünü öğrendik. Yine bu kararda adı geçen üyelerin 20 Ocak 2020 Olağanüstü Genel Kurul sonrası yazılı ve görsel basında yaptıkları açıklamalarda “(...)sendika tüzüğü, temel amaç ve ilkeleri ile sendika tüzel kişiliği aleyhinde faaliyetlerde bulunmak” iddialarıyla 16.11.2020 günü biri dışında diğerlerinin savunması bile alınmadan yeniden ihraç edildiklerini öğrendik. Diyeceğimiz şudur: Türkiye’de hakimler ve hukuksuzluğa dur diyecek eğitim emekçileri vardır.
Koronavirüs salgınının tehlike olmaktan çıktığı, mutlu, esenlik dolu günler dileğiyle tüm okurlarımızın 2021 yılını kutlarım.
Kitap okuma önerisi: Fakir Baykurt, Türk Eğiminde Emperyalist Etkiler, Öğretmen Dünyası Yayınları, Ankara 1999. (Öğretmen Dünyası tel: 0312 433 1283).