24 Aralık 2024 Salı
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

2025

R. Bülend Kırmacı

R. Bülend Kırmacı

Eski Yazar

A+ A-

Cumhuriyet’imiz tarihsel açıdan bence üç dönemde incelenebilir…

Birincisi Büyük Atatürk’ün vefatına kadar olan “erken-dönem”.

İkincisi, özellikle kırklı yılların ikinci yarısından bu güne gelen “orta-dönem”.

Üçüncüsü; beş yıl sonra, Asya çağıyla birlikte başlayacağını tahmin ettiği “ileri-dönem”.

Orta dönemden ileri döneme geçiş, siyaset başta, büyük değişimlere konu olacak.

Türkiye’de neyin bitmekte olduğu bellidir, gelecek ise, bizim ellerimizdedir.

Nereye gidiyoruz? sorusuna, “nereden geliyoruz?” sorgusuyla başlamalı…

Çok-partili sistem, ara dönemler, “Cumhurbaşkanlığı sistemi”;

Tüm bunların başat “temas noktası” Atlantik-sistemiydi…

Oysa, erken-dönem Cumhuriyet, bölge merkezli dış siyasetin dengelenmesine dayanıyordu.

Pekiyi ‘tek kutuplu sisteme’ oynamak, şimdiye kadar bize ne kazandırdı, ne verdi?:

Yığınla işsiz, dağlar kadar borç, ticari kısıtlamalar, ambargolar..

Aramızdan koparılan aydınlar, bölücü terör, 15 Temmuz’da ‘sahaya inen’ gladyo!..

Erken dönem’de fabrikalar, okullar, planla kalkınma yaptık;

Orta dönem’de bunları ya sattık, ya kapattık, ya da unuttuk!

Nihayet… Burada ve her yerde insancıl ve hakça bir dünya aranmalıdır.

Denklemi doğru kuran, sonuca doğru ulaşır.

Dönen dünya, değişen devrandır:

2025 yılına işaret ediyorum; 21. yüzyılın ilk çeyreğidir.

NATO, Varşova, Berlin duvarı, Bağlantısızlar, Davos, Porto Alegre…

Kuzey / Güney, Doğu / Batı; paylaşım, sömürü, doğanın yıkımı!

Asya çağının nirengi noktası, ‘Atlantik-kapitalizminin dengelemesi’ ancak sınırı bu değil.

İnsanlığın gerçekten hakça bir dünya özlemine dair, 68’den 78’den kavi bir sessizliği var!

İpek yolu beş asır sonra, Doğudan Batıya giden yeni bir aydınlanma arayışını taşıyacak..

Özgürlük, kalıcı barış, servetin dağılımı, doğal kaynakların paylaşımı teraziye vurulacak.

Bunu yapabildiği oranda da Asya çağı başarılı, kapsayıcı ve kalıcı olabilecek.

Zaten böyle bir başarımdan sonra Dünya, Atlantik-Asya diye bölünmeden, birleşebilecek.

2025 yılı aynı zamanda Cumhuriyet’imizin bir asrını geride bıraktığımız yıllara kapı açacak.

Asya çağı ile Cumhuriyet’in ileri dönemi eş zamanlı başlayacak.

İleri döneminde Cumhuriyet, orta döneminden çok, erken dönemlerinden yararlanacak…

Eğitimde, enerjide, tarımda ulusal politikaları uygulamak, kamu yatırımlarıyla kalkınmak;

Kalkınmayı da sosyal, kültürel boyutuyla taçlandırmak esas alınacak.

O arada gelir dağılımını düzeltici, vergide hakkaniyet, ücretlerde adaleti sağlayan, kayıtlı, kurallı bir ekonomi, gelişmemizi süre istikrarına, büyümemizi sürekliliğe kavuşturacak.

İleri-dönem Cumhuriyet’imizde, demokratik hakların özgürce kullanılması, yurttaşın sisteme seçim dönemleri dışında da katılımının artırılması için gereken düzenlemeler yapılacaktır.

Türkiye’de halkımız, Dünya’da Türkiye’miz güçlenecek, Türkiye dünya kadar derdi olan bir ülke olmaktan arınıp, Dünyaya kendi uygarlığı kadar bir değeri katacaktır…

Cumhuriyet’imizin “ileri döneminin”, Sayın Doğu Perinçek’in yıllardır yetkinlikle temellendirdiği “Asya çağı”na giriş süreciyle beraber şekilleneceğini tahmin ediyorum.

Bu gelişme bize, olağanüstü olanakları beraberinde getiren, dengeleyici dış siyasetin izleğinde; birleşen, üreten, güçlenen, bir ülke vaat etmektedir.

“Asya çağında Cumhuriyet’ini ‘ileriye’ taşımaya başlayan” bir Türkiye’nin, Sayın Osman Pamukoğlu’nun uyardığı gibi, olası bir “3. Dünya Savaşı”na da iki kere hazırlıklı olması gerekir.

Bugün 2020 yılının ilk günü…

Evet, gitmekte olan bellidir, gelecekse ellerimizdedir!

Ben, sizlere 2025 yılını yazmaya çalıştım değerli okurlarımız.

Kutladığımız yeni yıldır, ancak, bir süre sonra idrak edeceğimiz yeni bir dönemdir!

Mutlu yıllar…