22 Şubat’ta İnönü -(TAMAMI)
Anlıyorum ki; yeni kuşaklar kendi yakın tarihinden habersiz, yeterince okumuyor. Aynı zamanda da yetenekli ve güçlü lider yetiştirmekte çok geride kaldık. Geçelim ve sizlere bir 22 Şubat darbesi nasıl önlendi onu anlatalım.
Dikkatinden kaçmamıştı
Yıllar sonra İsmet Paşa Başbakandı.
27 Mayıs’ın üzerinden çok geçmemişti ki Harpokulu, Albay Talat Aydemir’in emrinde devleti ele geçirmek için tanklarıyla harekete geçti. Tanığı olduğum İsmet Paşa’nın darbelere karşı aldığı bu tavır önemli bir devlet adamlığı örneğidir.
Paşa bir süre önce Harp Okulu’nu ziyarete gitmiş, kendisini Albay Aydemir karşılamıştı. Etrafta hiçbir harbiyeli öğrencinin bulunmaması Paşa’nın dikkatini çekmişti. Okulu gezdiler, yemek salonuna gittiler.
Paşa sordu: “Albay öğrencilerle yemek yiyecektik. Nerede harbiyeliler?”
Komutan yanıtladı: “Paşam onlar talimgahtalar.”
“-Bütün öğrenciler mi talime çıktılar albay? Hani yemeği birlikte yiyecektik?”
Yemek bitti, Paşa ayağa kalktı ve yaverine: “Paltomu getirin” dedi. Paltosunu giydi ve makam arabasına doğru yürümeye başladı.
Albay telaşlandı: “-Paşam! Merasim kıtasını görecektiniz.”
İnönü sert bir adım attı ve: “Albay ben göreceğimi gördüm” diyerek otomobiline bindi.
Ertesi gün Metin Toker anlattı; Paşa: “Bu maskara bir şeyler yapacak” demiş ve gülmüş.
Komutana darbe yapılır mı?
O 22 Şubat gününden önce 17 Şubat günü Ulus Gazetesi’nden merhum Cenap Çetinel’le bu istihbarat üzerine caddelerdeydik. Bir şeyler olacaktı ama, ne zaman? Bunu öğrenmenin bir yolu vardı. Radyoevi Müdürü olan amcamın oğlu albay Nusret Altuğ’u ziyaret etmek. Gittik, Ankara Radyoevi’nde bir olağanüstülük yoktu. Nusret Altuğ bize ser verdi ama sır vermedi. Müthiş bir geceydi. Ankara’nın gözde mekanlarından Kızılay’daki Süreyya Restoran’da yemeğe gittik. Baktık ki İçişleri Bakanı Ahmet Topaloğlu da orada. İki de bir de telefona gidiyordu, haberler alıyordu kuşkusuz. Yemeğini zor bitirdi ve Bakan önde biz arkadaki arabada kovalamaca başladı. İçişleri Bakanı’nın son durağı İsmet Paşa’nın Ayten Sokak’taki 20 numaralı evi oldu.
22 Şubat günü Paşa’nın beklediği oldu. Aydemir’in kuvvetleri radyoevini ele geçirmişti. Ankara Radyosu darbe haberini veriyordu. Peki İsmet Paşa neredeydi? Hemen radyoevinin arkasında bulunan Hava Kuvvetleri karargahında havacı subaylarla harekata hazırlanıyordu. Karanlık basmıştı, Başbakan İnönü sakindi. Portatif bir karyolada birkaç saat uyuyudu.
Aynı saatlerde Etimesgut vericisinden Başbakan İnönü’nün “Ben Garp Orduları Komutanı İsmet İnönü” diye başlayan darbeye karşı konuşmaları yayınlanıyordu. Paşa’yı sabah saat 5’te uyandırdılar. Hemen Başbakan Yardımcısı Ekrem Alican’ı çağırarak talimat verdi: “Harp Okulu’na git o albaya söyle: Ben devlete karşı isyan edenle müzakere etmem; ancak silahlarını bırakır, tanklarını geri çekerler o zaman kendilerine bir şans tanırım. Sadece emekli ederim. Başka bir şey yapmam. Tersini yaparlarsa beni karşılarında bulurlar.”
Başbakan Yardımcısı kısa sürede döndü:
“Paşam emirlerinizi ilettim. Talat emirlerinizi aynen yerine getiriyor ve silah bırakıyor.”
İsmet Paşa güldü. “İşte şimdi bir kahve içerim. Yanında bir yeni harman sigarası da olsa iyiydi ama doktor yasakladı” diyordu.
İşte Devlete başkaldıranlara gerçek komutanlar böyle yapıyor. Müzakere değil, teslimiyet şartıyla onları affediyor. Albay Aydemir Paşa’nın verdiği sözden sonra bir de 21 Mayıs’ta darbeye devam etmek istedi ve Paşa onu Genelkurmay Başkanı Cemal Tural’a teslim etti. Yargılanmak üzere... Yargılandı ve arkadaşlarıyla idam edildi.