26 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

23 Nisan önerisi!

Mustafa Mutlu

Mustafa Mutlu

Eski Yazar

A+ A-

Her yıl oynanan piyes dün yine sahnelendi.        Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, valiler, müdürler koltuklarını bir fotoğraf çekimi kadar süre için çocuklara verdi.

O çocukların kimi çocukça, kimi büyükçe laflar etti.

Sonra da herkes olağan yaşantısına döndü.

***

Aynı saatlerde Facebook’taki bir paylaşım dikkatimi çekti:

Gördüğünüz fotoğrafın altında aynen şunlar yazıyordu:

“Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı...

Çocuklar devlet büyüklerinin koltuklarına oturdu; yanlarındaki büyükler de en şirin pozlarını takınıp kameralara gülümsediler.

Gelecek yıl bir değişiklik yapalım:

Cumhurbaşkanı ya da Başbakan amcalar, bir günlüğüne fotoğraftaki çocuğun yerine geçsinler...

İşte o zaman görün, ‘empati’ nasıl olurmuş!”

***

Recep Tayyip Erdoğan’ı bu çocuğun yerine geçireceksiniz...

Ahmet Davutoğlu, ayakkabı boyayacak...

Kemal Kılıçdaroğlu, bir otomobil tamircisinde arabanın altına yatacak...

Devlet Bahçeli yoğun trafikte bekleşen arabaların arasında mendil satacak...

Selahattin Demirtaş bir iş hanında elindeki kocaman tepsiyle mağazalara çay-kahve taşıyacak...

Tıpkı o işleri her gün yapan 893 bin çocuk gibi sabahın köründe kalkıp geceyarısına kadar koşturacaklar ama...

Bakanlar bir günlüğüne öğrenci olacaklar...

Sabahın köründe evlerinden çıkıp okumak için koşturup duracaklar. Karınları acıkınca, simit almaya bile paraları olmayacak!

İşte; ancak o zaman anlayabilirler günümüzde çocuk olmanın ne demek olduğunu...

***

Yoksa koltuğu on dakikalığına çocuğa ver, yüzüne sahte bir maske tak, fotoğraf çektir...

Ne var ki bunda?

Madem çocukları bir günlüğüne olsun “yüceltmek” istiyorsunuz... O zaman herkes bir günlüğüne o çocukların çektiği çileyi çekmeli...

***

Peki; bu öneri kabul görür mü?

Amaaaan canım; benimki de laf işte!

Düşünsenize Erdoğan resimdeki çocuğun yerine kağıt topluyor; çevresinde iki bin koruma...

Hele bir de yağmur yağıyorsa; bir de şemsiyeli koruma...

Olacak iş mi?

(156+2)

On birinci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül:

Nihayet 7 ay 3 hafta sonra Huber’i boşalttınız...

Ama gördüğünüz gibi, benden kurtulamadınız!

Çünkü...

“Kendi evim” dediğiniz Kanlıca’daki 20 milyon lira değerindeki evi hangi parayla aldığınızı açıklamadınız...

Ayrıca; Huber’de oturduğunuz süre boyunca sizin için yapılan harcamaları bizzat ödediğinizi söylediniz ama bunun makbuzlarını henüz gösteremediniz...

Sakın, “Koskoca Cumhurbaşkanı’yım ben... Bana güvenmiyor musunuz?” demeyin...

Ben, 7 ay 3 hafta boyunca devlet malını işgal eden kişi babam olsa, ona bile güvenmem!

Hadi; yanıtlayın şu soruları, siz de rahat edin, ben de...

GÜNÜN SORUSU

Soru Afyon’daki cephanelik patlamasında şehit olan Tolga Taştan’ın babasından, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın cenaze törenine katılmayan muhalefet liderlerini eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’a:

Bizim çocuklarımız şehit olduğunda sen neredeydin?

ASLA SOLO YAPMAYIN...

Kenan Evren, faşistti...

On binlerce insan bir ağızdan “Faşist Evren” diye bağırırdı.

Faşist olduğu için on binlerce genci işkenceden geçirdi, yüz binlercesini cezaevine tıktı; hatta 17 yaşındaki Erdal Eren’in kemik yaşını büyütüp idam ettirdi.

Ama... Hakkını yememek gerekir; “Sen bana faşist dedin” diye kimseyi hapsettirmek onun bile aklına gelmedi.

***

Bugün yine milyonlar birilerine “faşist” diyor...

Neden mi “birlerine” diye yazıyorum da isim vermiyorum?

Çünkü bu, bugünkü Türkiye’de delilik de ondan!

Ver adını, yanına da “faşist”i koy; hop içeridesin!

Evet; gariplik tam da burada:

Her gün, her eylemde yüz binlerce kişi hep bir ağızdan isim vererek “faşist” diye bağırıyor; kimse işlem yapmıyor...

Ama bu sözü tek başınayken söyleyen ayvayı yiyor!

***

Bu yanlışı yapanlardan biri de Avukat Umut Kılıç...

Hakimlik ve savcılık sınavında işi yokuşa süren sınav heyetine, “Siz zaten beni almayacaksınız... Faşist Erdoğan’ın adamlarısınız” demiş...

Sen misin diyen?

Anında, “Demir kapı, kör pencere... Yastığım ranzam zincirim...”

***

Tablo açık:

Bugün bizi yönetenler ve onların “yargısı”, “solo protestolar” karşısında şahin, “koro protestolar” karşısında serçe oluyor.

Milyonların kükreyişine seyirci kalıyor da... Tek başına yakalayınca öpmeden bırakmıyor!

Demek ki neymiş?

Varın onu da siz çıkarın...

GÜNÜN İSYANI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu TÜRGEV tarafından kurulacak olan İbn-i Haldun Üniversitesi’ne ilişkin kanunu imzalayarak yürürlüğe sokmuş... İsyanım size:

Benim bu “çok, çok, çok riskli” habere isyan etmemi mi bekliyorsunuz? Dost musunuz, düşman mı?