25 milyar dolar ekonomiye girebilir
Türkiye’deki sermaye yetersizliği büyümenin önündeki en büyük engel olarak durmaya devam ediyor. Ancak tek engel bu değil, zira mevcut sermayenin de etkin bir şekilde kullanılmaması büyüme potansiyelini olumsuz etkiliyor.
Sermaye denildiğinde aklımıza ilk gelen kavram sermaye piyasaları ve onun en önemli unsuru olan menkul kıymet borsaları. Borsa diye bildiğimiz bu organizasyonların gelişmiş ülkelerdeki anlamı, elinde parası olan vatandaş ile iş kurmuş ya da kuracak girişimciyi buluşturmaktır. Bu buluşma sonucu girişimci sıfır faizli kredi bulmakta, vatandaş ise bir girişime ortak olarak banka faizinden daha fazla temettü (kâr payı) kazanabilmektedir.
TÜRKİYE’DE BORSA
Türkiye’de 1980’li yıllarda büyük umutlarla kurulan sermaye piyasaları ise bu fonksiyonunu bir türlü yerine getiremedi. Özel sektöre kaynak yaratmada başarılı olamadığı gibi, yatırım yapanların da hem halka arz esnasında (birincil piyasada) hem de halka arzdan sonra borsa işlemlerinde (ikincil piyasada) çoğu zaman mağdur olmasını engelleyemedi.
Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlerde yüzde 65 civarı yabancı payının varlığı, 5-6 şirkette gerçekleşen işlem hacminin toplam borsa işlem hacminin yarısı olduğu düşünülecek olursa, Borsa İstanbul’un ekonomi politikası yöneticileri tarafından yeniden ele alınması faydalı olacaktır.
DOLAR-ALTIN-KONUT ÜÇGENİ
Türkiye’de borsa denildiğinde vatandaşın aklına ilk gelen para kaybı ile sonuçlanmış acı bir tecrübedir. Hal böyle olunca da yatırım aracı olarak altın, dolar ve konuttan başka bir seçenek kalmıyor. Ekonomide dolara talebin olması, kurun yukarı çıkmasına iç destek vererek ithal hammaddeye dayalı üretimimizi pahalı duruma getirmektedir. Bu da, üretilen ürünlerin fiyatının artmasına, nihayetinde enflasyona yol açmaktadır.
Altına ve konuta olan talebin devam etmesi ise, çok kıymetli olan sermayenin bu yatırım araçlarında park ederek, üretim süreçlerinden uzak kalmasını doğurmaktadır. Son günlerde altına dayalı kira sertifikaları ve tahvillerinin çıkarılmasındaki amaç da altında park etmiş sermayenin ekonomiye kazandırılmasıdır.
25 MİLYAR DOLAR EKONOMİYE KAZANDIRILABİLİR
Ne Borsa İstanbul’un halka arz seferberlikleri ne de altın tahvilleri, ekonomiye yoğun bir kaynak akışı doğuruyor. Üstüne bir de dolarizasyonun (TL yerine dolar kullanılması) artmaya devam ettiğini görüyoruz. 15 Temmuz sürecinden sonra, vatandaşın bankalarda tuttuğu döviz miktarı 175 milyar dolardı. Son rakam ise bu büyüklüğün 200 milyar dolar civarında olduğunu gösteriyor. 25 milyar dolarlık artışın nedeni ise vatandaşın yatırımlarını (sahip oldukları sermayeyi) enflasyon karşısında korumak ve dalgalanmalardan az da olsa faydalanmak istemesidir.
Kurda sert yukarı hareketlerde vatandaş tarafından milyarlarca doların satılıyor olması bu görüşümüzü destekleyen bir veridir. İşte tam bu noktada, kaynak yaratma fonksiyonunu kaybetmiş Borsa İstanbul yerine, kobilerin egemen olacağı yeni bir borsa kurulması için düğmeye basılamaz mı?
“Borsa Ankara” ya da “Borsa İzmir” denilen yeni bir organizasyonda vatandaşın dolara, altına ve konuta park etmiş sermayesi ekonomiye, üretime kazandırılabilir.
YENİ BORSANIN ESASLARI
Kurulacak yeni borsanın esasları oldukça geniş ve teknik bir konu, ancak iki ana noktayı belirtmemiz mümkün. Birincisi, bu borsaya öncelikli olarak kobiler alınmalıdır. Kotasyon yani işlem görme şartları düzenlenirken son derece basit ama düzenli denetime dayanan kriterler oluşturulmalıdır. Bu firmaların denetim talimatları yazılırken, sadece mali tablo denetimi değil, firmanın yaptığı satış ve pazarlama gibi faaliyetlerin de kurulacak uzman ekipler tarafından periyodik denetimi amaçlanmalıdır. Bu şekilde hem Kobilere yol gösterilirken hem de olası bir iflas durumunda önceden önlem alınarak, yatırımcıların zarar etmesi engellenmiş olacaktır.
İkincisi, eğer döviz mevduatlarının yeni bir borsa ile üretime kaymasını amaçlıyorsak, bu borsada işlem görecek şirketlerin düzenli temettü (kâr payı) ödemesine yönelik kesin şartların konulması gereklidir. Borsa İstanbul şirketlerinin yaptığı gibi “kârı yedek akçeye koyduk, yatırım yaptık” gibi bahanelerin yatırımcıları borsadan uzak tuttuğu unutulmamalıdır.
Türkiye’de halkın gelirinin artması, işsizliğin düşmesi için daha çok üretmemiz gerek, üretim içinse gereken kıt sermaye kaynaklarının bir an önce altın-döviz-konut üçgeninden kurtarılması gerekiyor. Bu nedenle sermaye piyasalarının daha etkin kullanılmasının zamanı geldi de geçiyor bile…