22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

29 Mayıs’ta dış politika: Türkiye’yi bekleyen zorluklar ve fırsatlar

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

Türkiye bugün itibarıyla seçimleri geride bırakıyor. Sonuç ne olursa olsun yankıları ve etkileri hem iç hem dış politikada uzun süre devam edecek. Biz bugün, seçim sonuçlarından bağımsız olarak, objektif bir biçimde seçim sonrasında dünyadaki gelişmeler ve Türkiye’nin karşıya olduğu sorunlar üzerinde duracağız.

İlk olarak üzerinde durmamız gereken konu, Türk-Amerikan ilişkileri ve Türkiye’nin NATO’daki konumu. Önce şunu saptayalım: Bu konu, doğal olarak dünyadaki genel gidişat ile doğrudan bağlantılı. ABD önderliğindeki Atlantik İttifakı, NATO’yu doğuya doğru genişletme programıyla gelişen dünya ülkelerine savaşı dayatmaktadır. ABD ulusal güvenlik stratejisi ve NATO’nun yeni konseptiyle, dünyada cepheleşme demokrat ve otokrat devletler diye tarif edilmektedir. Buna karşılık Atlantik’in hegemonyacı dayatmasının karşı kutbunda, Asya merkezli olarak bir başka inisiyatif yükselmektedir. Kuşak ve Yol Girişimi, Avrasya Ekonomik Birliği, Şanghay İşbirliği Örgütü, ASEAN ve BRICS ile şekillenen Asya, Afrika-Güney Amerika eksenli ortaklık, işbirliği ve barış inisiyatifi gelişen dünya ülkelerinin öncülüğünde adil bir uluslararası düzen talebiyle gelişiyor.

BATI’NIN TÜRKİYE POLİTİKASININ ANA HATLARI

Atlantik merkezlerinde resmen ilan edilmese de, Türkiye otokrat devletler safına yerleştirilmektedir. ABD’de yapılan değerlendirmelerde Türkiye’nin Batı kampı ve NATO içindeki varlığı değerlendirilirken özetle şu analizin yapıldığı görülüyor: “Türkiye’nin Atlantik’ten kopuş süreci nesnel ihtiyaçlarından kaynaklanmaktadır ve bu süreç önümüzdeki dönemde de devam edecektir. Yapılacak iş, bunu mümkün olduğu kadar sınırlamak, Atlantik kampı karşısındaki Asya merkezli olarak şekillenmekte olan Avrasya-Afrika-Güney Amerika cephesine Türkiye’nin katılmasını engellemek/geciktirmektir.”

Türkiye’deki seçimler bu yüzden dünya çapında bir meydan savaşı olarak cereyan etmektedir.

BİR DIŞ POLİTİKA KONUSU OLARAK EKONOMİ

29 Mayıs’tan itibaren bir numaralı zorluğun ekonomi konusunda olacağı açık bir şekilde görülüyor. Ekonomi yüzeysel bir bakışla genel olarak bir iç politika konusu gibi ele alınsa da dış politika ile bağlantısının esas olduğunu belirtmek gerekir. Atlantik’in dünyaya nizam vermede bir araç olarak kullandığı IMF ve Dünya Bankası reçetelerinin esas işlevi, ilgili ülkenin uluslarası düzlemde emperyalist politikalara uyumunu sağlamaktır.

ABD ve Avrupa dahil olmak üzere dünya çapında bir ekonomik daralmadan söz ediliyor. 1970’lerden bu yana ilk kez bir enflasyonun yanı sıra durgunluğun geçerli olacağı değerlendiriliyor.  Kıtanın en sağlam ekonomisi durumundaki Almanya başta olmak üzere Avrupa’da ekonomik daralma konuşuluyor. Esas olarak ekonomisi Batı sistemine bağlı olan Türkiye’nin bu gelişmeden büyük ölçüde etkileneceği biliniyor. Türkiye, dünyadaki bu gelişmelerden kaynaklanan sorunları bertaraf etmek, bunu sağlayabilmek için ekonomideki yapısal sorunlarını çözmek ile karşı karşıya. Türkiye’nin Batı sisteminden kopuşu kaçınılmaz olarak, ulusal devletçi/kamucu ekonomik modele yönelmesini zorunlu hale getiriyor.

ÖNÜMÜZDEKİ ZORLUKLAR

Bu çerçevede Türkiye’nin önündeki öncelikli sorunlar olan, Suriye’de PKK yapılanmasını tasfiye etmek ve bunun sağlayıcısı olan ABD işgalinin son bulmasını başarmak en önemli başlık olacak. İkinci olarak bununla eşzamanlı bir şekilde Türkiye’nin önüne getirilen tehdidin Doğu Akdeniz eksenli olduğu görülüyor. Son birkaç aydır gerilimin azalmış gibi göründüğü Ege ve Doğu Akdeniz’de, ABD’nin İsrail ile birlikte Türkiye’ye karşı oluşturduğu cephenin hamlelerini artırmaya başlayacağı görülüyor. Buna paralel olarak, ABD’nin Karadeniz’de NATO üzerinde varlığını artırma çabalarını yoğunlaştıracağı anlaşılıyor.

Ancak, Türkiye’nin ulusal menfaatlerini gerçekleştirmek için bu zorluklara karşı altın fırsatlar sunan bir bölge ve dünya tablosunun da ortaya çıktığını görmemiz gerekiyor. Karamsarlığı bırakalım, 29 Mayıs’ın ötesindeki ufka bakalım. Dünya ve Türkiye koşullarının ortaya koyduğu zeminin gerçeği şudur: Zorluklara karşı mücadele içinde Türkiye, halkın ihtiyaçlarına uygun rotayı bulacak.