30 Ağustos bugün Avrasya demektir
Türkiye, İran, Rusya ve Irak…
Deyrezzor kapılarına dayanan Suriye’yi de ekleyin.
ABD, İngiltere, İsrail ve Suudi Arabistan’ın 25 Eylül’deki “Barzanistan” kumpasına karşı birleştiler.
Batı Asya ve Şanghay ile NATO karşı karşıya.
Afrin’e top atışları başladı.
PKK teröristleri darbe üzerine darbe yiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran Genelkurmay Başkanı ile görüştü ve Ankara ile Tahran’ın ortak harekat mesajı tüm dünyaya duyuruldu.
Ankara’ya gelen ABD Savunma Bakanı’na da hem PKK’ya yardımlar, hem de Barzanistan referandumu konusunda net mesajlar verildi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise Irak’a gitti.
Bağdat’ın da Barzanistan tutumu kesin bir reddiye oldu.
Telafer’e giren Irak birlikleri buradan Barzani’ye de net mesaj gönderdi.
Rusya ise Suriye’ye hallenen İsrail’in üç silahlı İHA’sını düşürdü.
Sırada Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun Ankara ziyareti var.
Rusya’dan S-400’leri alıyoruz, Mİ28 yeni nesil saldırı helikopterleri de sırada.
AKP yönetimi 25 Eylül 2017 referandumunu söylemde hafife alsa da, eylem farklı.
Evet Başbakan Binali Yıldırım, bunu savaş sebebi saymayız diyor, Habur’u kapatırız gibi bir şey de söylemiyor ama, işin eylemsellik boyutu farklı.
Herkes biliyor ki, Barzanistan demek BOP Haritası demektir. BOP haritasının ya karşısındasınızdır, ya hizmetinde. Ortası yok bunun.
İşte bugün Türkiye artık BOP haritasının hizmetinde değil, fakat karşısındadır.
İran’ın sert tutumuna bunun için destek veriliyor. Bunun için
İran ile ilişkilere bir parantez açmak gerekirse, Türk-İran dostluğu, aslında dostluktan öte bir akrabalıktır.
Atatürk, Türksoy operasını İran Şahı’nın gelişi için özel olarak yaptırtmıştı.
Türksoy, yani Turan, İran ile Türkiye’nin ortak kültür ve tarihini anlatır.
İran-Türkiye işbirliği Yeni İpekyolu’nun olmazsa olmazıdır.
ABD ve İsrail’in bu gelişmeden ne kadar mutsuz olduğunu söylememize gerek yok. Serdar Turgut’un Waşington’un Loş Koridorlarında konuşulanları anlattığı son yazısından alıntı yapalım:
“Birimler, İran ile Türkiye arasındaki ilişkinin gelişiminin hızına şaşırdıklarını belirtiyorlar. 2015 yılında Türkiye’de sınıra yakın iki müşterek operasyon merkezinden koordine edilen eğit-donat programındaki güçlerin Şam’a doğru hareketlendiği ve o dönemde CIA’da Esad’ın düşmesine neden olabilecek bir “katastrofik zafer”den bahsedilmeye başlandığını söylüyorlar. CIA’da “katastrofik zafer” analizi, 2015 yılının haziran ayında yapılmış, ancak temmuz ayında Kasım Süleymani’nin Moskova’ya gidip durumun vahametini anlatmasıyla Rusya devreye girince o süreç durmuştu. Şimdi İran ile Türkiye’nin işbirliğinden bahsediliyor. Birimlerde bu konuda rahatsızlık var; özellikle İsrail’le bağlantılı olan ekipte bu daha belirgin. Ama şu anda sadece izlediklerini söylüyorlar.”
Parantezi kapatalım.
ÇARE: MİLLİ HÜKÜMET VE ATATÜRK DIŞ POLİTİKASI
1998’deki Adana Mutabakatı’nda Türkiye ile Suriye çok büyük bir anlaşmaya imza atmıştı.
Suriye, Hatay talebinden vaz geçiyordu ve Türk ordusunun sınırdan 15 kilometre içeri girerek terör mücadelesi yapmasına izin veriyordu. Bu gizli anlaşmanın maddeleri, Wikileaks sızıntılarında Stratfor belgelerinde ortaya çıktı.
1998’de ayrıca, Türkiye, Suriye, İran ve Irak, terörle ortak mücadele anlaşması da yapmıştı.
1999’da Apo yakalandı, 2000’de PKK bitme, terör sıfırlanma noktasındaydı.
Yani Türkiye o dönem Büyük Atatürk’ün politikalarını, yani Doğu cephesinde düşman bırakmama ve bölge merkezli dış politika yapma siyasetini uyguladı ve başardı.
Son iki yıldır (24 Temmuz 2015) buna geri dönüldü ve sonuçlar ortada.
FETÖ hainleri temizlendi, temizleniyor.
Türkiye’nin, NATO ve AB kapısında Batı sömürgesi tablosu değişiyor.
Ancak bunun nihai bir zafere, yani Atatürk’ün “fikri hür irfanı hür, bağımsız ve başı dik, çağdaş uygarlık seviyesine” ulaşma idealine yürümesi için bir Milli Hükümet şarttır.
Son 15 yıldır, adeta BOP projesi olan mevcut siyaset, iktidarıyla muhalefetiyle, bu ihtiyaca cevap vermekten çok uzak.
Çok net bir örnek vereyim…
Bugün 26 Ağustos yani Büyük Taarruzun başladığı gün.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP, “Türk” demeden Malazgirt Zaferi’nin 946. yılı kutlaması için Muş’ta.
Ana muhalefet lideri de HDP ile birlikte, adeta hapislerdeki FETÖ’cüler ima edilir gibi, “Adalet” sloganıyla Çanakkale’de.
Oysa bugün herkesin, Yunan işgalini bitiren Büyük Taarruz’u kutlamak için Afyon Kocatepe’de olması lazımdı.
Eğer daha yeni, Fırat Kalkanı gibi muhteşem bir taarruza imza atmışsan, yerin Kocatepe’dir.
Bakın Serdar Turgut’un yine aynı yazısında ABD derin devleti bu konuda ne diyor?
“(Amerikalı) Askerler ve diplomatlar, Türkiye’nin Fırat Kalkanı bölgesinde yaptığı sivil hayatı düzenleyici atılımı stratejik açıdan çok zeki buluyor. Bu durumun bölgede planlanan oyunu değiştirici olduğu (game changer) tüm birimlerdeki kaynaklar tarafından ifade ediliyor.”
Rusya Suriye’de İsrail İHA’larını düşürüyor, Suriye Deyrezzor’a giriyor, Irak Telafer’i geri alıyor, Türkiye Afrin kapılarına dayanıyor.
Türkiye’nin yeni 30 Ağustosları bölgeye emperyalist hançeri olarak sokulacak 2. İsrail’in önlenmesidir.
İngilizin uşağı Yunan ordusunu denize döken bu Türk milleti, ABD’nin uşağı Barzani’yi haydi haydi susta durdurur.