30 yıl önce limon, bugün soğan!
1989 yerel seçimleri ANAP ve Turgut Özal için sonun başlangıcı olmuştu.
Özal’ın bugünkü Erdoğan gibi güçlü olduğu bir dönemdi.
12 Eylül ürünü ANAP, yüzde 36 oy oranı ile bir önceki (1987 genel seçimi) seçimde birinci partiydi. 450 meclis sandalyesinden 292’sini almış, tek başına iktidardaydı.
SHP ise yüzde 24 idi 1987’de.
Ancak, aynı yıl yapılan referandumla siyasi yasağı kalkan Süleyman Demirel belirleyici oldu.
Tabii bir de ekonomi her zamanki gibi.
ANAP’ın yoksulu ezen neoliberal politikaları, özelleştirmeler ve Batılı sermayeye eklemlenme çabaları halkta tepki biriktirmişti.
26 Mart 1989 yerel seçimlerinde SHP yüzde 29, DYP yüzde 25, ANAP yüzde 21 oy aldı.
İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediyeleri Rahmetli Erdal İnönü’nün partisi SHP’nin oldu.
Kimsenin şans tanımadığı doktor Nurettin Sözen, ANAP’ın ağır toplarından Bedrettin Dalan’ı yenip İstanbul Belediye Başkanı oldu.
Murat Karayalçın, Ankara’yı ANAP’tan (Mehmet Altınsoy) aldı.
İzmir’de ise Yüksel Çakmur ANAP’lı Burhan Özfatura’yı geçip başkan olmuştu.
LİMON GİBİ SIKILMAK
Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin (SHP) seçim afişlerinde kullandığı slogan etkiliydi: 5 yıl daha limon gibi sıkılmaya gücünüz var mı?
Bu slogan halkta karşılık buldu.
Bir de ANAP ve Özal’ın (aynı AKP’nin terör ve beka korkutmaları, hizmet alamazsınız ürkütmeleri gibi) “ANAP adaylarına oy vermezseniz 12 Eylül öncesi anarşi hortlar, hizmet filan da alamazsınız” söylemini halk sandıkta cezalandırdı.
1989 SHP Kurultayı’nda Erdal İnönü seçimlere dair aynen şunları söyleyecekti:
“26 Mart yerel seçimleri, 'yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir' gerçeğini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Yıllardır ANAP’ın istismar ettiği konular, en başta anarşi öcüsü, bize oy vermezseniz 12 Eylül öncesi terör hortlar korkutmaları ilk defa 26 Mart seçimlerinde yenilgiye uğramıştır. Tüm devlet olanaklarının, büyük parasal kaynakların, her türlü korkutma ve sindirme yöntemlerinin radyo ve televizyon propagandalarının hükümet partisi adaylarını kazandırmak için fütursuz, sorumsuz bir partizanlık içinde kullanılmasına karşın halkımız tercihini açıkça ortaya koydu.”
1989 seçimlerinin bir ilginç yanı da, Tayyip Erdoğan’ın kaybettiği tek yerel seçim olmasıydı.
Refah Partisi’nden Beyoğlu Belediye Başkan adayı iken, 6 puan farkla SHP adayı Hüseyin Aslan’a mağlup olmuştu.
SHP, 89’da 8 büyükşehir belediyesinden (Kayseri dahil) 6’sını, bütün illerin ise 39’unu kazanmıştı.
1989’da İstanbul ve Ankara’yı kaybeden ANAP’ta yokuş aşağı gidiş başladı.
Özal aynı yıl 1989’da Cumhurbaşkanlığı’na “uçtu”, koltuğu (Tıpkı Binali Yıldırım gibi güvenliir mutemet) Yıldırım Akbulut’a bıraktı. Akbulut da 1991’de Mesut Yılmaz’a devretti.
Çankaya’daki Özal, 1990 Büyük Madenci Yürüyüşü ile “Çankaya’nın Şişmanı” sloganlarının hedefi oldu.
1991’de yıpranmış ve yorgun ANAP, iktidarını SHP-DYP koalisyonuna devretmek zorunda kaldı.
Demirel-İnönü hükümeti iki zıt kutup koalisyonunu sorunlu götürüyordu.
Bu arada, bugünkü Kılıçdaroğlu CHP’sine yöneltilen HDP ile işbirliği eleştirileri gibi o dönemde de SHP, 1991 genel seçimlerinde o büyük hatayı yaptı ve HEP (HDP’nin o günkü ismi) ile liste ittifakı yaptı.
Ve yüzde 8 küsur oy kaybetti. 1989’da yüzde 29 olan oy oranı yüzde 20 küsurlara düştü.
Evet Güneydoğu’da yüzde 35’e yükseltti oylarını ama Ege, Marmara, Trakya, İç Anadolu ve Karadeniz’de büyük kayıplar vermişti.
1987’de İzmir’den 10 milletvekili çıkaran SHP, 1991’de 4’te kalmıştı.
1993 Sivas Katliamı, SHP’nin sonunu getirdi. 1994’te tarih sahnesine bu kez Refah Partisi ve Recep Tayyip Erdoğan çıktı, İstanbul’u aldı.
YİĞİT MUHTAÇ OLMUŞ KURU SOĞANA
Bugüne dönersek...
1989’da “limon gibi sıkılmak” sloganı etkili oldu, 2019’da “yiğit muhtaç olmuş kuru soğana” iktidarı vurdu.
AKP’nin baskıcı tek parti devleti, ayrıştırıcı söylemleri, propaganda medyası, parlamenter sistemin rafa kalkması, en önemlisi de dış borca dayalı neoliberal programının iflası, üç büyük şehrin kaybedilmesine yol açtı.
Özellikle İstanbul’u kaybeden parti iktidarda kalamaz.
Yine de oy kayıpları, 1989’daki ANAP kadar değil.
Ama süreç çok benzer, çok daha vahim.
Çalkantılı ekonomik siyasi küresel konjonktürü de dikkate alırsak, finansal çözüm paketi veya yapısal reform filan işe yaramaz artık.
Eski sistem olsa, ‘Erdoğan Çankaya’ya çıkıp, AKP ve Başbakanlığı damadı Berat Albayrak’a devreder’ derdim, ama artık öyle bir olanak da yok.
(Bu arada AKP’nin ilk tökezlemesinde, MHP ve İyi Parti’nin aniden bir araya gelip iktidar istemesi çok uzak bir olasılık da sayılmaz.)
Evet, Kemal Kılıçdaroğlu, belki de siyasi hayatının en büyük başarısını yakaladı. Doğru, dirayetli ve becerikli İstanbul, Ankara ve İzmir (Antalya, Adana ve Mersin de dahil) adaylarıyla büyük bir başarı kazandı.
SİSTEM PARTİLERİ DEVRİMCİLEŞMELİ
Ancak bundan sonrası çok daha önemli.
Belediyelerde başarı iktidarı, başarısızlık hezimeti getirir.
Ayrılıkçı Kürt siyaseti ve Batıcı neoliberalizm konusunda eğer SHP’nin düştüğü hataya düşerse, fiyasko için 2024 beklenmez.
Bir küçük hatırlatma, ‘89’dan 5 sene sonra Sözen yerini (RP) Erdoğan’a, (1993’te SHP’nin başına geçen) Karayalçın yerini (RP) Melih Gökçek’e, Yüksel Çakmur da yerini yeniden (DYP) Özfatura’ya bıraktı. (Efsane başkan Büyükerşen’in takipçileri Ekrem İmamoğlu ve Tunç Soyer’in böyle hatalara düşmeyeceğine inanıyorum. HV.)
2019’un 1989’dan en temel farkı, denizin artık bitmiş olmasıdır.
Bundan sonra tek yol, Avrasya’da Yeniden Atatürk Programı ile Kamucu Milli Hükümet seçeneğidir.
ABD ve hempaları bizi hedefe oturttu.
AKP, CHP, MHP, HDP’siyle ve tüm partiler bu olguyu ne kadar kısa sürede “içselleştirirlerse”, yani ne kadar sistem partisi olmaktan çıkıp devrimcileşirlerse, Türkiye’nin önü o kadar açılacaktır.
Baharın sonu da yaz olacaktır.