72. yılında Köy Enstütüleri-(TAMAMI)
Sevgili dostlar: kaç gündür kuruluşunun 72. yılı olan Köy Enstitüleri’ni yazmayı düşünüyorum. Günün her saatinde değişen gündem bizleri bakın nasıl ülkenin asıl sorunundan uzaklaştırır durur? Oysa başımıza gelen bin musibetin sebebi bize umut ve heyecan veren o eğitim meşalesinin yokluğudur. Köylümüzün yurttaşımızın aydınlanmasını, sağlayan Köy Enstitüleri’nin varlığıydı. Kuruluşunu küçük bir çocuk olarak anımsıyorum; köy eğitmenlerinin köylere dağılıp arılar gibi çalışmaları ne heyecan verici bir eğitim-öğretim seferberliği ve bir devrim hareketiydi. Büyük ağabeyim kan kokan o savaş yıllarında Devrek’te vatani görevini yapıyordu. O vatan hizmetinin 36 ay sürdüğünü bilirim. Ağabeyimi eski püskü asker kaputu altında eskimiş postallarıyla anımsarım. O barut ve kan kokularını solurken, ekmeği vesikayla aldığımız sırada bir de baktık ki, bir meşale yanıyor. Elazığ’ın Maden İlçesi’ndeydik. Bugünkü adıyla Ergani’ye kara trenle gidiyorduk: harıl, harıl çalışan köy çocuklarını trenin penceresinden görmüştüm. Kimi ağaçları kesiyor, kimileri öğrenim görecekleri zenaat sahibi olacakları binalar için harç yapıyordu. Ağabeyime sormuştum: “-Ağabey bunlar ne yapıyorlar, bu nasıl okul?” ağabeyim yanıtlamıştı: “-Orası Dicle Köy Enstitüsü ve o çocuklar da bizim köy çocuklarımız. Bak ne kadar da heyecan dolular?” Ne var ki o meşale DP iktidarı tarafından söndürülmüştü. O ışığı saçan Mahmut Makallar, Fakir Baykurtlar, Hasan Hüseyinlerin kimi kitaplarda kimi gönüllerde yaşıyor. Düşünüyorum; o kurum yaşatılabilse, o meşale ışıklarını tüm yurda saçabilse acaba bugün yaşadığımız sorunlar bize bu kadar acı getirebilir miydi? Yazmakta geç kaldığıma üzülürken bir elime bir mektup ulaştı. Sizlere Cumhuriyetin o müstesna kuruluşunu benden daha iyi bilerek, içinden gelerek, yaşayarak anlatan Sayın Eğitimci M. Halil Arık’ı saygılarımla sunuyorum.
“Köy Enstitülerinin Türk Milli Eğitimi’ndeki yeri daha net belirginleşiyor.. Köy enstitüleri ile amaç sadece; öğretmen, sağlıkçı, ziraatçı... Veya elinden iş gelir eleman yetiştirmek değildi. Gittikleri yerlere model insan yetiştirmekti amaç. Kalkınma, hem de kültürel kalkınma köylerden başlasın istendi. Çünkü o dönemde, şehirlerin nüfusu yüzde 20 civarındaydı. Madem ki; bu ülkenin askeri köyden, amelesi köyden... çiftçisi köyden... kalkınmadan en çok nasiplenmesi gerekenler de onlar olmalıydı.. Hem de kalkınmanın önderleri de kendi içlerinden yetişmiş, vatan sevgisi ile kültürü ile bilgisi ile, örnek kişiliği ile donanımlı ehil eller olmalıydı...
Kim kurdu; Köy Enstitülerini?
Benlikleri, yürekleri, vicdanları bu ülkenin ateşiyle yanan, halkıyla sevinen, halkıyla üzülen bir avuç aydını kurdu!..Gecelerini gündüzlerine katarak... Öğrencileriyle, öğretmenleriyle birlikte gündüz çalışıp, geceleri gerektiğinde ahırların, ekin tarlalarının, kurdukları binaların, çiftliklerin bir köşesinde kıvrılıp yatarak!..Kendi yaptıkları binalarda öğrendiler, kendi ürettiklerini yediler!..
Kazanılan Kurtuluş Savaşı ve ardından gelen devrimler, kültür, dil ve ülkü birliği ile taçlandırılmalıydı..
Haramzadeler subaşlarını tutmamıştı o günlerde.. Sinmişti her biri yılanlar gibi kovuklarına. Onlar yuvalarından çıkıp da ihanet iftiralarını yayana kadar ancak 18.500 nefer gönderilebildik köylere..
Kim yıktı Köy Enstitülerini?
Düşman uyurmuş da hain uyumazmış!..
Uzun sıfatlar takıp sözü uzatmanın gereği yok Köy Enstitüleri’ni kimlerin yıktığına 4 harfli bir çoğul sözcük yeter her şeyi anlatmaya; Hain-ler!..
Ulusal bağımsızlığın bilincine eğitimle varılacağını fark edip, bağımsızlığa ve ulusal egemenliğe giden yolu kesen işbirlikçi hainler kapattırdı Köy Enstitülerini. Laikliğin düşmanı; aydınlıktan korkan bugünün yarasalarının dedeleri kapattırdı Köy Enstitülerini.
Kurtuluş Savaşı’nda savaş meydanlarından kaçıp, aşiretlerinin esaretlerini sürdürmek isteyen toprak ağaları kapattırdı Köy Enstitülerini.
Ve bu gün 4+4+4 yasaları ile Atatürk ve onun devrimlerinden intikam almak hevesinde olan zihniyetin dedeleri kapattırdı Köy Enstitülerini. Bağnazlığı eğitim diye yutturan, bu yolla hem halkı hem de Allah’ı kandıran, özünde hakkı hukuku, demokrasiyi hedefe varmada araç sayan zihniyetin öncüleri kapattırdı Köy Enstitülerini...
Bitmedi Türkiye Cumhuriyeti ile hesaplar!
Hesaplaşma sürüyor! Hukukta; eğitimde, Milli ne varsa her alanda! Temel Amaç; nasırlı ellerin harekete geçmesini engellemek! Çünkü, örgütlü cehaleti alt edecek tek güç nasırlı ellerdir!
Korktular! Sevr’in sevinci kursaklarında kalanlar! Korktular! İşbirlikçiler. Ve hala korkuyorlar; o nasırlı ellerin, gün olup güneşi zapt etmesinden!..
Mehmet Halil ARIK (Emekli Eğitimci Denizli-Türkiye)