90 yıl sonra ‘Bir Millet Uyanıyor’
Belki başka bir ülke söz konusu olsaydı gündemde yer alırdı, belki küçük bir anma toplantısı ya da panel düzenlenir, gazetelerde televizyonlarda değinilir, sosyal medyada küçük bir kıpırtı yaratılırdı.
Üç gün önce, 7 Aralık, “Bir Millet Uyanıyor” filminin gösterime girişinin 90. yıldönümüydü. Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu’nun eserinden hareketle Muhsin Ertuğrul’un yönettiği, Ercüment Behzat Lav, Atıf Kaptan, Emel Rıza, Emin Beliğ gibi sanatçıların rol aldığı, Kurtuluş Savaşı’na dair yapımlar içinde nadide yeri bulunan, “milli duygulara dayalı bir kahramanlık öyküsü” anlatan “Bir Millet Uyanıyor”un 100. yılı da tahminimce aynı sessizlik içinde geçecek. Umarım yanılırım.
İnternette, hayli eski, neyin ne olduğunu tam anlayamayacağınız 52 dakikalık bir kopyasını bulabileceğiniz “Bir Millet Uyanıyor”, Atatürk’ün sağlığında çekilen ve Gazi’nin Ordu Foto Film Merkezi’nden alınma bazı görüntülerine yer veren, 1932 yılının koşulları düşünüldüğünde Batılı benzerlerinden pek de geri kalmamaya çalışan bir milli mücadele filmidir. O güne dek, Darülbedayi oyuncularının dışında pek eleman kullanılmayan sinemamızda, tiyatro çevresinin dışından gelen oyunculara ilk kez önemli rollerin teslim edildiği filmde Nâzım Hikmet de asistan olarak görev yapmıştır.
ATEŞ GÜNLERİNDE AŞK
Çekimleri Kâğıthane, Maltepe ve Çanakkale’de yapılan, Atatürk’ün de iki kez film izlediği İstanbul’daki Elhamra ve Melek sinemalarında aynı gün gösterime giren “Bir Millet Uyanıyor”un öyküsü 15 Mart 1920’de başlar. Kuvayı Milliyeci Yüzbaşı Davut ve emir eri Tilki, Akbaş’taki düşman cephaneliğini basarak silahları Kuvayı Milliye’ye aktarırlar. Yeni görevleri işgal altındaki İstanbul’dadır. Bir yandan düşman askerleri kadınlara saldırmakta, çocukları öldürmektedir, diğer yandan da Said Molla ve Yaver Feridun gibileri ihanet içinde işgalcilerle işbirliği yapmaktadır.
Film asıl olarak Kuvayı Milliye’nin işgalci askerler ve padişah yanlısı vatan hainleriyle mücadelesi üzerine kuruludur. Yüzbaşı Davut ve arkadaşlarının İstanbul’daki faaliyetleri sırasında onlara yardımcı olan vatansever bir “gölge” de öyküye gizem katar. Sonradan bu kişinin gözü kara Yahya Kaptan olduğunu anlarız. “Bir Millet Uyanıyor”un aşk boyutu da eksik değildir. Öğretmen Nesrin’i Yaver Feridun’un saldırısından kurtaran Yüzbaşı Davut, gönlünü kaptıracaktır.
KAHRAMANI MİLLET OLAN FİLM
Kuvayı İnzibati’nin hainliği, Kuvayı Milliyecilerin Adapazarı’nda yakalanması ve Yahya Kaptan’ın su içerken öldürülmesi, kurşuna dizilmek üzere olan Davut ve arkadaşlarının “Yaşasın İstiklal” diye bağırması üzerine onları öldürecek müfrezenin silah bırakması, işgal kuvvetlerinin İstanbul’dan çekilmesi gibi akılda kalıcı sahneler içeren “Bir Millet Uyanıyor”a dair Prof. Dr. Âlim Şerif Onaran’ın yorumu şöyledir:
“Film, Muhsin Ertuğrul’un bir tutkusunun sonucudur. ‘Ateşten Gömlek’te ve ‘Ankara Postası’nda onu doyuramamış olan milli savaşın, kahramanı millet olan bir filmde verilmesi tutkusu… Bunda belli bir dereceye kadar da başarı sağlanmıştır. Bu bakımdan, Muhsin Ertuğrul’un ne kadar verebilmişse, kendisini o kadar esere vermiş bulunduğu söylenebilir. Şüphesiz film, bir iyi niyet gösterisidir.” (“Muhsin Ertuğrul’un Sineması”, Kültür Bakanlığı Yay., 1981, s.201)
Kısa zamanda ve ayrıntılı yazılan senaryonun bazı zaaflar barındırdığını vurgulayan Onaran, yine de “gerçekten grafik değeri olan ve iyi kurgulanmış sahneler filmin değerini artırmıştır” der.
Agâh Özgüç de “Bir Millet Uyanıyor”un mükemmel değilse bile, dönemin ağır koşulları ve rejisörün kişisel yetenekleri düşünüldüğünde “mükemmele yaklaşan” üç Muhsin Ertuğrul filminden biri olduğu kanısındadır.
Filmin 1966’da Ertem Eğilmez tarafından bir kez daha çekildiğini, oyuncu kadrosunda Kartal Tibet, Tugay Toksöz, Erol Taş, Hayati Hamzaoğlu, Danyal Topatan, İhsan Yüce, Münir Özkul, Sevda Nur gibi isimlerin yer aldığını, Atıf Kaptan’ın bir kez daha Yahya Kaptan’ı canlandırdığını da belirteyim.