A Ligi’ne bile bahane buldular
A Milli Futbol Takımımız büyük bir başarı ile A Ligi’ne yükseldi. İki yıl önce C Ligi’ne düştüğümüzde birçok eleştiri almıştık. Millilerimiz o eleştiriler şiddetinde övgüyü hakediyor. A Ligi’ne çıkmamız nedeniyle, 2028 Avrupa Şampiyonası play-offlarına Milletler Ligi’nden gidemeyeceğimize dair hatalı yorumlar yazılıyor. Statü yine aynı kalırsa; A Ligi’nde olmak; nereden bakarsanız bakın Avrupa Şampiyonası’na katılma yolunda işimizi kolaylaştıracak. Avrupa Şampiyonası Eleme Grupları için oluşan torbalar, Milletler Ligi’nde alınan performansa göre belirleniyor. Avrupa Şampiyonası Eleme Gruplarındaki seri başı 12 ülke, son Milletler Ligi’nde A Ligi’nde gruplarında ilk 3’e giren takımlardan oluşacak. A Ligi sonuncuları da ikinci torbada yer alacak. Dolayısıyla A Ligi takımları daha kolay gruplarda yer alacak. Grubumuzdan çıkamazsak; A Ligi takımlarının play-offa kalmasının daha zor olacağı iddiası da yanlış. Bundan önceki şampiyonlarda; Avrupa Ligi’ndeki her ligin grup birincileri play-off oynuyordu. Ancak, eleme gruplarından doğrudan katılım hakkı kazananlar, bu sıralamanın dışında bırakılıyordu. Bu nedenle A Ligi’nde oynayıp elemelerden finallere gidemeyen tüm takımlar bugüne dek play-off oynadılar. 2020 Avrupa Şampiyonası’nda A Ligi’nde 12 ülke vardı. Bu 12 ülkenin 11’i eleme gruplarından finallere gittiler. Lig 12.’si İzlanda da A Ligi play-off’unda oynayan tek A takımıydı. İzlanda; C Ligi’nde anca 5, 7 ve 8. olan ülkelerle play-off oynamıştı. 2024’te ise A Ligi 16 takımdan oluşuyordu. Elemelerde ligi 11. bitiren Polonya ve 16. bitiren Galler dışında tüm A Ligi takımları finallere eleme gruplarından gitmeye hak kazandı. Bu iki ülke de B ve D Ligi takımları ile play-off oynadılar. Sözün kısası, A Ligi’nde mücadele etmek nereden bakarsanız bakın başarıdır ve bu A Milli Futbol Takımı’na yakışır.
TV8 SUÇA ORTAK OLMADI
A Ligi baraj karşılaşmasının yayınını gerçekleştiren TV8; Macar yetkililerin saha kenarı reklamı olarak Türkiye’de yasadışı kabul edilen bahis reklamları alması nedeniyle karşılaşmayı tek kameradan ve tekrarları yayınlamadan sundu. Önceki yıllarda Karadağlı yetkililer de; yasadışı bahis reklamlarını saha kenarına almış ve bu yüzden TV8 ceza almıştı. TV8’in bu hassasiyetini kutluyorum. Biraz futbol izleme konforumuzdan taviz verdik ama; yasaları kaçak yollarla delmeye çalışanlara izin verilmedi. Ancak; bu konu ile ilgili önlem alması gereken TV8 değil TFF olmalıdır. Türkiye’de yasak olan bu bahis sitelerinin Türkiye’nin karşılaşmalarına verdikleri reklamlar sahada yer almamalıdır. UEFA ve FIFA’nın Türk yasalarına saygılı olması gerekir. Merih’in yaptığı kurt işareti sonrası; Alman Bakanı’nın Alman sahalarında buna izin verilemeyeceğini açıklaması üzerine Merih’e ceza veren UEFA bu yasadışılığa da seyirci kalamaz. UEFA; Alman yetkililere gösterdiği saygıyı, Türk yasalarına da göstermelidir.
Yasadışı bahis şirketlerinin Türkiye’de aldığı canlar ve yıktığı aileler çoktur. Sosyal yapımıza verdiği zarar açıktır. Üstelik, her biri vergi kaçırmaktadır. TFF’nin bu sorunu çözmesi gerekir. UEFA; yasadışı bahis sitelerinin fiziki reklamlarını statlarda engellemeyecekse; Türkiye’den aldığı yayın hakkı maliyetini geri iade etsin. Aksi takdirde; İstanbul’a açılacak UEFA temsilciliğine bunun cezası iletilmelidir. Türk yasalarını umursamayan UEFA temsilciliğinden Türkiye’ye bir yarar gelmez.
TABİİ GELDİ TÜRK SPORCULAR GİTTİ
TV8’i bu yasadışılığa karşı tavrından dolayı kutlasam da; aynı kutlamayı TRT’ye yapamıyorum. TRT, parasını ödeyip yayın hakkını aldığı milli sporcularımızın yarıştığı organizasyonları milletimizle buluşturmuyor. Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası’nda Tuğba Danışmaz’ın finali, Mithat Sevler’in yarı finali öncesi TRT Spor Yıldız’da yayını kesip Türkiye Ligi hentbol maçı yayınlayan TRT; bu tutumunu iki haftadır sürdürüyor. TRT Türk sporcuları şifreli platformu Tabii’de yayımlıyor. Dünya Boks Şampiyonası’nda önceki turlarında sporcularımızın karşılaşmaları da Tabii’de yayınlanmıştı. Bu hafta sonu da Dünya Salon Atletizm Şampiyonası’nda Ersu Şaşma’nın finalinin ve Mikdat Sevler’İn yarı finalinin bulunduğu seansın ilk yarım saati TRTS por Yıldız’da yayınlanıp atletlerimizi izleyeceğimiz kısımları Tabii’de yayımladı. Neden sporcularımızı herkesin izleyebildiği ekranlarda yayınlamıyorsunuz. Türkiye Hentbol Federasyonu ile anlaşmanız nedir? Bu anlaşma her neyse; Türk atletlerinin yurt dışındaki mücadelelerinden daha mı önemli? TRT’nin atletizm spikerlerini başarılı buluyorum. Çalışarak izleyicinin karşısına çıkıyorlar. TRT, milli sporcularımızın ülkemizi temsil ettiğin atletizm yayımlarını Tabii platformuna hapsederek sadece atletlerimizi ve izleyiciyi değil, işini layıkıyla yapan bu değerli spor insanlarını da cezalandırıyor. Boks anlatımları için aynı övgüyü yapamayacağım. Sanki IOC’nin düzenlediği Paris Olimpiyatlarında hakkımız yenmemiş gibi, devlet televizyonunda bas bas “Bu IBA Bitmiştir” demek, emperyalizmin sözcülüğünü yapmaktır. Bu görüş TRT spikerinin inisiyatifi ile söylenmişse, gerekli uyarı yapılmalıdır. Yok, bu görüş TRT’nin fikrini açıklıyorsa; emperyalizmin söylemini paylaşan TRT bitmiştir. Haddinizi bilin! Büyük atletizm şampiyonalarında; ülkeler sporcularını daha rahat takip etsin diye; yayıncı kuruluşlar ana yayın yerine sporcularının yarıştığı mücadelenin canlı yayınını seçebiliyorlar. TRT’de ne mutlu ki; Ersu Şaşma’nın mücadelesini canlı yayımlamayı tercih etti. Ancak; Ersu’nun mücadelesinin TRT Spor Yıldız’dan kesilip Tabii’ye aktarılması yetmezmiş gibi; heyecanın arttığı anlarda sırıkla atlama yayını da kesilip ana yayına geçildi. Çok lazımmış gibi, heptatlon yüksek atlaması gibi önemsiz ve ülkemizi hiç ilgilendirmeyen mücadeleleri gösterdiler. Mikdat’In 60 metre engelle yarı finali ile madalya yarışındaki Ersu’nun atlayışı aynı zamana denk gelmiş. O zaman, sonucu söylemeden Mikdat’ın yarı finalini banttan yayımlayabilirdiniz.
BELEDİYE SPOR KULÜPLERİ YABANCI OYUNCU TRANSFER ETMEMELİ
Geçtiğimiz haftalarda Belediyelerin spor kulüplerinin yüklü transfer harcamalarını ve bunların Sayıştay tarafından denetlenmesi gerektiğini yazmıştım. Belediyeler, gençlik kulüplerinin mücadele edemediği ve yabancı oyuncular aracılığı ile dövizlerimizin yurt dışına gitmediği Olimpik sporlarda, gelişmekte olan Dünya Oyunları sporlarında ve engelli sporlarında faaliyet göstermelilerdir. Yüksek maliyetlerle transfer edilen yabancı sporcuların belediyelerin spor hizmeti ile ne alakası var? Özellikle voleybol ve basketbolda; yabancıların transfer edildiği belediye takımlarının karşılaşmalarını 100-200 kişi izliyor. Böyle bir Belediye hizmeti olmaz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne düzenlenen operasyon kapsamında Büyükşehir Belediye Spor Kulübü Başkanı’nın tutuklanması bu kulübümüzü incelememe neden oldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü, Fenerbahçe’den sonra Paris Olimpiyatları’na en fazla sporcu gönderen spor kulübümüz. Olimpiyatlara giden 4 tekvando, 3 güreş, 3 judo ve 1 badminton sporcumuz İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü sporcusu. 20 Olimpik branşta ve özel sporcularımızın spor yapmasında faaliyet gösteren İBB Spor yöneticilerinin spora verdikleri katkı çok değerlidir. Spora harcanan maliyet doğru kullanılmaktadır. Bu açıdan baktığımızda; İBB Spor görevini yapıyor. Bu tutuklamanın İBB Spor Kulübü’ne zarar vermesini istemem. Ancak; yine de bu yıl içinde 3 yabancı voleybolcuya harcadıkları paranın nedenini anlamıyorum.
Avrupa Kupalarında mücadelelerine devam eden 3 kulübümüz kaldı. Vakıfbank, Halkbank, Ziraatbank. Bu yıl, Sultanlar Ligi’ne yükselen kulübümüz ise İlbank. Kamu bankalarının ülke voleyboluna verdiği hizmet ortada; ancak kamu bankalarının görevinin bu olduğuna dair şüphem var. Kamu spora hizmet verecekse; gençlik kulüplerinin oyuncu yetiştirmesine destek olarak vermeli. Avrupa’da mücadelesine devam eden kulüplerin banka değil de, gençlik kulübü olduğunu düşünsenize… Tribünler dolar, o kupaları kesin alırdık.