AB raporlarını görmeyen medya-(TAMAMI)
Uzunca bir süredir, içinde bulunmak için onca fedakârlık ettiğimiz, bir dediklerini iki etmediğimiz AB’nin yayınladığı raporları, uyarıları, medyamız görmezlikten geliyor. Ben buna “medya ihaneti” diyebilirim.
Canlı yayınlanan bir TV programımda, şimdi İstanbul milletvekili olan 40 yıllık gazeteci dostum Oktay Ekşi, Hürriyet’teki durumuyla ilgili bana şöyle diyordu: “Senin de kafana -eliyle tarif ederek- tabancayı dayasalar, ‘Şunu at, bunu yazdırma’ deseler sen ne yaparsın?”
Haklıydı. Onun Atatürk ilkelerine dayalı başyazıları Hürriyet’in başına işler açmıştı ve Aydın Doğan çaresiz, vergi cezaları altında ne yapacağını şaşırmış durumdaydı. “Olmaz” demeyin; o koca “amiral gemisi kaptanı” eğiliyor, kayaya bindirmekten korkuyordu. Medya üzerindeki baskı ötekilere de sıçradı ve bakın şimdi ne hale geldik?
50 yılı aşkın gazetelerde yöneticilik, yazarlık yaptım. Ne böyle bir medyayla ne de kuzu gibi teslim olan, dansöz gibi dans eden gazetecilerle karşılaştım.
Anladık; medya iyi ihaleler almak için bu oyuna “Amenna” diyor. Ya o anlı şanlı başyazarlara, “basın özgürlüğü”nü kimselere bırakmayan gazetecilere ne demeli? Rahmi Turan, Uğur Dündar ve Prof. Haluk Şahin kardeşlerim gibi kalemini kıran kimse yok mu? Kalemini yalıya, lüks marka şaraplara tercih edecek gazeteciler nerede? Bunların içinde benim yetiştirdiğim günahkârları sıralasam, benim günahım da o denli büyük olur.
Onur Öymen olmasa...
İyi ki Onur Öymen var ve bulduğu her yerden haberi, her belgeyi gazetecilere sunuyor. İyi ki Ulusal Kanal, Aydınlık var, iyi ki internet denilen bir paylaşım aracı var. İşte size ilk örnek:
“Avrupa Birliği Konseyi İşkence ile Mücadele Komitesi, 10 Kasım 2011 tarihinde hücre cezaları ile ilgili bir rapor yayınladı. Raporda bu cezanın çok istisnai hallerde ve çok kısa süreli olması, bu sürenin 14 günü geçmemesi ve mahkeme kararı ile verilmesi gerektiği belirtiliyor. Hücre cezasının tutukluların fiziki, ruhsal ve sosyal sağlığı üzerinde çok olumsuz etkiler yaptığı ve hücre cezası çekenler arasında intihar oranlarının diğer tutuklulardan daha yüksek olduğu vurgulanıyor. Türkiye 1949 yılından beri Avrupa Konseyi üyesi ve konseyin tavsiyelerine uymaya özen göstermesi gerekiyor. Ne yazık ki Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan gibi gazeteciler ile Doğu Perinçek gibi siyasi parti liderleri, 9 ayı aşkın zamandan beri hücrede bulunuyor. Türkiye’de kendilerine yakın gördükleri kimselerin en küçük bir sorunu çıksa dünyayı ayağa kaldıran bazı Avrupalı siyasetçilerle sivil toplum örgütlerinin çoğu derin bir sessizlik içinde. Meclis’te de henüz yukarıdaki tavsiyelere uygun bir yasal düzenleme yapma girişimi yok. Özgürlükçü bir Anayasa iddiası ile harekete geçen iktidardan bu konuda ses yok. Görev muhalefete düşüyor. Acaba tarih tartışmalarını bir süre erteleyip bu gibi konulara öncelik vermek daha doğru olmaz mı?”
İncelik gösterin!
AB’den uyarıların ya da AİHM yargıcının sözlerinin hiç mi haber değeri yok. Bakın bakalım, yazılı ve sözlü medyaya! Bu habere kim yer vermiş?
Şaşıracaksınız ama AYDINLIK..
Bir süre önce AİHM üyesi Sayın Işıl Karakaş’ın uyarısını da yarım yamalak gördüler ve üzerinde bizden başka yorum yapan çıkmadı.
Oysa bu iş ana ve yavru muhalefete düşmez mi?
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, bari bu inceliği gösterin. Görüyorsunuz ki demokrasilerde parlamentoların yanlış yapanlara haddini bildirmek gibi bir işlevi de var.
Sevgiler, saygılar.