AB raporu Erdoğan’a yarar
Avrupa Birliği’nin 2018 yılı Türkiye raporu, AB Parlamentosu’nda kabul edildi. Raporun temel önerisi, Türkiye ile yürütülen birleşme görüşmelerinin askıya alınması...
Buna gerekçe olarak da Erdoğan hükümetinin yürüttüğü politikalar gösteriliyor. Özellikle hukuk alanında ortaya çıkan bazı gelişmeler öne çıkartılmış... Buna ek olarak Alevilere ve Hıristiyanlara yönelik baskılara da dikkat çekilmiş.
HUKUK, SOPA YAPILMAMALI
AB’nin Türkiye’deki hukuksal sürece müdahale etmesi kabul edilemez. Gel gör ki Tayyip Erdoğan yönetiminin, iç hukuku muhalefete karşı bir sopa gibi kullandığı da ortada... HDP’nin demokratik parti sayılması mümkün değil. Onlara karşı yürütülen soruşturma terörü önleme soruşturmasıdır. Gel gör ki İyi Parti genel başkanının hukuk üstünden tehdit edildiği ortada... AKP Lideri Erdoğan, “Seni hapse attırırım!” demeye getiriyor. Nasıl olacak bu? Savcı da yargıç da kendisi mi? Bu çağda, bu tehdit kabul edilebilir mi?
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun CHP’ye açık küfür içeriği taşıyan “çatalına takarız” türünden saldırıları ortada iken, ona verilen cevap yüzünden ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı hakkında fezleke düzenlemek de ne oluyor?
Sosyal medya tam bir AKP kuşatması altında... Cumhurbaşkanı’nı eleştirenlerin paldır küldür hapse atıldığı bir gerçek... Binlerce insan hakkında dava açılmış durumda.
Hepsi işten atılan muhalif gazetecilerin hayat hakları bile tehdit altında. Bütün bunlar, Türkiye’yi tek parti devletine çevirmek için kotarılan işler.
Öte yandan raporda sözü edilen Alevilere yönelik baskılar da bir gerçek... Tayyip Erdoğan, Alevi toplumunun demokratik hakları konusunda bir engel gibi davranıyor. Öyle ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konuda verdiği bağlayıcı kararları bile yok sayıp uygulatmıyor. Böylece de AB’nin eline koz veriyor...
DEMOKRATİK SİSTEM HAPİSTE
Niye yapıyor bunu?
Erdoğan, Türkiye’yi modern dünyanın bir parçası olmaktan çıkartıp Suudi Arabistan tipinde bir Ortadoğu İslam ülkesi yapmak peşinde. Bunun ideolojik çalışmalarını 10 yıldır yürütüyor. Kadınların türban üstünden tek tipleştirilmesiyle başlatılan bu süreç, eğitimin medrese eğitimine çevrilmesiyle devam ettiriliyor. Bizzat Erdoğan, medreseleri överek buraları örnek insan yetiştirme noktası olarak gösterdi.
Bunlara kaynak yaratmak için tarikat biçimli vakıflar, dernekler kurdurdu. Nakşibendi kökenli gerici tarikatları devlet kaynakları ile besleyerek genç kuşakları kuşatmaya aldı.
İç politikayı çatışma üstünde yürüterek Sünni çoğunluğu eline aldı ve bu gücü, sistemi öğütmek için kullanıyor. Parlamenter sistemin kaldırılarak yerine başkanlık sistemi olan “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”nin kurulma sebebi de budur.
Eski AKP’li ve hukukçu Osman Can, “Türkiye’de anayasal sistem çökertilmiştir!” derken bunu anlatmaktadır. Şimdi sıra bir tür Osmanlı sisteminin Türkiye’nin üstüne gerekirse zor kullanılarak yerleştirilmesine gelmiştir. Bunun için orduya ve polise operasyonlar yapılmış, devleti koruyan bu güçler Erdoğan’ın kontrolüne verilmiştir.
Başından beri Erdoğan’ın Fethullahçıları kullanarak yaptığı operasyonlarını destekleyen Avrupa Birliği, artık bu tek parti otokrasisine itiraz etmeye başlamıştır. Bu da tek adam haline gelen Tayyip Erdoğan’ın işine gelmektedir. Çünkü, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında kavga çıkarsa, Erdoğan, Türkiye’yi Avrupa projesinin dışına çekebilecektir. Böylece de AB üstünden yapılan denetimlere son verecek, içeride tek adam yönetimini daha kolay perçinleyecektir.
AKP’li politikacıların AB raporuna gösterdikleri tepkinin altında bu vardır: AB, bizimle ilişkisini kessin, biz de içeride istediğimizi yapalım; ülkeyi tam bir baskı altına alalım...
Peki uzun vadede kim yitirecek...
Elbette ki bu ülkede yaşayan sıradan insanlar...
Yazık oluyor ülkemize... Türkiye gemisi; medeniyet projelerinden vahşet projelerine doğru sallana sallana yol alıyor.
‘DİYANETİN FETVALARI’
Türkiye’yi, insanların dinsel duygularını sömürerek Orta Çağ devletine çevirmek isteyenlerin emrinde çok önemli bir kuruluş var: Diyanet İşleri Başkanlığı... Bu örgüt, ne yazık ki kendisini kuran Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine karşı mücadele eden bir örgüt gibi. Bunun kanıtlarından birisi de Diyanet’in yayımladığı fetvalar...
İşte araştırmacı yazar Mustafa Solak, bu fetvaları derleyerek yayımladı: “DİYANET’İN FETVALARI/Atatürk’ten Bugüne Diyanet’in Dönüşümü” adlı bu kitap Kaynak Yayınları’ndan çıktı.
Bütün Atatürkçülerin okumasını öneriyorum. Eğitimci Mustafa Solak’ı bu çalışmasından dolayı kutluyorum.