27 Aralık 2024 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

AB-Türkiye Zirve Görüşmelerinde Kararlar Ertelendi

Hakkı Keskin

Hakkı Keskin

Eski Yazar

A+ A-

AB-Türkiye zirve görüşmelerinde, Türkiye doğru bir politikayla, AB`den isteklerinin altını çizdi. Türkiye üzerinden AB ülkelerine giden göçmenler geri alınırken, aynı sayıda Türkiye`deki Suriyelinin de (bire bir formülü) AB ülkeleri tarafından Türkiye`den alınması, vizenin Temmuz ayında kaldırılması ve maddi giderlerin karşılanması talebinde bulundu. Karar 17-18 Mart 2016 tarihindeki zirve görüşmesine ertelendi.
AB kapılarını zorlayan yüz-binlerce göçmen nedeniyle derin bir kriz yaşıyor. Ortak siyasi kararlar artık alınamıyor. Polonya ve Macaristan’ın başını çektiği 2004 yılında AB`ye üye olan 10 ülke, sığınmacılara kapılarını açmak istemiyorlar. Bazıları sınırlarını tel örgülerle korumaya yöneldiler. Almanya’nın başını çektiği AB’nin kurucu ülkeleri ise, tüm AB üyelerinin belli sayıda savaş kaçkınını almaları gerektiğinde ısrar ediyor.
TV kanallarında yapılan yayınlarda, günlerdir Yunanistan üzerinden Makedonya sınırında bekleyen onbinlerce çocuk, kadın ve daha çok genç erkeklerin soğuk hava koşullarında karşılaştıkları insanlık dışı koşullar gösteriliyor. Bu fotoğraflar insanın yüreğini derinden yaralıyor.
Ne var ki, çoğunluğu Suriye, Irak, Afganistan, Somali, Sudan gibi savaş yaşanan ülkelerden kaçan bu milyonlarca insanın, ülkelerini yaşamları pahasına neden terk etmek zorunda kaldıkları konusu, adeta göz ardı ediliyor. Üzerinde önemli tartışılması ve öteden beri izlenen politikaların eleştirisel bir gözle ele alınması gerekirken, istisnalar dışında, bundan ısrarla kaçılıyor. Anlaşılan o ki, emperyalizm özgür düşünce ve özgür basına dolaylı yollardan, bu özgür düşünce ve yayının sınırlarını da çiziyor.

AVRUPA’YA GÖÇÜN NEDENLERİ TARTIŞILMIYOR
Dünya`da 2004 yılında 37,5 milyon olan kaçkın sayısı, 2014 yılı sonunda 60 milyona ulaştı. Bu insanların savaş, iç savaş, siyasi baskılar, kuraklık, tabii felaketler nedeniyle ülkelerini terk ederek, canlarını koruyabilecekleri ve/ya da daha iyi yaşam koşulları bulabileceklerine inandıkları ülkelere göç ettiklerini biliyoruz. Bu milyonların çok büyük bir kesimi, (yüzde 86 sı da), gelişmiş ülkelere ulaşamadıklarından, az gelişmiş olan ve hatta çok fakir olan komşu ülkelere kaçmaktadırlar.
Sadece Suriye, Irak, Afganistan, Sudan`dan dış ülkelere kaçanların sayısı günümüzde 10 milyonu aşmış bulunuyor. Bu sayının iki katı insanda evini, şehrini, köyünü terk ederek ülke içinde diğer bölgelere kaçmak zorunda kalmaktadırlar.
Yanıt verilmesi gereken soru, bu milyonlarca insanın neden kaçmak zorunda olduklarıdır. Bu durumun sorumlusu hangi ülkeler, hangi politikalar ve kimlerdir?
Amerika Birleşik Devletleri 2001’de Afganistan`da, 2003 de Irak`ta, hiç bir haklı gerekçe olmadığı halde doğrudan savaşı başlattı. ABD öncülüğünde, 2011’de Suriye`de Esad`ı devirmek için paralı terör örgütleriyle ve Türkiye’yi de devreye sokarak iç savaş başlatıldı. Bu üç ülkede milyonlarca insan yaşamını yitirdi. Irak ve Suriye parçalandı, her gün gördüğümüz gibi şehirleri harabeye döndü. Tabiki ABD’yi bu emperyalist politikalarında, ABD güdümündeki NATO ve İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya başta olmak üzere çoğu AB ülkesi de desteklemektedir.
Hiç kuşku yok ki, Dünya’daki milyonlarca savaş, iç savaş, açlık kaçkınının başlıca nedeni ve sorumlusu, başta ABD olmak üzere, diğer emperyalist ülkelerin izledikleri politikalardır. AB ülkelerinin bir yılı aşkın bir süredir ana gündem konusu ve başlıca sorunu, kapılarını zorlayan yüz-binlerce göçmen olduğu halde, bunun nedenlerinin kamuoyunda tartışılmamasını, büyük bir hayret ve kızgınlıkla izlemekteyim.

SAVAŞ SON BULMADIKÇA VE ADİL BİR DÜNYA OLMADIKÇA..
Emperyalist ülkeler sandı ki, kendi ülkelerinde barışı ve refah toplumunu sağlayarak, dünyayı istedikleri gibi yöneterek ve sömürü düzenlerini sürdürerek, rahat edebilirler. İşte şimdi yaşadığımız durum, bunun mümkün olmadığını gösteriyor.
1990’da BBC adına rejisör Nicholson tarafından çevrilen geleceğe yönelik “The March” (Marş-yürüyüş) filminde, 20.000 Afrikalı sahrayı aşarak Cebeli Tarık Boğazı üzerinden Avrupa kapılarına dayanıyor ve “biz açlık, sefalet içinde yaşarken, siz bolluk ve refah içersinde yaşayamazsınız” mesajını veriyordu. Bu etkileyici filmi ben, Hamburg`da siyasal bilgiler derslerimde göstererek öğrencilerimle tartışıyordum. İşte son aylarda bu ön görüşçü filmin gerçekleşmiş durumunu yaşıyoruz.
Dünya nüfusunun en varlıklı yüzde biri, dünya nüfusunun yüzde 99`unun varlığına sahipken, yüzlerce milyon insan açlık ve sefalet içinde yaşarken ve milyonlarca insan açlıktan ölürken, emperyalist ülkelerin huzur içinde yaşamaları olası değildir. Bu milyarderler, Dünya`da her yıl 200 milyar, AB ülkelerinde ise 70 milyar Avro vergiyi kaçırmaktadırlar. Bu yıllardır bilindiği halde, siyasi yetkililer, gereken önlemleri alabilmekten acizdirler.
Milyarlarca insanın son derece insanlık dışı ve adil olmayan bu yaşam koşulları düzeltilmedikçe, yürütülen ve körüklenen savaş, iç savaşlar son bulmadıkça, refah toplumunda yaşayan insanlar, her insanın vicdanını sızlatan bu görüntülerden kurtulamayacaktır.