22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

AB Zirvesi’nde Çin’e sertlik yanlılarına Almanya engeli

Ali Develioğlu

Ali Develioğlu

Site Yazarı

A+ A-

Geçen hafta Brüksel’de iki gün süren AB Liderler Zirvesi’nde üç saat boyunca Çin politikası tartışıldı. Cep telefonlarının alınmadığı bu toplantı sonunda, sertleşme yanlılarının son aylarda yoğunlaşan baskılarına rağmen, sadece,  ilişkilerde ‘ince ayar’ diye tanımlanan bir  açıklama çıkabildi. Alman Başbakanı Scholtz’u karşılarında bulan sertlik yanlıları, tavrından hayal kırıklığına uğradıkları Almanya’yı , Rusya’ya karşı geçmişte saflıkla ve bu ‘saflığı’ şimdi de Çin’e karşı tekrarlamakla suçladılar.

Beyaz Saray,  Biden başkan olduktan sonra Rusya’nın yanısıra Çin’i de ‘baş düşman’  olarak belirlemiş ve geleneksel Brezesinski stratejisine ayar vermişti. Çin’e karşı uzun süredir karşı sürdürdüğü ticaret savaşına, Avrupa’yı da katarak yanına çekebilmek amacıyla, Ukrayna savaşından beri  bastırıyor. Brüksel’de ABD’nin bu politikasına yakın görüşler savunanlar özellikle AB dış ilişkileri ofis ve  bünyesinde toplanıyor. 

Son haftalarda Avrupa ve AB kamuoyuna yönelik Amerikan propogandası şu noktalarda toplanıyor:

Gaz ve enerjide Rusya’ya  muhtaç değilsiniz, Putin bu izlenimi veriyor ama bizimle el ele verirseniz  seçenek çoktur.

Çin,  Ukrayna’da düşmanımız Rusya’yı destekliyor , AB’nin alt yapısını kullanmaya ve AB politikalarını yönetmeye çalışıyor. Rusya’ya karşı yaptığınız o eski saf  yanlışları tekrarlamayın.

Pekin’de Şi Cinping’in tekrar seçilmesi Çin’in otoriterleştiğini ve Batıya düşmanlığın artacağını göstermiştir.

Çin, Rusya’nın Ukrayna’ya yaptığını Tayvan’a yapmak amacında,  hatta önümüzdeki birkaç ay içinde.

TARTIŞMALAR

2019 yılından beri  Brüksel’in resmi  Çin politikası şu ifadeyle tanımlanıyor: “stratejik ortak, ekonomik rakip ve sistemsel karşıt”.  Geçen hafta Perşembe – Cuma günleri yapılan liderler zirvesinde ise , bu politikanin ilk ayağını  (stratejik ortak) kaldırarak, diğer iki ayağından ibaret hale dönüştürmeye kalkışanlar  başarılı olamadı. Açıklama sadece son ayağına (sistemsel karşıt) biraz vurgu yapmakla yetinebildi.  Alman Başbakanı Scholz’un gelecek ay geniş bir ticaret heyetiyle Çin’i ziyaret edecek olması sertlik yanlılarının gözünde bir diken oluşturuyor. Ayrıca Avrupa’nın üçüncü büyük limanı olan Hamburg limanının bir bölümünü almak isteyen Çin’e ait kamu şirketi Cosco’ya, bir ara Hamburg eski Belediye Başkanlığı da yapmış bulunan Scholtz’un sıkı destek vermesi Amerikancı çevrelerde tepkiyle karşılanıyor.  Almanya koalisyon hükümetinde Yeşiller’e mensup bakanların Çin’in bu yatırımına şiddetle karşı çıkmalarını Çin hükümeti ‘Çin hakkında yanılgı’ olarak değerlendirdi.

Amerikan Foregn Policy gibi merkezlerden yayılan  Çin’le iyi ilişkilerin AB’yi Çin’e bağımlı hale getireceği şeklindeki propagandayı Çin hükümeti şöyle yanıtlıyor: ‘ Çin'in Almanya'daki yatırımı,  Almanya’yı  Çin'e bağımlı kılacaksa, aynı mantık Çin'deki Alman yatırımı için de geçerli mi? Alman işletmelerinin Çin'e yatırım yapma konusundaki güveni ve Çin'in daha geniş açılımı, Almanya'daki bazı kişiler için düşünmeye değer şeyler. Alman ekonomisi bir dizi sorunla karşı karşıya, ancak bu Almanların pragmatizmi bırakıp jeopolitik çatışmaya girmeleri için bir neden değil.  Almanya, dikkatini işbirliğine odakladığında, Çin-Almanya işbirliğinin yararlarının abartılı "Çin tehdidi" teorisinden daha ağır basacağını görecektir. ‘

Sertleşme yanlılarının tersine, Brüksel Zirvesi’nde  AB Konsey Başkanı Charles Michel’in sözleri de Çin’le ilişkilerde  pek bir değişme olmayacağını gösteriyordu: "Zirvedeki tartışma, saflıktan  kaçınmak için açık bir irade gösterdi, ancak sistemsel çatışma mantığına da girmek istemedik.” Michel ayrıca, ABD –Çin arasında karşıtlığın yoğunlaşmaya başladığı şu dönemde Avrupa’nın kendi modelini geliştirmesinin önemini vurguladı.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron AB’nin Çin’le ticari diyaloğunu yeniden düşünmesi gerektiğini ve gecmişte Çin’e alt yapı satışıyla  AB’nin hatalar yaptığını söylemekle birlikte, iki ticari güç arasındaki ilişkileri genişletmekten yana tavır aldı.

Kasım başında bir Alman araba sanayicileri ordusuyla Pekin’i ziyarete hazırlanan Alman Başbakanı Scholtz ise “Çin’le iş yapmayı daha da arttırarak sürdürmeliyiz”  diyerek geçen hafta Alman  makina sanayi işverenlerine söylediği sözü tekrarladı: “ Vurgulayarak belirtiyorum: Çin ile de iş yapmalıyız.”  Neocon sertlik yanlıları ‘katı bir tavır’  diye tanımladıkları Almanya’nın  son Brüksel Zirvesi’ndeki bu tavrından rahatsızlıklarını, zirve sonrası çeşitle yerlerde dile getiriyorlar.  Ancak  ABD’ye yakınlığıyla bilinen Hollanda Başbakanı Rutte dahi, ABD’nin Çin karşıtı ticaret savaşını kastederek “Avrupa Amerika’nın bir çeşit eklenmesi olmamalıdır” diyecekti!

Avrupa ile Çin arasındaki ticaret hacmi son 8 ayda yaklaşık yüzde 9 artarak 575 milyar eroya ulaşmış ve Çin – ABD arası yıllık ticaret hacmini geçmiş durumda.  Avrupa stratejik öneme sahip çip (yarı iletken) tedariğinde (ABD’nin Çin’den çip alımını boykot etmesine rağmen) akü, pil, güneş enerjisi paneli ve rüzgar enerjisi tribünleri satın almada Çin’e son derece bağımlı durumda.

ABD’NİN AVRUPA STRATEJİSİ

Daha önceki yazılarda belirttiğim gibi, Biden  yönetimi – Pentagon dış politikası, Atlantik paktıyla ‘baş düşman’ Rusya’yı, yeni kurulacak bir Pasfik paktıyla da  ‘baş düşmanın ortağı’ Çin’i  kuşatmayı hedefleyen, küresel bir ‘sandviç harekatı’na dayanıyor.  Bu stratejinin başarısı için Trump döneminde uzaklaşan Avrupa’yı ‘yeniden kazanarak, Avrupa’yla beraber yeniden diriliş’, Beyaz  Saray için vazgeçilmez  ve ‘olmazsa olmaz’ türünden bir  köşe taşını oluşturuyor.

Özetle son Brüksel Zirvesi, ABD’nin neo liberal-neocon koalisyonu sayılan Biden yönetiminin Avrupa içindeki taraftarlarının, bu strateji doğrultusundaki başarısız bir atağına tanık oldu.