ABD Hitler'in çizmesini giydi
Marvel Comics’in tipik zengin kötü adam karakterine benzeyen Trump, bizi şaşırtmaya devam ediyor.
‘Alt Right’ kökenli sarı samur saçlı kötü adam karakteri, dünyayı ateşe vermeye niyetleniyor.
Alt Right yani alternatif sağ kimliği ile ABD’deki müesses nizamı yani Establishment’i aynı imbikte damıtmayı başardı.
Alternatif Sağ, silah tutkunu, şiddet yanlısı, dinci-ırkçı ve Müslüman düşmanı.
Dünyanın para babalarının oluşturduğu ‘Establishment’ ise, Rusya ve Çin başta olmak üzere geri kalan tüm dünyayı paryası olarak görüyor.
Neyse mevzuya gelelim.
Trump, “Putin’in dostu” olarak tanınan Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’u görevden aldı, yerine Suriye, İran, Rusya ve Çin’e karşı savaş yanlısı CIA Başkanı Pompeo’yu getirdi.
Mike Pompeo, 15 Temmuz FETÖ darbesi destekçisi, Suriye ve İran’a savaş açma yanlısı bir isim.
Pompeo, İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD’ye transfer olarak, CIA’nin belkemiğini kuran Nazi Almanyası Doğu Cephesi İstihbarat Şefi General Reinhard Gehlen’in doğal takipçisi.
(Dönemin ABD Başkanı Truman’ın emriyle 1945’te başlatılan, Bazı faydalı olabilecek Nazi’lerin ABD vatandaşı yapılması operasyonuna “Operation Paperclip” yani Ataç Operasyonu ismi verilmişti. Gehlen de o kapsamda ABD vatandaşı yapılıp CIA’nin Sovyet İstihbarat kanadını kurmuştu. Gestapo Şefi Klaus Barbie’yi de işe almıştı. Bu operasyonla ilgili 8 milyon belge 1998’de açıklandı.)
Zaten İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Hitler’in çizmelerini giyen ABD emperyalizmi 73 yıldır dünyaya kan kusturuyor.
Trump, Tillerson’ı İran’a karşı yumuşak tutumu nedeniyle görevden aldığını açıkladı.
Pompeo’yu Dışişleri Bakanlığı’na getirmesi, Suriye ve İran’a saldırı yanlısı ‘Kuduz Köpek’ nam Savunma Bakanı James Mattis’i onure etti, tamamladı.
Mattis ve Pompeo, Suriye yönetiminin kimyasal silah kullandığı yalanını pazarlamaya başladı.
Zaten Pompeo’nun yerine CIA Başkanı olan Gina Haspel de bu iş için biçilmiş kaftan.
İşkenceci Haspel, Türkiye ve Ortadoğu’da mesai yapmış, terörü emperyalizmin emrine veren projelere imza atmış bir isim.
Suriye, Türkiye, Rusya, Irak, Afganistan ve İran başta olmak üzere, dünyanın her yerinde daha çok terörist eylem göreceğimiz kesin gibi.
Zaten savaş ve terör, Sam Amca’nın en sevdiği, esrar ve tütün gibi asla bırakamadığı müptelalıklar.
Trump’ın bu anlayışı temsil eden Pentagon’a teslimiyetini simgeleyen bu son iki görev değişikliği, dünyayı çok daha tehlikeli bir yer haline getiriyor.
Ancak ABD’nin çöküşünü de hızlandıracak bir katalizör etkisi de yaratıyor.
TİLLERSON'UN ARDINDAN İSTİFA YAĞMURU
Şunu söyleyim, Tillerson’un görevden alınıp yerine Pompeo’nun getirilmesinin ardından ABD Dışişleri Bakanlığı’nda istifa yağmuru başladı.
Diplomatik kaynaklardan edindiğim bilgilere göre bakanlığın yarısı istifasını sunmuş durumda.
İngiltere de bunun farkında olmalı ki, ortalık karışıkken Rusya’yı da ABD hedefi yapmak için fiştekçiliğe başladı.
Yanına ABD kuklası Fransa’yı da alıp savaş naraları atmaya başladı.
‘Tarafsızlığı ve objektifliği’yle örnek gösterilen İngiliz yayın kuruluşu BBC, tam bir CNN’e dönüştü.
Nefret ve kin tohumları ekiyor, yalan haberlerle Rusya’ya düşmanlık propagandası yapıyor.
Tıpkı TRT’nin Suriye Cumhurbaşkanı Esad’ı ‘Katil Esed’ yapması gibi, BBC de Rusya Lideri Putin’i ‘Katil Petin’ filan yapacak yakında.
“Darkest Hour” isimli oskarlı film beni açıkça ürküttü.
Çörçil’in Hitler’e karşı savaşını anlatan film, psikolojik alt metninde, (meşhur metro sahnesi) İngiltere ve Batı’yı her karesi ve diyaloglarıyla bir yeni dünya savaşına hazırlıyor.
Zaten Kanadalı ünlü muhalif Profesör Michel Chossudovsky, bir süredir sürekli üçüncü dünya savaşı uyarısı yapıyor.
Batı’daki muhalif kanatlarda bu korku fazlasıyla yüksek.
Ancak ben bunun daha çok bir ürkütme taktiği olduğunu düşünüyorum.
Putin’in yeni ‘3. Dünya savaşı savar Sarmat füzesi’ni bir kenara bırakın, Kuzey Kore’nin nükleer gücü bile ABD’yi masaya oturtmadı mı?
Ancak benim asıl korkum, ABD, İsrail ve İngiltere’deki faşist kliğin, dinci teröristlerin eline küçük bir nükleer bomba vermesi.
Gina Haspel, Mike Pompeo, James Mattis üçlüsüne bir de çılgın palyaço Trump’ı ekleyin anlarsınız ne demek istediğimi.
Suudi Selman, BAE müdürü Zayed, İsrail’in Siyonist Başbakanı Netanyahu, İngiltere’de aşırı sağcı Theresa May ve Ali Kemal’in torunu Boris Johnson da bu zehirli kokteylin olmaz olmaz unsurları.
ABD ve NATO’ya üs veren Katar’a da güvenilmez.
TÜRKİYE İÇİN SEÇİM ZAMANI
Tillerson ile 3 saat 15 dakikalık kayıt dışı görüşme, Pompeo ile çöpe gitti.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Tillerson ile samimi pozları da aynen.
Münbiç anlaşması filan hikaye oldu.
ABD’deki görüşme iptal edildi.
Pompeo - Mattis ikilisi, Türkiye’yi düşman olarak konumlandırıyor ve PKK’ya sahip çıkacaklarını ilan ediyorlar.
Aynı ikili Suriye ve İran’ı, Rusya ve Çin’i de doğrudan düşman sınıfına sokuyor.
Yani bu saatten sonra, “ABD ile işleri düzeltelim, durumu idare edelim, Esad’ı devirip Müslüman Kardeşleri getirelim” demek, Pompeo ile Mattis’in gizli müttefiki ya da açık kurbanı olmak demektir.
Saray’da Amerika’yı en bilen danışman İlnur Çevik’ten alalım haberi: “Haspel, Amerikan derin devletinin önde gelen ve karanlık CIA operasyonların başındaki kişi… Bundan sonra Haspel’den bu tür operasyonlarla suikastlar ve yeni patlamalar beklenebilir”.
Türkiye’nin artık cepheyi resmen Batı’ya çevirip, Avrasya ve Şanghay İşbirliği Örgütü ile ilişkilerini güçlendirmesi elzem.
Şam ile doğrudan diyalog, Tahran ve Bağdat ile ortak bölgesel anlayış ve en önemlisi de Rusya ve Çin ile stratejik bir ittifak şart.
Bulutlar savaş yağmuru yüklerken, denge politikası filan yürütemezsiniz.
Bu iş öyle İran-Irak savaşında tarafsız kalmaya benzemiyor.
Zaten denge politikası üretecek bir hükümet çoktandır da yok.
Diplomasi yerini hamasete bırakmış epeydir.
Trump’ın “Goebbels”i olarak bilinen eski başstratejisti Steve Bannon, geçenlerde bakın ne dedi...
ABD’nin er veya geç Çin ile savaşacağını söyleyip duran Bannon, Mart başında Türkiye, İran ve Çin’in tarihin üç büyük medeniyeti olarak Batı (emperyalizmi) ile mücadele için yeni bir ittifak kurduklarını söyledi.
Böyle bir ittifakı kimse duymasa da, ABD’nin mevcut yönetimindeki anlayış budur.
Yani Türkiye’yi Rusya, Çin ve İran ile birlikte düşman cepheye yerleştiriyor.
Pompeo ve Haspel’in gelmesi, 73 yıldır Hitler’in çizmelerini çıkarmayan ABD'nin, bu çizmeleri parlatmaya başladığı anlamına gelir.
Ancak artık yenilgiye mahkumlar.
Sadece umalım ki bu iş, 60 milyon insanın öldüğü 2. Dünya Savaşı kadar büyük bir faturayla sonuçlanmasın.