23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘ABD ile ilişkilerde gerçekçi olmak lazım’

Onur Sinan Güzaltan

Onur Sinan Güzaltan

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye’ye karşı CAATSA yaptırımları ilan edildiğinden bu yana, “ABD ile ilişkilerde gerçekçi olmak lazım” açıklamaları yeniden duyulmaya başlandı.

Lafı fazla eveleyip gevelemeye gerek yok; gerçekçi olmaktan kasıt, “sert” ifadeler içeren bir metinle yaptırımları kınamak fakat diğer yandan Washington’la uzlaşma yolu aramak. Özetle Amerikan saldırısını sineye çekmek.

Batı’ya karşı aşağılık kompleksinin damıtılmış ifadesi olan “ABD ile ilişkilerde gerçekçi olalım” yeni bir slogan değil. Yaklaşık 70 yıldır Türk siyasetinin farklı katmanlarının ortak söylemi.

BİTMEYEN FURYA

1950’de Türk askeri, ABD’nin yönlendirmesiyle dünyanın bir diğer ucu Kore’ye gönderildi. Washington’un emperyalist çıkarları uğruna Kore’deki iç savaşa müdahil olduk. Yüzlerce askerimiz hayatını kaybetti. Sonuçta, bizi “komünist düşmandan” koruyacağı söylenen NATO’ya kabul edildik.

NATO, Türkiye’yi “komünist düşmandan” korumakla kalmadı, devlet ve ordunun içini oyup, 15 Temmuz hain darbe girişimine kadar giden hıyanet sürecini başlattı. Her şeye rağmen gerçekçi devlet büyükleri, “ABD ile ilişkilerde gerçekçi olmak lazım” dedi.

ABD, Türkiye sınırları içinde yer alan üslere nükleer başlıklar yerleştirdi. 1962’de Küba krizi esnasında, Amerikan füzeleri nedeniyle Türkiye, Sovyetler’in hedefi haline geldi. Yapılan siyasi tercihleri eleştirenlere “ABD ile ilişkilerde gerçekçi olmak lazım” cevabı verildi.

1974’te Kıbrıs Türklerini, Rumların düzenlediği katliamlardan korumak için askerimiz Kıbrıs’a çıktı. Müttefik denilen ABD, Türkiye’nin uluslararası hukuka uygun müdahalesine karşı ambargo kararı aldı.

Amerikan üslerini kapatmakla kalmayalım, ABD’yle ilişkileri sonlandıralım diyenler Sovyetçi, Komünist ve hain ilan edildi. Bir kaç seneye kalmadan “ABD ile ilişkilerde gerçekçi olmak lazım” denilerek “müttefiklik” ilişkisine kalındığı yerden devam edildi.

1960-1980 arası, ABD destekli ajan/provokatörler binlerce Türk vatandaşının ölümüne, sakat kalmasına ve işkence görmesine neden olan sayısız kanlı olayı kışkırttı. 1971 ve 1980’de ABD destekli generallerin darbeleriyle ülkenin üzerine ölü toprağı serildi. ABD planlarına ve darbelere karşı duranlara, “ABD ile ilişkilerde gerçekçi olmak lazım” denilerek eleştiriler yöneltildi.

1991’de Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle beraber Soğuk Savaş bitti. ABD’nin ilk işi Yugoslavya’ya müdahale, ikinci işi Irak üzerinden Ortadoğu’yu istikrarsızlaştırmak oldu. Çekiç Güç Harekatı adı altında, Irak’ın kuzeyi PKK devletçiği kurulmasına hazır hale getirildi. ABD, PKK ve benzeri terör örgütlerini bölgede besledi, kuvvet haline getirdi. Sürece müdahale etmek isteyen merhum General Eşref Bitlis başta olmak üzere pek çok Türk vatanseveri suikastlara kurban gitti. En nihayetinde, pire için yorgan yakmayalım, “ABD ile ilişkilerde gerçekçi olmak lazım” denilerek, Washington ziyaretlerine devam edildi.

1992’de TCG Muavenet Muhribi, Amerikan gemisi tarafından vuruldu. 5 askerimiz şehit oldu. Kaza denilerek olayın üstü kapatıldı. “ABD ile ilişkilerde gerçekçi olmak lazım” söylemi devam etti.

2003’te Irak’ın kuzeyinde, ABD ve Peşmerge eliyle askerimizin kafasına çuval geçirildi. Cevap olarak, biz de Amerikalı askerlerin kafasına Adana’da çuval geçirelim diyen Albay Hasan Atilla Uğur gibi komutanlar “maceracı” olmakla suçlandı. ABD’ye en azından nota verelim diyenlere, “müzik notası mı bu?” cevabı verildi. “ABD ile ilişkilerde gerçekçi olmak lazım” denilerek yola devam edildi.

2014’ten bugüne ABD, Irak’ın kuzeyinde teröristlere 40 bin tır dolusu silah taşıdı. Türkiye Cumhuriyeti’nin en üst makamı Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere farklı seviyelerde, bu gerçek dünyaya duyuruldu. Fakat Trump’la denge sağlanabilir umuduyla, “ABD ile ilişkilerde gerçekçi olmak lazım” siyaseti devam etti.

Temmuz 2016’da, Türk devletinin içine yerleşmiş ABD taşeronu FETÖ’cüler darbe girişiminde bulundu. Meclis bombalandı. Asker, polis ve sivillerin üzerine bombalar yağdırıldı. Vatansever subaylar ve halkın desteğiyle hain darbe girişimi bastırıldı. ABD’yle ilişkiler gerilse de kopmadı. İlişkileri kopartalım diyenlere, özellikle muhalefet cephesinden “ABD ile ilişkilerde gerçekçi olmak lazım” cevabı verildi.

70 YILIN SONUNDA

Aralık 2020; Amerikan yönetimi, Trump’ın gidişi ve Biden’ın gelişine günler kala, Türk savunma sanayi ve üst düzey bürokratları hedef alan CAATSA yaptırımlarını açıkladı. Böylelikle, Türkiye, ABD tarafından resmi bir biçimde “düşman” olarak addedilmiş oldu. Yaptırımların genişleyerek süreceği değerlendirilmesi yapılıyor.

Diğer yandan, ABD’nin Doğu Akdeniz’den ve Suriye’nin kuzeyinden kuşatma hamleleri hız kazanmış durumda. İç siyasette, ABD destekli kuvvetler Türkiye’nin Asya’ya yönelişini engellemek için yoğun çabalara giriştiler.

Fakat hala Biden gelince bir şeylerin değişeceğine inanarak, “ABD ile ilişkilerde gerçekçi olmak lazım” diyenler var.

1950’den bu yana 70 yıl geçti. ABD’yle ilişkilerin Türkiye’ye getirdiği, ekonomik, siyasi, askeri ve sosyal anlamda yıkım oldu.

Süreç içerisinde Türkiye adeta esir alındı.

ABD, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal altyapısını defalarca çökertmeye kalkıştı. Fakat Türkiye yıkılmadı.

Bugün, önümüzde ABD prangalarını tamamen kopartıp atmak için uygun bir fırsat var.

ABD, iç siyasette yangınlarla boğuşuyor. Pamuk ipliğine bağlı sosyal yapıları iflas ederken, ülkelerine başkan seçmekten dahi aciz durumdalar.

Uluslararası planda da ABD açısından durum iç açıcı değil. Washington’un temsil ettiği ekonomik, sosyal ve kültürel nizam yıkılıyor.

En yakın müttefikleri dahi Washington’a sırt çevirmiş durumda.

Diğer yandan Asya ülkeleri yeniden tarih sahnesine çıkıyor. Dünyanın ekseni değişirken, Amerika’yı dışarıda bırakan yeni ittifaklar kuruluyor.

Evet, bugün “ABD ile ilişkilerde gerçekçi olmak” ve bir an evvel sınırlarımız içerisinde bulunan Amerikan üslerini kapatarak işe başlamak lazım…