ABD kuşatmasına karşı Rusya-Çin atağı
Geçen haftanın önemli olaylarından biri, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in 15 Aralık’taki görüntülü görüşmesiydi. ABD’nin her iki ülkeyi de hedefleyen dünya çapındaki psikolojik harekat kampanyası ve yaptırımların yoğunlaştırıldığı zamanda yapılan bu görüşme, önümüzdeki dönemdeki dünyadaki güç mücadelesi açısından belirleyici önemde bir toplantı oldu.
KUŞATMAYA KARŞI ORTAK CEPHE
Putin ile ABD Başkanı Biden arasındaki görüntülü görüşmeden bir hafta sonra yapılan Rusya-Çin liderleri zirvesinde, ABD’nin dünya jandarmalığı iddiasını boşa düşürmeyi sağlayacak kararlar alındı. Putin’in Sözcüsü Peskov’un “son derece önemli” olarak nitelediği görüşmede, ABD’nin Rusya’ya karşı Ukrayna üzerinden, Çin’e karşı “insan hakları ve demokrasi” bahanesiyle yoğunlaştırdığı kampanyaya karşı somut iş birlikleri masaya yatırıldı. Batı basını, görüşmeyi “ABD’ye karşı birleşik cephe” başlıklarıyla haberleştirdi.
Putin’in görüşmede Xi’ye Şubat ayında Pekin’deki Kış Olimpiyatları açılışına katılacağını belirttiği kamuoyuna açıklandı. ABD’nin boykot kampanyası yürüttüğü, fakat istediği sonucu elde edemediği Pekin Kış Olimpiyatları’nın açılışına Putin’in katılması ve bu vesileyle Xi ile görüşecek olması da ABD’ye karşı bir meydan okuma.
MÜTTEFİKLİKTEN ÖTE
Putin’in dış politika danışmanı, Rusya’nın eski ABD Büyükelçisi Yuri Ushakov, Xi-Putin görüşmesinden sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, görüşmenin “çok olumlu” olduğunu ve ikili ilişkilerin “benzeri görülmemiş bir yüksek seviyeye” ulaştığını söyledi. Ushakov, iki ülke arasındaki ilişkileri “müttefiklikten öte” diye tanımladı.
Putin, Rus devlet televizyonuna verdiği demeçte, “Rusya ve Çin arasındaki uluslararası arenada yakın eşgüdüm, acil küresel sorunların çözümüne yönelik sorumlu ortak yaklaşım, uluslararası ilişkilerde istikrar sağlayıcı bir faktör haline geldi” dedi ve iki ülke arasındaki ilişkileri “21. yüzyıl için gerçek bir devletle rarası iş birliği modeli” olarak nitelendirdi. Çin devlet televizyonu CCTV’nin aktardığına göre Putin görüşmede, “Rusya ile Çin arasında nifak sokmaya yönelik hiçbir girişim başarılı olmayacaktır.” dedi.
Xi Jinping de, Putin’i, temel çıkarları koruma konusunda Çin’i sıkı bir şekilde desteklediği ve Rusya ile Çin arasında anlaşmazlık yaratma girişimlerini reddettiği için övdü. Xi, ABD’yi adını vermeden hedef alarak, “demokrasi” ve “insan hakları” bahanesiyle Çin ve Rusya’nın içişlerine karışmaya çalışmak ve uluslararası hukuku ve uluslararası ilişkileri yöneten evrensel olarak kabul edilmiş normları çiğnemekle suçladı. Xi, “çok taraflılık” ve “kurallar” kisvesi altında hegemonik eylemleri ve Soğuk Savaş zihniyetini kesin olarak reddetmek için çaba gösterilmesi gerektiğini söyledi.
SWİFT SİSTEMİNE ALTERNATİF
Görüşmede gündeme gelen ve muhtemelen Şubat ayında Pekin’deki yüz yüze zirvede açıklanması beklenen çok önemli bir girişim, sadece uluslararası ticaret açısından değil daha ötesinde ABD’nin dolar hâkimiyetine dayanan Atlantik sistemine büyük bir darbe vuracak olan alternatif finansal alışveriş mekanizması için yapılan hazırlıklardı. Yuri Ushakov’un, “Rusya ve Çin arasındaki ticaret operasyonlarına hizmet etmek için bağımsız bir finansal alt yapı oluşturma çabası” diye ifade ettiği hazırlıklar, bir süredir Rusya ve Çin’in başını çektiği ülkelerin üzerinde çalıştığı SWIFT sistemine alternatif finansal mekanizma.
Bunun için Çin’de ve Rusya’da ülkeler düzleminde ve iki ülke arasında ortak çalışmalar yapılıyor. Örneğin Çin, dijital Yuan’ı yaygınlaştırıyor. Dijital milli paralar, ABD’nin denetimi dışında para transferini daha mümkün hale getiriyor. Rusya ve Avrasya Ekonomik Birliği ile Çin iş birliği yapıp, SWIFT sistemine alternatif ortak bir finansal sistemi kurarsa, bunun doların egemenliğine çok ciddi bir darbe olacağı değerlendiriliyor. Bir sonraki adımın, bu alternatif sitemin BRICS ülkelerine doğru genişletilmesi olması için koşullar oluşmaktadır. ABD’nin dünyadaki gerileyişi ve buna karşılık hayata geçirmeye çalıştığı önlemler, bu hedefin tam tersine olan süreçleri hızlandırmaktadır. İlk bakışta mümkün görünmeyen birçok “devrim” niteliğinde gelişme kısa vadede gerçekleşmektedir.
Tıpkı, Türkiye’de olduğu gibi. 1980 yılından sonra başta finans alanı olmak üzere ekonomik sistemini adım adım Atlantik’in ve küresel tekellerin eline teslim eden Türkiye, bugün Ekonomide Kurtuluş Savaşını önüne koymak durumunda kalmıştır. O nedenle mevcut durumu eski ezberlere dayanarak analiz etmek mümkün değildir.
Zorluklarla boğuşan Türkiye için yeni fırsatlar ve yeni çıkış yolları ortaya çıkmaktadır.