22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ABD nerede hata yaptı?

Soner Polat

Soner Polat

Eski Yazar

A+ A-

ABD son 30 yılda emperyal hedefleri için ülkeleri fiilen işgal etti; kimyasını bozdu ve rejim değişikliklerine neden oldu. Bu kapsamda eleştiriler çoğalınca terör örgütlerini kullanarak vekâlet savaşları yaptı. Libya ve Suriye örneklerinde olduğu gibi, kendi askerini kullanmadan örtülü operasyonlarla iki ülkenin altyapısını alt üst etti. Her iki ülkedeki bütün dengeleri bozdu.

KAZANIRKEN KAYBETMEK...

Başlangıçta başarılı sonuç alındığı düşünüldü. Kısa dönemde gelen zafer herkesi gerçek sorunlardan uzaklaştırdı. Bulutların üstünde dolaşanların ayakları yere basmıyordu. Ama orta ve uzun dönemde bu ülkelerde isyanlar, iç çatışmalar başladı. Radikal eğilimler güçlendi. ABD karşıtı terörist faaliyetler giderek gerilla harbi ve şehir savaşlarına dönüştü. Uzaktan Kumandalı Patlayıcılar, keskin nişancılar, intihar bombacıları ABD askerlerini şaşkına çevirdi. ABD, bu tür bir harbe hazır değildi. Geleneksel olarak konvansiyonel bir çatışmanın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde örgütlenmişti. Bunun doğal sonucu olarak ABD Savunma Bakanlığı (PENTAGON), silahlanma politikasını bu tür tehditleri karşılayacak şekilde projelendirdi. Bu ise ABD’nin karşısına tarihindeki en ağır faturayı çıkaracaktı.

NEOCON TUZAĞI

ABD bu yönde seyrederken, bu ülkenin küresel düzeydeki en önemli iki rakibi olan Çin ve Rusya, bütünüyle Amerikan tehdidini merkeze koyarak silahlı kuvvetlerini güçlendirdi. Bazı alanlarda ABD ile aynı düzeyde teknolojik yetkinliğe ulaştı. Birçok özel askeri alanda ABD’yi geride bıraktılar. Nükleer alanda önemli ataklar yaptılar. Zaten yanlış bir kulvara giren ABD Genelkurmay Başkanlığı, sadece silah sanayi istediği için ihtiraslı, ancak gerçekçi olmayan lojistik planlar yaptı. Buna göre bir tugay 96 saatte, bir tümen 120 saatte, 5 tümen 30 günde dünyanın istenilen bir bölgesine nakledilecekti. Bunun maliyeti 200 milyar dolar civarındaydı. Böyle bir ihtiyacın olup olmadığı bile sorgulanmadı! Neocon’ların desteklediği bir projeydi. ABD silah endüstrisinin adamı, dönemin Savunma Bakanı Donald Rumsfeld öncü bir konumdaydı. Ancak yüksek maliyetle başa çıkılamayınca proje 2009’da rafa kaldırıldı.

KONVANSİYONEL-GAYRİNİZAMİ HARP İKİLEMİ

Irak’ın işgalinden önce ABD envanterinde 50 kadar M117 bulunuyordu. Terörle mücadelede ihtiyaç duyulan bu araçların miktarı bin 800’e çıkarıldı. Mayına dayanıklı araçlar için 45 milyar dolar harcandı. Özel Kuvvet harcamaları dört kat (3,1 milyar dolardan 12,3’e) arttı. Kabaran fatura dengeleri alt üst etti. Diğer ülkelerdeki iç isyanlara yol açan gizli ve açık operasyonlar ABD’ye büyük yük getirdi. Öncelikle personel ve savaş teçhizatı açısından ciddi sorunlar ortaya çıktı. Çok sayıda personel ayrıldı; büyük miktarlardaki silah ve sistem ya hizmet dışına çıkarıldı ya da atıl duruma geçirildi. ABD silah sanayinin çıkarlarına karşı çıkacak bir siyasi örgütlenme olmadığından bu problem giderek daha da derinleşiyor...

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Emperyalizm ve mutlak otoriteye karşı bir devrimle kurulan ABD, vahşi ve zalim bir savaş makinesine dönüşerek ahlaki üstünlüğünü bütünüyle kaybetti. ABD’nin aslında en ciddi rakibi silah sanayi ve arkasındaki derin devlettir. Bu kesim sadece kendi çıkarlarını gözeterek, ABD’nin gerçekçi silahlanma politikalarını engelledi. ABD, Soğuk Savaş’tan bu yana genel bir harbe hazırlık açısından en kötü dönemini yaşıyor. Çünkü kaynakların önemli bir bölümü gayrinizami harp ihtiyaçları için harcandı. ABD Savunma Bakanı Jim Mattis’in, savunma kaynaklarının asıl rakipler olan Çin ve Rusya’yı caydırmak için kullanılması gereğini saptaması gerçekçidir. Ancak silah endüstrisi ve arkasındaki derin devlet ile hesaplaşmadan bu yolda adım atmak neredeyse imkânsızdır. Çünkü bu grup çıkan her fırsattan istifade ederek ABD’yi dünyadaki çatışma bölgelerine yönlendirecektir.

ABD askeri açıdan macera peşinde koşarken, Çin ve Rusya stratejik seviyede konvansiyonel ve nükleer bir harp için kuvvetlerini geliştirdi. Bu temel hedeften hiç sapmadılar. PENTAGON şimdi kaybettiği yılları kazanarak bu yarışa yeniden girmek istiyor. Bu hedefle PENTAGON’da kuvvet geliştirme projeleri için düğmeye basıldı. Çin ve Rusya’yı askeri teknoloji açısından geride bırakmak için planlamalar yapıyor. Ancak emperyal rüyadan uyanmak istemeyen ABD, gücünün üstünde küresel hedefler belirliyor. Denetleyemeyeceği kadar geniş alanlara yayılmak istiyor. Silah sanayi ve derin devletin tekelini kıramıyor. ABD içindeki çatışma derinleşiyor. ABD’yi geriye döndürmek pek mümkün gözükmüyor. Zaman ABD’nin aleyhine işliyor...