ABD’nin Suriye’de yeni strateji arayışı
“Son haftalarda, Washington'un Ortadoğu gözlemcilerinin ana gündemi, ABD Başkanı Joe Biden'ın Suriye politikasını gözden geçirmesi konusundaki tartışmalar. Göreve geldiği ilk aylarda, Biden yönetiminin Şam'a yaklaşımı oldukça temkinliydi; seleflerinden farklı olarak Biden, henüz üst düzey bir Suriye elçisi atamadı veya Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın otoriter rejimiyle bağlantılı tek bir kişi veya kuruluşa yaptırım uygulamadı. Ancak Biden açıkladığı diğer dış politika hedeflerini net bir şekilde sürdürse de, önümüzde günlerde asıl Suriye konusuna daha çok eğilmesi gerekecek.”
Biden yönetimi göreve gelmeden önce ABD Dışişleri Bakanlığı Yakındoğu Dairesi’nde Suriye Özel Temsilcisi Danışmanı olarak görev yapan Andrew J. Tabler, Foreign Affairs’teki makalesinde böyle yazıyor. (https://www.foreignaffairs.com/articles/united-states/2021-07-27/search-syria-strategy) Tabler’in yazısı ABD’nin Suriye politikası konusunda tartışmaların yoğunlaştığına işaret ediyor.
Tabler’in önerisi ise şu:
“Yeni bir Suriye politikası, bürokrasiye ve çatışan çıkarlara saplanıp kalmamak için dikkatli bir şekilde ayarlanmalıdır. Biden yönetimi, Trump ekibinin asla yapmadığı bir şeyi yapmalı, yani ABD istihbarat topluluğu tarafından desteklenen, Esad'ı ve rejim destekçilerini izole edecek ve İran ve Rusya'nın olumsuz etkisini sınırlayacak tutarlı bir siyasi stratejiyi hayata geçirmekle görevlendilen özel bir Suriye elçisi atamalı.”
BELİRLEYİCİ OLAN TÜRKİYE’NİN ATACAĞI ADIMLAR
Tabler’in yazısında zikredilmeyen, fakat ABD’li birçok yetkilinin açık bir şekilde vurguladığı Washington açısından esas tehdit, Türkiye’nin de Rusya ve İran ile aynı eksende buluşması. ABD’de işbaşına kim gelirse gelsin bazı temel önceliklere uygun politikaları hayata geçirmek zorunda. Birbiriyle çarpışan iki ana eğilim de ABD’nin gerileyişini durduracak çözümler temelinde strateji geliştirmeye çalışıyor. Aralarındaki farklar, bu öncelikler konusunda taktik düzeydeki uygulamalarda.
Joe Biden’ın ekibinin en önemli ortak noktası İsrail dostluğu. Aynı zamanda sözümona Büyük Kürdistan diye anılan ikinci İsrail planını en hararetli şekilde destekleyen bu ekip, bazılarının iddia ettiğinin aksine en azılı Türkiye, Çin ve Rusya karşıtlarından oluşuyor. Biden’ın temsil ettiği güçler, Atlantik rotasından çıkan Türkiye’ye karşı havuçtan çok sopa politikalarını uygulamayı savunuyor.
Çok kutuplulaşan dünyada ABD’nin önceliği, Çin’in yükselişini mümkünse durdurmak, değilse sınırlamak, özellikle Rusya-Çin ortaklığını bozmak ve Çin’in öncülüğündeki Kuşak ve Yol Girişimi’nin Batı Asya ve Avrupa’ya doğru genişlemesini engellemek. Aynı zamanda Türkiye’nin Avrasya’ya yönelişini durdurmak Biden ekibinin önceliği. Bunun için ekonomik operasyonlardan, Suriye ve Libya’da provokasyonlara kadar bir dizi plan masada. Kuşkusuz bu planların uygulanabilirliği, Türkiye’nin atacağı adımlara bağlı.
HTŞ ÜZERİNDEN HESAPLARI BOZMAK İÇİN
Türkiye için, Ankara-Moskova-Tahran’ın Astana ortaklığı ile gerçekleştirdiği Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini sağlamlaştırma politikasını güçlendirmek en doğru çözümdür. ABD, Suriye’de İdlib bölgesinde Heyet Tahrir Şam (HTŞ) üzerinden yeniden ağırlık kazanma yönünde bazı hazırlıklar yapıyor. Bu kapsamda, HTŞ’yi terör örgütleri listesinden çıkarmak için çalışmalar yürütüyor. HTŞ’nin İdlib’de kurduğu sözde Kurtuluş Hükümeti adlı yapıyı meşrulaştırmak için bu yılın başından itibaren kamuoyu oluşturmaya çalışıyor. ABD, bu çalışmanın göbeğine de Türkiye’yi yerleştirmek ve böylelikle Astana ortaklığını bozup, kazanımlarını ortadan kaldırmak istiyor. Oysa Türkiye için öncelikli tehdit, Suriye’nin kuzeydoğusundaki ABD destekli PKK/YPG işgalidir.
ABD tehdidini boşa çıkarmak Türkiye’nin elinde. Bunun için Ankara’nın Moskova ve Tahran ile İdlib meselesinin halli için ortak bir noktada buluşması gereklidir. Böylelikle Türkiye’nin, İran ve Rusya’nın önüne Suriye’nin kuzeydoğusundaki PKK işgali konusunu öncelikli sorun olarak getirmesi sağlanabilir.